Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1-167
K: 1981/656
T: 30.9.1981
  • DEVLET MALLARI ( Tanımı )
  • DEVLET MALLARINDAN SAHİPSİZ MALLARIN KAZANILMASI KAYBEDİLMESİ
  • ORMANA İLİŞKİN DAVADA HUSUMET
  • ORMANL ARIN HUKUKİ DÜZENİ
743/m.641
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve elatmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 27.4.1978 gün ve 25-108 sayılı kararın incelenmesi davacı idare temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 26.6.1978 gün ve 7464-7333 sayılı ilamıyle, ( ...Tesbit, davalının senetsizden aldığı 1956 tarihli ilama müstenid olan tapuya dayanılarak yapıldığına, orman toprağının zilyetlikle iktisabı mümkün olmadığına göre, davanın kabulü gerekli iken reddedilmesi yolsuzdur..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davanın konusunu oluşturan taşınmazın tescili için davalılar tarafından Hazine hasım gösterilmek suretiyle Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılan dava sonunda, 27.9.1955 gün ve 40/116 sayılı kararla taşınmazın davalılar adına tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleşmesi üzerine de 12.1.1956 gününde davalılar adına tapu kaydının oluşturulduğu, dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Esasen bu konuda bir uyuşmazlık da yoktur.
Bilahare taşınmazın bulunduğu köyde yapılan tapulama faaliyeti sonunda, tescil tapusuna dayanılarak bu taşınmaz 16 ve 20 parsellere revizyon görmüş ve davalılar adına 12.10.1960 gününde tespit ve tescil olunmuş, daha sonrada her iki parsel birleştirilmek suretiyle 103 parsel numarası altında 29.7.1966 gününde yine davalılar adına tapuya tescil edilmiştir.
Davalıların uzun süre bu taşınmazı tasarruf ettikten sonra ağaç kesimi için orman idaresine başvurmaları üzerine, idarece 3.11.1975 gününde mahallinde inceleme yapılmış ve bu taşınmazın orman olduğunun anlaşıldığından bahisle de davacı Orman İdaresi tarafından davalılar aleyhine 30.1.1976 gününde işbu "tapu iptali ve elatmanın önlenmesi" davası açılmıştır.
Bu davaya karşı davalılar, "...50-60 yıldan beri bu taşınmazı ziraat arazisi olarak kullandıklarını, kazandırıcı zamanaşımına dayanarak tescil kararı aldıklarını, tapulama tespiti sırasında yapılan ilanlara rağmen tespite itiraz edilmediğini, esasen Tapulama Yasasının 31. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin de geçmiş bulunduğunu..." savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Yerel mahkeme, "...Tapulama yasasında öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin orman sayılan yerler hakkında uygulanamıyacağını; ne var ki dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı yolundaki bakanlık yazısı üzerine bu yerin davalılar adına tapuya tescil olunduğunu; esasen yapılan keşif sonunda da taşınmazın ziraat yapılan yer olduğunun gerçekleştiğini; yanlış ya da doğru, verilen ve kesinleşen bu tescil kararının artık tartışma konusu edilemeyeceğini, bu kararın davacı orman idaresi yönünden kesin hüküm niteliğinde olmamakla beraber bağlayıcı kuvvetli bir delil olarak kabulü gerekeceğini; bir taşınmazın bir tarihte bir şahıs adına tesciline karar verildikten sonra, bilahare başka bir tarihte bu kaydın iptaline karar verilmesinin kendi kendini inkar anlamında sayılacağını, böyle bir kabulün ise hukuk mantığına ve adalet duygusuna ters düşeceğini, ayrıca etrafı ormanla çevrili bir taşınmazda orman türünden ağaçların yetişmesinin doğal sayılması gerektiğini, bu durumda ise o taşınmaz malikinden taşınmazın tamamında ziraat yapmasının beklenemiyeceğini..." ileri sürerek açılan davanın reddine karar vermiş, davacının temyizi üzerine de bu karar özel dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan müzakere sırasında bir kısım üyeler, ( ...Ormanların mülkiyetinin Hazine'ye ait olduğunu, davalılar tarafından Hazine aleyhine açılan tescil davasının ise gerçek malik yönünden kesin bir hüküm teşkil edeceğini, hal böyle olunca kesinleşmiş olan bu tescil kararının ancak ormanları işlemek, imar ve muhafaza eylemekle görevli kılınan orman idaresini de doğal olarak bağlaması gerektiğini, bu durumun ise davanın görülmesini engelleyen bir neden olduğunu... ) ileri sürmüşlerdir.
