Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/560
K: 1984/61
T: 03.02.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Menemen Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 9.4.1980 gün ve 10979/844-1980/224 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 10.10.1980 gün ve 9275-9185 sayılı ilamıyla; (..Dava konusu taşınmaz, 24.3.1971 tarihinde kadastroca 2613 sayılı Yasanın 22. maddesine göre Hazine adına tescil edilmiştir. Davacı, taşınmazın Hazine adına tescilinden sonra ve 5.5.1971 tarihinde ilk zilyet hakkı tarafından kendisine devir edildiğini ileri sürerek kaydın iptali ile taşınmazın adına tescili ne karar verilmesini istemiştir. MK.nun 905. maddesine göre, tapuda malik görünen kimse taşınmazın hukuken zilyedi sayılır. satış tarihinde dava konusu taşınmaz Hazine uhdesinde kayıtlı olduğuna göre, Hazine dışında bir kimsenin hukuki veya fiili zilyedliği söz konusu olamayacağından Hakkı'nın Hazine üzerinde kayıtlı olduğuna göre, hazine dışında bir kimsenin hukuki veya fiili zilyedliği söz konusu olamayacağından Hakkı'nın Hazine üzerinde kayıtlı taşınmazı başkasına devir ve satışa yetkisi yoktur. Şu durumda davacının zilyedliğe dayanarak mülkiyet davası açması hukuken mümkün bulunmaktadır. Davanın bu bakımdan reddine karar verilmesi gerekir iken, bundan zuhul ve aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm verilmiş olması isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı hazine vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmaz, davacının bayii Hakkı'nın zilyedliğinde iken kadastroca 24.3.1971 tarihinde Hazine adına tescil edilmiştir.
Davacı, bu taşınmazın Hazine adına tescilinden sonra da zilyedliğini sürdüren ilk zilyet Hakkı'dan 5.5.1971 tarihinde harici satış suretiyle zilyedliğini devraldığını bildirerek, MK.nun 639/1, 909 ve 933. maddeleri uyarınca, (iptal ve tescil) isteminde bulunmuştur.
Davalı Hazine bu taşınmazın kendi adına tescilinden sonra yapılan harici satışın geçerli olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme, (toplanan delillere ve mahalli belirkişi ile tanıkların beyanlarına göre, bu yerin davacının bayii Hakkı'ya babasından intikal ettiği, 50 yılı aşkın bir zamandan beri Hakkı'nın nizasız ve malik gibi zilyedliğinde iken, 5.5.1971 tarihli harici senetle davacı Ahmet'e satıp zilyedliğini devrettiği, taşınmazın halen davacı Ahmet'in zilyedliğinde bulunduğu..) gerekçesi ile istemin kabulüne karar vermiştir. Bu karar, davalı hazine tarafından temyiz edilmiş ve Özel Dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamı ile bozulmuş; mahkeme eski kararında direnmiştir.
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, (..satış tarihinde, dava konusu taşınmaz Hazine uhdesinde kayıtlı olduğuna göre, böyle bir satışın geçerli olup olamayacağı, bayiin tahdit tarahine değin doğmuş bulunan "iptal-tescil" dava hakkını, zilyedliğin devir ve teslim yoluyla, alıcısına intikal ettirilip ettiremeyeceği, başka bir söyleyişle, "bu konudaki dava hakkının devrinin" mümkün olup olamayacağı..) hususunda toplanmaktadır.
