 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/4-70
K: 1983/123
T: 11.02.1983
ÖZET: Her ne kadar kural olarak manevi ödence talep ve dava hakkı mağdurun mirasçılarına veya manevi ödence isteğine dayanak yapılan bir hakkı temellük eden kimseye geçmesi olanaksızsa da, eğer mağdur manevi ödence talep hakkını ilerde de arama arzu ve iradesini temliknamede ishar etmiş veya o hakkın aranmasına bir yasa hükmü olanak tanımış veya işin mahiyeti buna engel değilse, o zaman manevi ödence isteğininde temellük eden kimseye geçtiğini kabul etmek gerekir.
Manevi hakların çoğunun kullanılması mali hakların kullanılmasıyla yakın bir bağlantı gösterir, bu bakımdan manevi haklar, ölümle sona eren ((şahsiyet)) haklarından farklı olarak en az mali haklar devam ettiği sürece, o da devam eder. Bu nedenle mali bir hakkı devir alan kimsenin de eser sahibinin ölümünden sonra manevi hakları kullanabilme yetkisine sahip olduğu kabul edilmelidir.
Bu davada, davacının manevi ödence isteğine dayanak yaptığı merhum bestekar (S.K)'ya ait "Çize Bülbülüm Çile" şarkısının yine davalı (ES.) tarafından (G.T.) şirketi nam ve hesabına plağa okuması nedeniyle anılan şirkete karşı davacının açtığı manevi ödence davası davacı yararına sonuçlanmış ve hüküm kesinleşmiş olup anılan bu hüküm bu dava için kati delil oluşturur.
(818 s. BK m. 162)
(743 s. MK m. 85)
(1086 s. HUMK m. 295)
Taraflar arasındaki "ödence" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 6.6.1979 gün ve 1978/437 - 335 sayılı kararın incelenmesi davalı kurum tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 8.2.1980 gün ve 1979/12383.1573 sayılı ilamıyla; (...Davacı (S.A.), dava dilekçesinde; (S.K.)'dan temellük etmiş olduğu ve başka bir sanatçının okumasını yasaklamış bulunduğu (Çile Bülbülüm Çile) adlı eserin televizyonda (ES.) adli bir sanatçının programında yayınlanmış olmasından dolayı 200.000 lira manevi tazminatın ödetilmesini, program kayıtlarının yok edilmesini, hükmün tam metninin günlük bir gazetede yayınlanmasını istemiş ve istediği manevi tazminatın duyduğu eza karşılığı olduğunu açıkladıktan sonra hukuki neden olarak 5846 sayılı Yasaya dayanmıştır. Mahkemece dava aynen kabul edilmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun (FSEK.nun) 13. 'maddesinde fikir eserleri üzerinde sahibinin mali ve manevi menfaatlerinin bu kanun dairesinde himaye göreceği belirtilmiştir. 0 halde, anılan özel kanunda hüküm bulundukça genel nitelikli BK.nun hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Ancak, bu özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanununa başvurulabilecektir. (FSEK) eser sahibinin mali ve manevi haklarının nelerden ibaret olduğunu sınırlı bir biçimde göstermiştir. Kanunun 14, 15, 16 ve 17/2. maddelerinde eser sahibinin manevi hakları belirtilmiş ve 70. maddesinde yalnız sözü edilen maddelerdeki manevi hakların haleldar edilmesi halinde diğer koşullar da gerçekleştiğinde manevi zarar adı ile bir paranın verilmesini dava edebileceği hükme bağlanmıştır. Anılan madde hükümlerine göre, sahibinin eseri üzerinde dört tür manevi hakkı vardır. Bunlar: a) Eseri kamu oyuna sunma yetkisi, b) Eserde adını belirtme yetkisi, c) Eserde değişiklik yapma yetkisi ve d) Malik ve zilyede karşı şeref ve itibarın korunmasını isteme yetkisidir.