Çoğunluk bu görüşe katılmamıştır. Şöyle ki:
Gerek 3204 sayılı ( Orman Umum Müdürlüğü Teşkilat Kanunu ) nun 1., gerek 3904 sayılı (Orman Umum Müdürlüğü Teşkilat Kanunu'na Ek Kanun )un 1/B ve gerekse ( Orman Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki ) 1595 sayılı Kanunun 2 ve 3. maddeleri hükümlerinin birlikte incelenmesinden de anlaşılacağı veçhile: "yurt ormanlarının korunması, gözetilmesi, geliştirilmesi, işletilmesi, orman topraklarının kaybolmasının önlenmesi, özellikle de ormanların gözetim ve denetimi, usulsüz ve kanunsuz müdahalelere karşı özel mevzuatına göre korunmasını sağlamak ödevi... Devlet ormanlarına ilişkin irtifak hakkı tesisine ve izne ait işleri ve mülkiyetin muhafazası işlerini yapmak görevi Orman Bakanlığı'na verilmiştir". Bu yön özellikle 7.1.1948 gün ve 16 E., 19/1 K. sayılı içtihadı birleştirme kararının müzakerelerine ilişkin açıklamalardan ve gerekçesinden de anlaşılmaktadır. Anılan içtihadı birleştirme kararına göre:
( ...1 - Katma bütçe ile idare edilen Orman Genel Müdürlüğü'nün adli kazaya tabi davalarında Hazine avukatlarının bir temsil ve savunma yetkisi yoktur. Orman Genel Müdürlüğü'ne ait bütün davaların ( idari davalar dahil ) takip ve savunması 3904 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu'na Ek Kanunla ( madde 1/B ) hukuk müşavirliği teşkilatına tevdi edilmiştir.
Ancak, orman avukatı ve dava vekili veya orman teşkilatı bulunmayan yerlerde tahaddüs edecek orman davalarında, bu Kanun'un 1. maddesinin son bendi gereğince Hazine avukatlarına temsil yetkisi verilmiştir; ancak, maddenin sevk suretine göre bu temsil yetkisi, Hazine'ye ait olmayıp Orman Genel Müdürlüğü' ne muzaftır.
2 - Uyuşmazlığın sebebi ve mahiyeti bakımından da bu davada Hazine'nin temsil edilmesine lüzum yoktur. Devletin, gerek hüküm ve tasarrufu altında bulunan gerekse tapu ile temellük etmekte olduğu ormanların tasarruf ve mülkiyeti ( bunların Devlet malı olması itibariyle ) Hazine'ye ait ise de, hususi mevzuat ile ormanların işletilmesi ve istismarı münhasıran Orman Genel Müdürlüğü'ne tahsis edilmiş bulunmaktadır. Bu hak ve selahiyet, gerek medeni hukuk bakımından ve gerek bunu teyid eden hususi mevzuat yönünden Orman Genel Müdürlüğü, her türlü mülkiyet ve tecavüz davalarında ormana taalluk eden hakları muhafaza etmek iktidar ve mecburiyetindedir... bu sebeb ve mülahazalara binaen yangın vesaire sebeb ve suretle ağaçları tamamen veya kısmen yok olan orman zeminleri de dahil olduğu halde ormana müteallik tecavüz ve mülkiyet ve emsali adli kazaya tabi davalarda Hazine'yi temsilen Hazine avukatının huzuruna lüzum olmadan Devlet namına işletme ve istismar hak ve selahiyetine sahip bulunan Orman Genel Müdürlüğü'ne mensup avukatlar bu kabil davaları münhasıran takip ve müdafaa edebileceklerdir... )
Görülüyor ki, yukarıya sonuç bölümü aynen alınan içtihadı birleştirme kararında da açıkca vurgulandığı veçhile, orman ile ilgili her türlü davalarda gerçek hasım ( ister davacı isterse davalı olsun ) Orman İdaresidir. Bu itibarle ormanla ilgili bir davanın Hazine'nin huzuru ile sonuçlanması halinde bu karar hiçbir veçhile orman idaresi bakımından kesin hüküm niteliğinde sayılmıyacaktır. Nitekim Yargıtay'ın uzun yıllardır uygulaması da bu yoldadır ( 1. H.D. 1.12.1975 gün ve 10544 E., 11048 K. ); ( 8. H.D. 11.11.1966 gün, 6363 E., 5634 K. ). Öte yandan, dava konusu taşınmazın hemen hemen bütün sınırlarında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan dağlık, taşlık ve ormanlık olduğu dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca 6333 sayılı Yasa ile MK. m.639'a eklenen 3. fıkraya göre, tescil davasının Hazine ile birlikte esasen ilgili kamu tüzel kişilerine de yöneltilmesi şarttır. Çünkü, bu fıkra ile, Hazine'den başka ilgili kamu tüzel kişilerinin de çıkarlarının korunması amacı güdülmüştür. Tescil davasında ise, taşınmazın etrafında 50-60 yıllıktan fazla meşe ağaçlarının bulunduğu açıkça görülmesine rağmen, tescil davasının orman idaresine yöneltilmemiş olması nedeniyle de tescil ilamının Orman İdaresi yönünden bir etkisi olmayacaktır. Bu bakımdan bu görüşler çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
Yine müzakereler sırasında bir kısım üyeler, tescil tarihi ile orman idaresi tarafından bu iptal davasının açıldığı tarihe kadar aradan 10 yıldan fazla süre geçtiğinden bahsile Tapulama Yasasının 31. maddesi hükmünce ( davanın reddine ilişkin kararın ) bu bakımdan doğru olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak bu görüş de çoğunluk tarafından benimsenmemiştir. Şöyle ki:
M.K.'nun 641. maddesi, Medeni Kanun hükümlerinin uygulama alanı dışında kalan ve kamu hukuku alanına giren malları saptamış, özel hukuka bir sınır çizmiştir. MK. m.641'de ( sahipsiz şeyler ) ve ( kamu malları = menfaatı umuma ait olan mallar ) adı verilen iki kategori malların Devlet'in hakimiyeti ( hüküm ve tasarrufu ) altında olduğu belirtilerek, bunlar M.K.'nun uygulama alanı dışında tutulmuş ve haklarında özel kurallar konulacağı kabul edilmiştir. Böylece MK.641 sahipsiz malları ve kamu mallarını eşya hukukunun dışında bırakmıştır.
Gerçi MK. m.641/c.2'de genel sular ile tarıma elverişli olmayan yerler ( kayalar, tepeler, dağlar ) ve onlardan çıkan kaynaklar özel mülkiyete konu olamıyacak yerler olarak sayılmış; buna karşılık kamu yararı, kamu güvenliği, kamu sağlığı ve esenliği ile çok yakından ilgili olan deniz ve göl kıyıları, yeraltı suları, madenler, petrol yatakları ve ormanlar söz konusu hükmün kapsamına sokulmamış ise de, bütün bunların da Devletin hakimiyeti ( hüküm ve tasarrufu ) altında bulunan yerlerden olduğu ve Anayasa'nın 130, 131. maddeleri hükmünce dolayısıyle özel mülkiyete konu olamayacağı kuşkusuzdur. ( Akın Düren - İdare Malları - Ankara 1975, Sayfa 40 ); ( İsmet Sungurbey - Medeni Hukuk Eleştirileri - 2. Cilt - İstanbul 1970, Sayfa 198 vd. ); ( Kemal T.Gürsoy / Fikret Eren / Erol Cansel - Türk Eşya Hukuku - Ankara 1978 - Sayfa 35 vd. ); ( Kemal Oğuzman / Özer Seliçi - Eşya Hukuku - İstanbul 1978, Sayfa 14 vd. ); ( Nusret Ozanalp - Tapulama Kanunu Şerhi - Sayfa 374 vd. ). Düren, kamu malları için şöyle bir tanım vermektedir. Kamunun doğrudan doğruya ortak yararlanmasına veya kullanmasına doğal nitelikleri gereği açık olan ( sahipsiz mallar ) veya Devlet ya da bir kamu tüzel kişisi