Görülüyor ki, nizalı taşınmaz üzerinde bayiin mülkiyet hakkı doğduktan sonra, Hazine adına tapu kaydı oluşturulmuştur. Oluşturulan bu tapu kaydı, oluşturulduğu tarihteki gerçek hak sahibini belirtmediği için, bu kayıt zilyedlikle iktisaba, harici devir ve teslimlerin doğuracağı hukuki sonuçlara engel olamaz. Satıcı, Hazine üzerinde bulunan tapu kaydının iptalini dava etme hakkına, MK.nun 933. maddesi uyarınca yetkili idi. Tapu kaydını oluşturmasından önce ve sonra fiilen bu taşınmaza sürekli bir şekilde zilyet bulunan satıcı Hakkı, taşınmazı haricen davacıya satıp parasını almış, zilyedliğini devretmiş, onunla ilgisini kesmiş olmakla buna bağlı olarak zilyedlikten kaynaklanan istemler de yeni zilyede geçmiş olur. Bayiin bu taşınmazla olan ilgisi sadece zilyedlikten ibaret idi. Onu da satıcıya devretmekle zilyedliği de sona ermiş durumdadır. Burada taşınmazdaki zilyedlik ve ondan kaynaklanan bir istem söz konusudur. Bu durumda yeni zilyed MK. nun 909, 639/1 ve 933. maddeleri uyarınca "iptal ve tescil" isteminde bulunabilir. Yeni zilyede, "gerçek hak sahibi bulunmayan kimseye karşı" tapu iptali ve tecsil" davası açma olanağının tanınmaması kargaşa yaratacak, sorumları çözümsüz bırakacak ve üstelik eski ve yeni zilyet yerine gerçek hak sahibi olmayan kimsenin korunması gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.7.1966 gün, 1/8 esas ve 223 karar sayılı ilamı ile de öngörülen çözüm böyledir.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler; "MK.nun 905. maddesi uyarınca, tapuda malik görünen kimsenin taşınmazın hukuken zilyedi sayıldığını, satış tarihinde de dava konusu taşınmaz Hazine uhdesinde kayıtlı olduğuna göre, Hazine dışındaki bir kimsenin hukuki ve fiili zilyedliği söz konusu olamayacağından, başkasının Hazine uhdesine kayıtlı bulunan taşınmazı satamayacağını; ayrıca, kanunlarımızda dava hakkının devir edileceğine dair bir hüküm bulunmadığını...) ileri sürerek, bozma kararının bu bakımdan doğru olduğunu belirtmişlerdir. Ancak, bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
MK.nun 905. maddesi taşınmazlar için bir hak karinesi getirmiştir. Bunun aksi MK.nun 933. maddesi uyarınca her zaman kanıtlanabilir. MK.nun 639/2. maddesinde de taşınmaz tapulu olduğu halde, koşulları gerçekleştiğinde, tapu malikleri dışındaki kimselerin zilyedliklerinin devrine imkan tanınmıştır. Öte yandan, kanunlarımızda dava hakkının devrini öngören bir hüküm olmasa bile, bunu engelleyen bir hüküm de yoktur. Usul Kanunumuzda asli müdahillik ve tesbit davaları açıkca yer almadığı halde, uygulamada her iki hususa da geniş bir şekilde yer verilmektedir. Kaldı ki, MK.nun 909. naddesi, önceki ve sonraki zilyedliklerin eklenebileceğini açıkca belirtmiştir.
Şimdiye kadar yapılan açıklamaların ışığı altında, Hazine adına oluşturulan tapu kaydı gerçek hak sahibini belirtmediği için, taşınmazdaki zilyedliği devralan kimsenin, taşınmazı yolsuz olarak adına tapuya geçiren hazine'ye karşı, zilyedliğe dayalı hakka tutunarak" tapu iptali ve tescil" davası açabileceğini kabul etmek gerekir.
O halde, yerel mahkemenin bu yönü amaç tutan direnme kararı doğrudur. Ancak, işin esasının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklan nedenlerle, dosyanın 8. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 3.2.1984 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davada maddi olay şöyledir: 60 yıldan beri Hakkı zilyedliğinde olan tapusuz taşınmaz, 2613 sayılı Kanuna göre yapılan kadastroda; 59 ada, 7 parsel sayısı ile 9.11.1970 günü Hazine adına tahdit ve 24.3.1971'de tapuya tescil edilmiştir. Davacı Ahmet, tapuya tescilden sonraki bir gün olan 5.5.1971'de çekişmeli taşınmazın ziledi olan Hakkı'dan haricen satın alıp zilyedliğini de devir aldığını iddia ederek Hazine adına olan kaydın iptaline ve taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Hakkı'nın zilyedliği taşınmazın Hazine adına tahdit günü olan 9.11.1970'de kesilmiştir. Çünkü, zilyedliğin kesilmesi, sadece BK.nun 133. maddesinde yazılı çekişmeden ibaret değildir. (İsmet Sungurbey -Türk- İsviçre Hukukuna Göre Müruruzaman -1956, s.51), uygulamalarımız da bu doğrultudadır. Kazandırıcı zamanaşımı ile iktisapta kadastrosu yapılan tahdit gününe kadar geçen zilyedlik esas alınır. Yani, daha evvel tamamlanmış olan satıcı Hakkı'nın, kazandırıcı zamanaşımına dayanan hakkı saklı kalır.