Davaya konu olan (Çile Bülbülüm Çile) adlı eser yıllarca önce sahibi tarafından kamuya sunulmuştur. Eser okunurken sahibinin adının belirtilmediği ve üzerinde değişiklik yapıldığı ileri sürülmemiştir. Yine eser okunurken malikin şeref ve itibarını kırıcı bir eylem işlenmemiştir. Esasen davaya konu olan eserlerin sahibi davacı değil, (S.K.) adlı bestekardır. FSEK.nun 52. maddesinin de eser üzerindeki yalnız mali hakların sözleşme ve tasarruflara konu edilebileceği, hükme bağlanmıştır. Manevi hakların temlik edilebileceğine dair yasada bir hüküm yoktur. Nitekim (S.K.) ile davacı arasında düzenlenmiş bulunan temliknamede, yalnız mali haklar temlike konu edilmiştir. Kaldı ki, manevi hakların devri de hukuken mümkün değildir. 0 halde, manevi tazminat adı altında bir para ödenmesine ve gazete ile hüküm yayınlanmasına ilişkin isteğin bu nedenle reddine karar verilmek gerekirken, kabul edilmiş olması yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : davalı kurum vekili.
Davacı vekili, 14.7.1976 tarihli dava dilekçesinde; merhum bestekar (S.K.) tarafından bestelenip ölümünden önce (her türlü telif hakları) 3.7.1954 tarihli (temlikname) veçhile adı geçen tarafından müvekkilesine devir ve temlik edilen sekiz eserden birini teşkil eden (Çile Bülbülüm Çile) şarkısının, diğerleri ile birlikte Türkiye içinde okuma hakkının münhasıran müvekkilesine ait olmasına ve inhisari durumu (Hürriyet - Tercüman - Sonhavadis) isimli günlük gazetelerin 1975 ve 1976 yıllarında çıkan değişik nüshalarında, noter ihtarnamesi olarak yayınlanan ilanlarla, başta davalı (TRT Genel Müdürlüğü) olmak üzere, bil'umum ses sanatçıları ile gazino ve saz salonları sahip ve işletidilerine ve bu arada plak şirketlerine de (son ve kesin duyuru) başlığı altında mükerreren ihtar edilip duyurulmasına ve hatta telif hakkının devrine ilişkin (temlikname) bile, davalı Kurumun isteği üzerine, tasdikli bir şekilde Kuruma gönderilmiş bulunulmasına rağmen, davalı tarafından 7.5.1978 tarihinde düzenlenen (Tele - Pazar 78) isimli televizyon programında, okuma hakkı sadece müvekkilesine ait olan (Çile Bülbülüm Çile) şarkısının (ES.) isimli bir sanatkar tarafından İran'lı diğer bir sanatçı ile birlikte (asima) ve (müzik usulüne) uygun olmadan ve diğer bir ifade ile (değiştirilmek) suretiyle okunduğunu ve bu okunuş şekil ve tarzından müvekkilesinin son derece iizüntü duyduğunu ve esasen merhum besteknrın söz konusu sekiz şarkıyı (aslına ve müzik usulüne en uygun bir şekilde) sadece müvekkilesinin okuması hali ile onun sanat güç ve kabiliyetini nazan itibare alarak bu şarkıların okuma hakkını bu nedenlerle müvekkilesine devir ve temlik ettiğini ve aynı şarkının yine aynı sanatkar yani (ES.) tarafından izinsiz olarak okunmasından dolayı daha önce açtıkları diğer bir davanın kanun yollarından da geçmek suretiyle lehlerine sonuçlanıp kesinleştiğini ileri sürerek bu son olay nedeniyle (200.000) lira "manevi tazminatın" davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava eylemiştir.
Davacının, davasına dayanak yaptığı ve (İstanbul - Beyoğlu 1. Noterliği) tarafından resen düzenlendiği anlaşılan 3 Temmuz 1954 gün ve 7221 yövmiye numaralı temliknamede aynen: [Bana ait olan; Güneş, Mehtap, Menekşelendi Sular, Mecnun - Leyla, Batarken Ufukta Bu Akşam Güneş, 0 Dudaklar, Çile Bülbülüm Çile ve Yanık Ömer isimli esenlerimin telif haklarını Bayan (S.AT.)'ye devri temlik ettim ve bedeli bin lirayı kendisinden aldım. Artık bu eserlerde benim hiçbir hakkım ve alakam kalmayıp bütün bunlar Bayan (S.AT.) 'nin mülkiyetine geçmiştir] denilmektedir.