tarafından kamunun doğrudan doğruya yararlanmasına veya kullanmasına tahsis edilen ( orta malları ) veyahut bir kamu hizmetinin vasıtası olmak üzere tahsis edilen mallara ( hizmet malları ), kamu malı denilir ( Düren - age - 45 ). Bu tanımdan da anlaşılacağı veçhile, hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallar, kamu mallarıdır. Temyize konu bu dava ile ilgili olması bakımından ( sahipsiz mallar ) üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır. Sahipsiz mallar, doğal niteliklerinin bir sonucu olarak, ayrıca bir tahsise gerek kalmaksızın doğrudan doğruya kamunun ortak kullanmasına açık bulunan mallardır ( Düren - age - 38 ); Gürsoy / Eren / Cansel - age - 35 ); ( Ozanalp - age - 378 ); ( Mustafa Reşit Karahasan - Türk Medeni Kanunu - Eşya Hukuku - İstanbul 1977 - Sayfa 1421 ). Bir diğer ifade ile sahipsiz malların kamu malı niteliğini kazanması için herhangi bir hukuk normunun varlığına gerek yoktur. Fakat sahipsiz malların doğal nitelikleri gereği kamu malı niteliğini kazandıkları, bir yasa hükmünce ( Anayasa 130, 131; MK.641/C.2 ) ya da örf ve adet kurallarınca veya idari bir işlemle tespit edilebilir. Ancak bu idari işlem, tahsis işlemi gibi kurucu nitelikte olmayıp, gösterici niteliktedir ( Düren - age - 65 )
O halde, M.K.'nun 641. maddesi hükmü Anayasa'nın kamu mallarına ilişkin 18/2, 36, 37, 50/2. 130 ve 131. maddeleri ile beraber yorumlamak gerekir. Kaldı ki önemli bir kural da, 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanunu'nun 20. maddesiyle 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 33. maddesine eklenen "...Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile kanunlar uyarınca Devlet'e kalan gayrimenkuller ( tapuda kayıtlı olsun veya olmasın ) kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez ve madde hükmü uygulanamaz..." fıkrasında yer almaktadır.
Bütün bu kurallar birlikte ele alındıkta, M.K.'nun 641. maddesinde belirtilen kamu mallarına ilaveten doğal nitelikleri ve Devlet'in Anayasadan gelen ödevleri gereği, Anayasa ve özel kanunlarla Devlet'in hüküm ve tasarrufuna konulmuş yerler de ( Devlet ormanları, petrol yatakları, yeraltı suları, deniz ve göl kıyıları gibi ) sahipsiz mal sayılmalıdır. Esasen gerek doktrinde ve gerekse uygulamada, sahipsiz malların kamu malı niteliğinde olduğu, bu tür yerlerin tabi olduğu hukuki statüye tabi bulunduğu, o nedenle özel mülkiyete konu teşkil edemeyeceği; yani özel bir hüküm bulunmadıkça sahipsiz yerlerin işgal veya adi ya da fevkalade zamanaşımı yoluyla iktisap olunamayacağ; zira Devlet'in hüküm ve tasarrufunda olma, fevkalade zamanaşımı ile iktisap için gerekli olan çekişmesiz ve aralıksız zilyedliğe mani bulunduğu oybirliği ile kabul edilmektedir ( Düren - age - 62 ); Gürsoy / Eren / Cansel - age - 38 ); ( Ozanalp - age - 379 ); ( Anayasa Mahkemesi Kararı 16.2.1965 gün ve 126/7 ).