 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/229
K: 1983/1146
T: 09.11.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "men'i müdahale" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi)'nce davanın reddine dair verilen 17.3.1980 gün ve 1978/41, 1980/203 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 14.4.1980 gün ve 3876-3953 sayılı ilamıyla; (..Taraflar arasındaki uyuşmazlık el atmanın önlenmesine ilişkindir. Keşif sırasında davalı, uyuşmazlığa konu teşkil eden yerin davacı vekili tarafından gösterildiğini beyan ile bu kısım için Vilayet makamına müracaatla men kararı istihsal olunduğunu açıklamış ve böylece muurazanın varlığı nazara alınmak, davacının babasının bağışı nedeni ile elinde bulunduğunu ileri sürdüğü kısma el atılıp atılmadığı belirlenmek ve deliller beraberce takdir olunup sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken mahkemece bundan zuhul ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki karada direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili,
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, 16.1.1978 tarihli dava dilekçesinde; (..1967 yılından beri elinde bulunan ve ekip biçmek suretiyle kullandığı taşınmaz üzerendeki zilyedliğine, davalı tarafından tecavüz edildiğini..) ileri sürerek, "zilyetliğinin korunmasını ve davalının vaki müdahalesinin önlenmesine" karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise, (..dava konusu taşınmazın 1971 yılından beri kendisinin zilyetliği altında bulunduğunu, davacının babası Mehmet tarafından vaki tecavüz üzerine, Antalya Valiliği'ne müracaatla, 13.1.1978 gün ve 9 sayılı men kararı aldığını..) savunmuştur.
Yerel mahkeme, (..nizalı taşınmazın halen davacının elinde bulunduğu ve davalının bir müdahalesi olmadığı..) gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş ise de; bu karar, özel dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamıyla bozulmuş; ancak, mahkeme eski kararında direnmiştir.
Görülüyorki, mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, davacının, dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin tecavüze uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu davanın yasal dayanağını teşkil eden MK.nun 896. maddesi hükmüne göre, "Bir şeye zilyed bulunan kimsenin zilyedliği tecavüze uğradığı halde, tecavüz eden, o şey üzerinde bir hak iddia etse bile, zilyet onun aleyhinde dava ikame edebilir. Dava tecavüzün def'ine, sebebin men'ine ve zararın tazminine dair olur". Bu madde metninde yer alan "zilyedliğe tecavüz" sözünden amaç zilyedliğin elden alınması, gasbı (MK. 895) değil, o şey üzerinde bir hak iddia edilmesi, yani zilyedliğe vaki muaraza, sataşmadır. Bu gibi hallerde, ortada eylemli bir müdahale yoktur ve şey gene zilyedin elindedir. Ancak, zilyedliğe bir muaraza (sataşma) söz konusudur. Bilindiği üzere muaraza, birbirine karşı gelme, kavga, çekişme bir hak talebine tasaddi (teşebbüs) anlamına gelir. Muarazanın men'i (sataşmanın önlenmesi) davası ise, bir kimseye ait menkul veya gayrimenkul bir mal üzerinde başka bir kimse tarafından iddia edilen hak veya yapılan müdahale ve taarruzun kaldırılması talebiyle açılan davadır (Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat-1970, sayfa 786). (Türk hukuk Kurumu- Türk Hukuk Lugatı-Ankara, 1944- Sayfa 242).
Temyiz incelemesine konu olan bu davada davalı, yukarıda da değinildiği üzere, 2.3.1978 günlü cevap dilekçesinde, (..dava konusu yer için, davacının babası Mehmet aleyhine Valiliğe müracaat ederek 5917 sayılı Yasaya göre men kararı aldığını..) bildirmiş; mahkemece, 18.4.1978 günü yapılmış olan keşif sırasında da aynen; (..dava konusu yer davacı vekilinin gösterdiği yerdir. Vilayete müracaat ederek tecavüzü men ettirdim... Üzerinde davacının babası tarafından ekilmiş buğday yetişene kadar müsaade edeceğim. Ekim yapıldıktan ve buğday biçildikten sonra bu yeri tekrar ben alıp, ekip biçeceğim..) şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalının bu şekildeki sözleri, onun dava konusu olan yer üzerinde bir hak iddiasında ve dolayısıyla da muarazada bulunduğunun en belirgin bir kanıtıdır. Kaldı ki, zilyedliğin korunması için idari mercilerden men kararı alınmasının dahi, başlı başına bir muaraza niteliğinde sayılacağı Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamaları gereğidir (HGK. 1.2.1969 gün, 1966/8-1179 E. 1969/81 K.).
O halde, Hukuk Genel kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma ilamında belirtildiği veçhile, taraflar arasında bir muarazanın varlığı nazara alınmak ve davacının babasının bağışı nedeniyle elinde bulunduğunu ileri sürdüğü taşınmaza el atılıp atılmadığı belirlenmek ve toplanan bütün deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden, eski hükümde direnilmesi usül ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 9.11.1983 gününde oybirliği ile karar verildi.