 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/2-274
K: 1983/1219
T: 25.11.1983
- ALACAK DAVASI ( Cihaz Eşyası Veya Bedeli )
- ZİYNET EŞYASININ VARLIĞI ( Yaşam Deneyimlerine Göre Olağan Olması )
- YAŞAM DENEYLERİNE GÖRE OLAĞAN OLAN ( Ziynet Eşyasının Varlığı Olması )
- YEMİN TEKLİF ETME HAKKI ( Davacının İddiasını Kanıtlayamaması Nedeniyle )
1086/m.238,239,355
DAVA : Taraflar arasındaki "cihaz eşyasının veya bedelinin tahsili" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tira Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.5.1980 gün ve 76-284 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.9.1980 gün ve 5812-6499 sayılı ilamı ile, "... Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür ( MK. 6 ). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi, gerekse kazai içtihatlarda bir takım ölçülere yer verilmiştir.
a ) Hemen bütün bilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında da kararlılık ifade eden ölçüye göre isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı idia ve savunmada bulunana düşer. ( Prof. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 1968 Sh. 372, Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni yargılama Usulü, 1970 Sh. 464 Prof. Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü, 1967 Sh. 448, Prof. Sabri Şakir Anayasa Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1957 Sh. 248-249, Prof. Saim Üstündağ Hukuk Muhakemeleri Usulü 1973 Sh. 378 HGK. 19.7.1967 günlü 239/340 sayılı kararı, H.G.K. 7.8.1974 günlü, 1972/84 sayılı kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 5.4.1971 günlü ve 2075/2200 sayılı kararı ).
b ) İleri sürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları isbat etmelidir. ( Prof. Saim Üstündağ Age, 1973 Sh. 397 ).
c ) İsbat yükü daha kolay başarana düşer ( Prof. Saim Üstün dağ Age. Sh. 378 Federal Mahkeme kararına atfen ).
Olayda davacı, altın ve ziynetlerini kocasında kaldığını ileri sürmüş, davalı taraf ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle, bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan altın ve ziynetler için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi tabiidir. Kadın evi terk ederken bunların zorla elinden alındığı ve götürmesine engel olunduğu gerçekleşmedikçe yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında altın ve ziynetlerin evde kaldığını ispat yükü kadına düşer.
Olayda kadın, altın ve ziynetlerin götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatını elde edemediğini ispat edememiştir. Hal böyel olunca davaya konu altın ve ziynetlerin evde kaldığını düşünmek mantık dışı olur. Davacının delilleri altın ve ziynetlerin evde kaldığı veya elinden zorla alındığını ispata yeterli olmadığına göre yapılacak iş Davacı kadının kocasına and yöneltme hakkı bulunduğu hatırlatılıp sonucu uyarınca uyuşmazlığı çözmekten ibarettir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek sorumluluk kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalı vekili
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA 25/11/1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.