Öte yandan bir sahipsiz malın ( genellikle kamu malının ) tapu siciline tescil edilmiş olması, o kamu malının bağlı bulunduğu hükümlerde bir değişiklik yaratmaz ve o taşınmaz, kamu malı olmak niteliğini yitirmez ( Ozanalp - age 378 ); yetkili idare organlarınca kamu mülkü olmaktan çıkarılmış bulunmayan bir taşınmaz malın, her nasılsa açık bırakılan tapu sicilindeki kaydına iyiniyetle dayanmak veya hak kazandırıcı süre içinde elde bulundurmak yollarıyla mülk edinilmesi düşünülemez ( H.G.Kurulu, 29.9.1973 gün ve 1/923 E.738 K.; H.G.K. 4.11.1967 gün ve 7/396 E., 505 K. ); diğer bir ifade ile kamu malı niteliğini kazanmış bir taşınmaz özel mülkiyete konu olamıyacağından tapuya bağlansa bile M.K.'nun 931. maddesi bu durumda uygulanamaz ( Karahasan - age Cilt 2 ve orada anılan kararlar ); ( Karahasan - age - Cilt 1 - 1466 vd. ); ( H.G.Kurulu, 20.6.1973 gün ve 1/204 E., 522 K.; keza H.G.Kurulu 11.4.1970 gün, 7/748 E., 191 K.; H.G.Kurulu 22.2.1969 gün ve 7/274 E., 140 K.; H.G.K. 20.12.1969 gün ve 1/1359 E., 879 K.; H.G.Kurulu 19.6.1963 gün ve 1/143 E., 57 K. ); ( Sungurbey - age - 200 ).
Kamu mallarının ve bu arada sahipsiz mallar meyanında bulunan ormanların hukuki yapıları ve kamu malı olmanın hukuki sonuçları kısaca belirtildikten sonra; yine kısaca bu dava için çok önemli bulunan bir konuya daha değinmek gerekir. O da 766 sayılı Tapulama Yasasının 31. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kamu malları söz konusu oldukta uygulama yeri bulup bulamıyacağı hususudur. Yerel mahkeme anılan madde hükmünün ormanlara ( yani kamu mallarına uygulanması olanağı bulunmadığını ) kararında açıklamış olmakla beraber, yukarıda da belirtildiği gibi bir kısım üyeler anılan maddenin olayımızda da uygulanacağını ileri sürmüşlerdir.
Tapulama Kanunu'nun 2. ve 35. maddeleri hangi kamu mallarının tapuya tescil edileceğini belirtmiştir. 2. madde hükmüne göre orman sayılan yerler tapulamaya bağlı tutulmamıştır. Bunun nedeni, bir yerin orman sayılıp sayılmadığının belirtilmesi işinin tam anlamıyla bir uzmanlık işi olmasıdır. Bu itibarla yasa koyucu ormanların kadastrosunu 6831 sayılı Kanunun 7. ve onu izleyen maddelerine göre özel bir prosedüre tabi tutmuştur. Tapulama Kanunu'nun 2. maddesi, kadastro görmemiş ve 23 ve 46. maddeleri de kadastro görmüş ormanlar hakkında yapılacak işlemleri düzenlemiştir. Hal böyle olmasına rağmen tapulama tespiti sırasında orman sayılan bir yer bir özel kişi adına tespit ve tapuya tescil edilirse, orman idaresi tarafından açılacak iptal davası hak düşürücü süreye tabi olacakmıdır? Buna hemen olumsuz yanıt vermek gerekir. Zira yukarıda da etraflıca belirtildiği veçhile, bir kamu malı ( sahipsiz mal ) niteliğinde olan ormanların, özel mülkiyete konu olabilecek şekilde tespit ve tescili mümkün değildir. Ormanlar tapulamanın konusu dışındadır ve tümüyle kamu kanunlarına bağlıdır. Oysa Tapulama Kanunu'nun 31. maddesinin 2. fıkrası hükmü "tapulamaya müsteniden tesis olunan tapu sicilleri" ile ilgili davalarda uygulama yeri bulur. Aslında tapulamaya bağlı olmayan yerler hakkında Tapulama Yasasının bir hükmünün uygulanması olanağı yoktur ( Ozanalp - age - 254 vd. ); uygulamanın da bu doğrultuda olduğu gözlenmektedir ( kararlar için bakınız: Ozanalp - age - 264 ). O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı idare temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA ), ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini