 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/11-373
K: 1983/144
T: 18.2.1983
- ALACAK DAVASI ( Kesin Hükümden Sözedilebilmesinin Şartları )
- KESİN HÜKÜMDEN SÖZEDİLEBİLMESİ ( Davanın Taraflarının Konusunun ve Dayanılan Hukuki Sebebin Aynı Olması )
- DAVANIN TARAFLARININ KONUSUNU VE DAYANILAN HUKUKİ SEBEBİN AYNI OLMASI ( Kesin Hükümden Sözedilebilmesi )
1086/m.237
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 2. Ticaret mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 3.12.1979 gün ve 1978/683-570 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, yargıtay 11. Hukuk dairesinin 13.6.1980 gün ve 198/2767-3174 sayılı ilamı : ( ... Davacı aldığından fazlaboş tüp gazı iade ettiğinden bahisle bunların bedeli olan 249.750 liranın ödetilmesini istemiş mahkemece istek gibi karar verilmiş hüküm dairemizin 1980/700-1208 sayı ve 13.3.1980 günlü kararıyla onanmıştır.
Davalı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Mahkeme Ankara Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin 1977/18 sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunu dayanak alarak ve o sayımda ve hükümde fazla tüp verildiğinin tesbit edildiğini bilirkişi raporuna istinaden tesis edilen ilk hükümdeki gerekçesinde de olsa tesbit edilen meblağın ( miktarın ) kesinleşmiş sayılması gerektiğinin kabulü ile karar vermiştir.
Mahkeme açıkça söylememekle birlikte bir kesin hükümün varlığını kabul etmiş bulunmaktadır. Hukuk Usulü muhakemeleri kanununun 237. maddesinde de tarif edildiği üzere kesin hükmün varlığından söz edebilmek için tarafların dava konusunun ve dayanılan hukuki sebebin aynı olması lazım gelir.
İlk dava konusu incelendikten sonra orada davacının 144.000 liralık bonolar karşılığı tüplerin iade edildiği diğer bir ifadeyle davalıya tüp borcu bulunmadığından bonoların iptalinin istendiği görülmektedir. Yani davanın esas konusu davacının tüp borcu olup olmadığının tesbitidir. Davada davacı şu veya bu kadar fazla tüp iade ettiğini ileri sürmemiş ve fazladan iade edilen tüpler hakkında bir talepte bulunmamıştır. O halde davada talep edilmeyen dava konusu edilmeyen bir hususun kesin hüküm konusu oluduğunu kabul etmek olanaksızdır. İlk davadaki kesin hüküm sadece dava konusudur. Bu davada davalı o davadaki bilirkişi raporunda tesbit edilmiş olan fazla tüplerin kendilerine verilmediği veya o kadar olmadığı hususunda her türlü yasal delili getirebilir ve mahkeme bu delilleri incelemekle mükelleftir. Örneğin dava konusu olmamakla birlikte ilk davada 21.9.1977 günlü kararda mahkeme bilirkişi raporuna dayanarak davacının davalıya 50 adet U.S.A Tüpü 81 adet fabrika tüpü ve 12 adet müşteri tüpünü fazladan iade ettiği gerekçesini de göstermiş isede davacının o dosyaya verdiği 10.2.1975 28.2.1975 tarihli dilekçelerle 14.10.1976 günlü temyiz dilekçesinde 33 adet fabrika tüpü 12 adet U.S.A tüpü ve 5 adet müşteri tüpü fazladan verdiği şeklinde beyan ve kabulü vardır. Asgari bu beyan ve kabul mahkemeyi bağlayan bir delil niteliği taşır. O davada fazladan verilen tüpler dava konusu olmadığı için temyiz tetkikatı sırasında bu hususta inceleme ve bozma yapılmamıştır. Binnetice yukarıda belirtildiği gibi ortada bir kesin hüküm bulunmadığına göre mahkemenin verildiği iddia olunan fazla tüpler hakkında tarafların yasal delillerini toplayıp sonucuna göre bir karar vermesi gerekirdi. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken her nasılsa onandığı anlaşılmaktadır. Davalının karar düzeltme isteği hukuk usulü muhakemeleri kanununun 440 ve devamı maddelerine uygun görülmekle kabulü gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüdü :
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaların dosyadaki kanıtları bozma kararında gösterilen gerektirici nedenler ve özellikle ilamların hüküm fıkrası ile sıkı sıkıya bağlı olmayan gerekçelerin bağlayıcı niteliği bulunmamasına göre hukuk genel kurulunca da benimsenen özel diare bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 18.2.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.