Metni yukarıya aynen derçedilen temliknamenin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, merhum bestekar (S.A.), temliknamede isimleri yazılı sekiz eseri üzerindeki telif hakkım, hiçbir ayrıma, tabi tutmadan, diğer bir deyişle, hem maddi (mali) ve hem de (manevi) telif hakkını, birlikte, davacıya temlik etmiş bulunmaktadır. Bu husus temliknamede yer alan, (...telif haklarımı) cemi edatı kullanılmış olması ile, yine aynı temliknamedeki, (...artık bu eserlerde benim hiçbir hakkım ve alakam kalmayıp bütün bunlar bayan (S.AT.) 'nin mülkiyetine geçmiştir), cümlesinden kesinlikle anlaşılmaktadır. Her ne kadar, -kaideten- manevi tazminat talep ve dava hakkı, mağdurun veresesine (MK m. 85/f. 2'de olduğu gibi) veya manevi tazminat isteğine dayanak yapılan bir hakkı temellük eden kimseye intikal etmesi mümkün değil ise de, bütün Türk Hukukçuları ile yabancı hukukçuların da ittifakla belirttikleri üzere, şayet, mağdur manevi tazminat talep hakkını ilerde de arama arzu ve iradesini temliknamede izhar etmiş veya o hakkın aranmasına bir kanun hükmü imkan tanımış (BKm. 162/f. 1) veya işin mahiyeti buna mani değil ise, o zaman, manevi tazminat isteğinin de, temellük eden kimseye intikal ettiğinin kabulü icap eder (Dr. Nisim t. Franko, Şeref ve Haysiyete Tecavüzden Doğan Manevi Zararm Tazmini, Ank. 1973, Sh. 210- 221), (Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay, Borçlar Hukuku, İst. 1979/4. Bası. Sh; 216 - 219), (Prof. Dr. Kenan Tunçomağ, Borçlar Hukuku, C. 1. Genel Hükümler, Ist. 1972, 5. Bası, Sh. 650 ve müteakip), (Anareas von Tuhr, Borçlar Hukuku, Cevat Edege Tercümesi, Yargıtay Yayını - No : 15, Ankara - 1983, Sh. 117 ve müteakip), (Dr. H. Oser - Dr. W. Schönenberger, Borçlar Hukuku, Dr. Recai Seçkin Tercümesi, Ank. 1947, Sh. 968 ve müteakip) İsviçre Federal Mahkemesi de manevi tazminat taleplerinin devir ve temlikini mümkün görmüştür. BGE 95. II - 481 - Jdt 1971 1 226 - Prof. Dr. S. Sulhi Tekinay, age. Sh. 218. Dip No. 7. Bkz.).
5846 sayılı (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu) nun 14- 19. maddeleri hükümleri, hem (manevi hakları) kimlerin isteyebileceğini ve hem de hangi hallerde (manevi tazminat) istenebileceğini ayrı ayrı hükme bağlamış bulunmaktadır. Kanun koyucu, adı geçen kanunun 16/f. 2. hükmü ile bir eserin (mahiyet) ve (hususiyetlerini) bozan her türlü (değişikliği), o eser yönünden, manevi tazminat talebi için yeterli bir davranış saydığı gibi, diğer taraftan, eser sahibinin ölümünden sonra kimlerin "manevi tazminat" isteyebileceklerini de aynı Kanunun 19. maddesi Hükmünde belirtmiş bulunmaktadır. Davacının, temellük eden bir kimse olarak, gerek BK.nun 162 ve 168. maddeleri hükümlerine göre, kendisine yapılan temlik sonucu ve (işin mahiyeti) icabı olarak manevi tazminat talebine hakkı bulunduğu gibi, ayrıca da Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 19. maddesi hükmünden kaynaklanan (halefiyet) nedeniyle de, keza, "manevi tazminat talebine hakkı bulunmaktadır. Doktrin de aynı görüştedir. Manevi hakların çoğunun kullanılması, mali hakların kullanılmasıyla yakın bir bağlantı gösterir, bu itibarla, manevi haklar, ölümle sona eren "şahsiyet" haklarından farklı olarak, en az mali haklar devam ettiği sürece, o da, devam eder. Binaenleyh, mali bir. hakkı devir alan kimsenin de eser sahibinin ölümünden sonra manevi hakları kullanabilme yetkisine sahip olduğunun kabulü icap eder. Esasen, mali haklarla manevi haklar arasındaki ayrım sun'i bir ayrımdır, mali hakların devri manevi hakların da kullanılmasını kapsar. Bilindiği üzere, "manevi haklar ölenin terekesi dışında kaldığı için, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 19/F. 1. hükmünde sayılan kimseler, manevi hakları, sırf mirascı sıfatını haiz oldukları için iktisap etmezler. Kanun koyucu, bunları ölen eser sahibine en yakın bağlarla bağlı oldukları için, (en güvenilen kişiler) olarak saymıştır. (Fikri Haklar) sahasında çalışan yerli ve yabancı müelliflere göre, manevi hakların (kullanılmaları) eser sahibi tarafından herhangi bir kimseye bırakılabilir, bu kimseler genellikle, (Treuhönder - güvenilen kişi)dir. Eser sahibinin kendilerine güvenerek "manevi hakları kullanma yetkisini terk ettiği bu kişiler, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 14- 16. maddeleri hükümlerinde belirtilen hallerde ve özellikle eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozucu değişmelere maruz bırakılması veya eserin başka herhangi bir suretle -mesela, bir müzik eserinin mahiyetine aykırı olarak, başka bir müzik aleti ile ve o eserin hususiyetini bozacak bir tarzda icra edilmesi... gibi- özelliğinin haleldar edilmesi, manevi tazminat talebine olanak sağlar. Memleketimizin de dahil olduğu (Bern Sözleşme ve Birliğinin) altıncı maddesi hükmü de, bir sanat eserinin hususiyet ve tamamiyetini bozan her türlü değiştirici davranışı, manevi tazminat talebi için yeterli saymıştır (Prof. Dr. Halil Arslanlı, Fikri Hukuk Dersleri, İİ - Fikir ve sanat eserleri, İst. 1954, Sh. 87- 94 Prof. Dr. Nuşin Ayiter, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Ank. 1981. Sh. 197- 205, Ord. Prof. Dr. Ernst E. Hirsch, Das Neue Urheberrechtsgesstz der Türkei, Schhirftenreihe der Ufita, Sh. 51 - Prof. Dr. Nuşin Ayiter, age. Sh. 190 Dipnot, 6- 8 naklen).
Diğer taraftan, bu davada, davacı tarafından manevi tazminat isteğine dayanak yapılan merhum bestekar (S.K.)'ya ait (Çile Bülbülüm Çile) şarkısının yine (ES.) isimli ses sanatkarı tarafından G Ticaret A. Şirketi) nam, ve hesabına plaka okunmasından dolayı, adı geçen şirket aleyhine, davacının açtığı manevi tazminat davası sonunda, mahkemenin, davacı taraflehine hüküm tesis ettiği ve bu hükmün de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onanmak ve daha sonra da davalı tarafın (tashihi karar) talebinin reddi suretiyle kesinleştiği, bu dava dosyasına ekli İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi?ne ait 1976/390 esas ve 1977/16 karar numaralı dosyasından anlaşılmasına binaen, söz konusu dava dosyası içindeki 28.1.1977 günlü mahkeme ilamı, bu dava için (delili - kat'i) teşkil eder (HUMK m. 295).
Bütün bu nedenlerle, yerel mahkemenin direnme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Ancak, özel daire, davacının "manevi tazminat talebine hakkı olmadığı görüşü ile, davacının, dava dilekçesindeki müteveffa bestekar (S.Kidan (maddi - mali) ve (manevi) bütün haklarını temellük ettiği sekiz müzik eserinden biri olan (Çile Bülbülüm Çile) şarkısının, dava dışı (ES.) isimli ses sanatkarı ile iran uyruklu diğer bir sanatkar tarafından birlikte ve eserin -Türk Sanat müziğine ve onun icra edilmiş şekline göre- (mahiyet) ve (hususiyetlerini) bozucu bir tarzda icra edip etmedikleri yönü ile, keza, aynı eserin televizyon programında söylenirken çalınan müzik aletinin (enstürmanın) çıkardığı ses bakımından eserin özelliğinden helaldar olup, olmadığının ve diğer bir deyişle dava konusu olayda Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 14 16 ve 70. maddeleri hükümlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği bakımlarından, işin esasını incelememiş olduğu için, bu yönlerin incelenmesi amacıyla dosya özel daireye gönderilmelidir.
Sonuç : Yukarıda gösterilen nedenlerle, davalı Kurumun temyiz itirazlarının (REDDİNE), yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan sair yönlerin incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesine, 10.11.1982 gününde yapılan ilk toplantıda çoğunluk sağlanamadığından, 11.2.1983 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.