 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/328
K: 1983/652
T: 10.06.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kartal 2. İş Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 27.6.1980 gün ve 1979/173-1980/184 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 7.10.1980 gün ve 5034-5812 sayılı ilamıyla; "... Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin rucuan ödetilmesi istemiyle açılmıştır. Böyle bir davanın yasal dayanağı ise, 506 sayılı SSK.nun 26. maddesidir. Bilindiği üzere, bu maddede sigorta olayının "iş kazası" niteliğini taşıması koşulu öngörülmüş bulunmaktadır. Hak sahiplerinin işveren aleyhine açtıkları davada olayın iş kazası olmadığı kesin şekilde hükme bağlanmıştır. Bu durumda mahkemenin, davacı kurum'un 26. maddeye dayanan isteğini reddetmesinde isabetsizlik yoktur. Şu var ki, Kurum'un ölüm sigortası çerçevesinde ve oradaki sınırı aşmamak üzere şüphesiz ölüm sigortasından ödeme yükümü doğması durumunda yaptığı ödemeleri ölüme neden olan kişiden isteme mevcuttur. bu itibarla, SSK'nun, anılan Yasanın 65. maddesi uyarınca yapmış olduğu ödemelerin ölüme neden olan kişiden, rücuan ödetilmesini istemeye hakkı olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı Vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin rücuan ödetilmesi istemine ilişkindir ve yasal dayanağı 506 sayılı SSK. nun 26. maddesidir. ancak bu maddenin uygulanabilmesi için sigorta olayının işkazası niteliğini taşıması da zorunludur. Nitekim, sigorta olayı işkazası niteliğindedir. Çünkü, sigortalı emzikli bir kadındır. Toplu sözleşmenin 64. maddesi uygulanarak kendisine, saat 7-9 arasında kullanılmak üzere, işveren tarafından 2 saat emzirme (süt izni) verilmiş bulunan sigortalı bu izin süresi içerisinde saat 8.30 sırasında işyerine gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken davalının kullandığı motorlu taşıtın çarpması sonucu vefat etmiştir. İş Kanununun 62/d maddesine göre "emzikli kadın işçilerin çocuklarına süt verme için belirtilen süreler" iş süresinden sayılır ve iş süresinden sayılan zaman içerisinde işyerine gelirken uğranılan kaza da iş kazasıdır. Nitekim, 506 sayılı SSK'nun 11/A-d maddesi de "emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda meydana gelen sigorta olaylarının, iş kazası sayılacağını" belirtmiş bulunmaktadır. Her iki yasa hükmünün insani düşüncelerle kabul edilmiş, sosyal içerikli, işçileri koruyan ve asılında çalışma yok iken, varsayan, farazi bir çalışmayı öngören kurallar olduğu ortadadır.
Öte yandan, SSK'nunda, işkazası kavramının İş Kanunundan farklı, kendisine özgü ve özel nitelikte olmasının, işverenin işyeri kazalarından sorumlu tutulmasına karşın, işkazalarından illiyet bağı kuramı çerçevesinde sorumlu tutulmayabilmesinin, bu olayda söz konusu olmadığı ve sonucu etkilemediği de belirgindir.
Özel Daire bozma ilamında, olayın işkazası olmadığından söz edilmesi yukarıda da kısaca değinildiği gibi maddi olguların gerçekleşme biçimi yönünden bir yanılgıdır. Maddi yanılgının söz konusu olduğu hallerde, bozmaya uyulmuş olsa bile, kazanılmış hak söz konusu olmaz ve yanlışlığın genişletilmeyeceği ilkesi çerçevesinde, gerçek durumun kabulü adalet ve hakkaniyetin gereğidir.
Kaldı ki, hak sahiplerinin üçüncü kişi ve işveren aleyhine açtıkları davada, üçüncü kişilere yönelik isteminin ibra nedeniyle reddedilmiş olması, rücü davasının yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26. maddesinde kendine özgü ve temelinde rücu hakkı bulunan bir halefiyet ilkesi benimsendiğinden dolayı, rücu davasının etkilemeyeceği gibi, işveren hakkındaki davada olayın işkazası olmadığından söz edilmesi, işverenin o davada sorumlu tutulamayacağı anlamındadır ve rücu davasına etkisi yoktur.
O halde, mümeyyiz davacı SSK'nun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı, vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek olursa temyiz peşin harcının geri verilmesine, 10.6.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.