Bu durumda, taşınmazın Hazine adına tahdit günü olan 9.11.1970'den sonra Hakkı'nın taşınmaz üzerinde hukuken geçerli bir zilyedliği kalmamıştır. Taşınmazın fiilen zilyedliğinde bulunması, ancak MK.nun 894 ve müteakip maddelerinde yazılı zilyedliğin korunması davalarından yararlanmasını sağlayabilir (MK.m.905, cümle 2). Yoksa malik tapuda adına kayıt tesis edilen Hazinedir.
MK.nun 639/2 ve Tapulama Kanununun 32. maddelerinde yazılı haller istisna edilirse, kural olarak başkası adına tapuda kayıtlı taşınmaz üzerinde zilyedlik hukuken geçerli değildir; hiç bir hak sağlamaz.
Bu düşünce ile satıcı Hakkı, sattığı taşınmaz üzerindeki zilyedliği son bulduğundan, zilyedliğini davacı alıcıya devir edememiştir. Yani, daacıyı hak sahibi yapamamıştır. Alman Medeni Kanununun Paragraf 870'de, istihkak talebinin devri suretiyle zilyedliğin teslim edilebileceği kuralı kabul edilmiştir. Medeni Kanunda böyle bir açıklık yoktur.
Acaba bizde de, satıcı Hakkı'nın istihkak talebini temlik etmek suretiyle çekişmeli taşınmazın zilyedliğini davacı alıcıya teslim edebileceği kabul edilebilir mi? Bu soruya olumlu cevap verebilirsek, davacıya dava hakkı tanıyabiliriz.
Prof. Ferit Hakkı Saymen, Halit Kemal Elbir (Türk Eşya Hukuku -Ayni Haklar- 1954, s. 71) ve Prof. Kemal Tahir Gürsoy (Zilyedlik ve Tapu Sicili -1970- s. 50), dava hakkının devir edilebileceğini kabul etmektedirler.
Prof. Baki Kuru (Hukuk Muhakemeleri Usulü -1979, c.1, s.598), dava hakkının asıl haktan ayrı, yalnız başına devir edilemeyeceği görüşündedir. Bu konuda yazdığımız bir makaleye (Ali Rıza Düzceer -Tapusuz Taşınmazlarda Zilyedliğin Teslimsiz İktisabı -Yargıtay Dergisi 1977- sayı 3 -4, s. 181-202) yollama yaparak zımmen aynı görüşü benimsediğini ileri sürmektedir.
Çoğunluk, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.7.1966 gün ve E. 1/8, K. 223 sayılı kararını, görüşlerine dayanak olarak almışlardır. Zamanın doktirininden esinlenerek kabul edilen bu Hukuk Genel Kurulu Kararı, bugünkü gelişmiş ve aksi görüşü benimseyen doktrin karşısında geçerliliğini sürdürebilir mi? Doktirinin bugün verdiği bilgiler karşısında, Hukuk Genel Kurulu'nun yine bugün için hatalı sayabilecek görüşünü tekrarlayabilir miyiz?
Yine çoğunluk kararında, satın alan yeni zilyede dava hakkı tanımazsak kargaşa doğacağından söz edilmiştir. Tapuda malik olarak görünen bir kişi karşısında, başka birine zilyedlik hakkı tanırsak asıl hukuki kargaşa o zaman doğar. MK.nun 905. maddesinde yazılı ilke de zedelenmiş olur.
Yukarıda yazılı nedenlerle çoğunluk kararında yazılı görüşe karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini