Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/11627
K: 1983/1383
T: 23.12.1983
DAVA : Taraflar arasındaki rücan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 5.7.1979 gün ve 1979/254-1979/415 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.12.1979 gün ve 1979/5857-5809 sayılı ilamıyla; (...sigorta poliçesinde öngörülen 3.000 liralık muafiyet miktarının tüm tazminat miktarından, kusur oranına göre, davalıya isabet eden miktardan düşülmesi gerekirken, toplam tazminat miktarından düşülmek suretiyle neticeten davalı aleyhine fazlaya hüküm kurulması doğu görülmemiştir...) gerekçesiyle, bozularak dosya yerine geri çevrilmekle ,yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği düşünüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek olursa, temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.12.1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
1 - Bu davadaki davacı sigorta şirketinin sigortalısına ödediği sigorta bedelini (tazminatını) davalıdan istemesinin dayanağını TTK.nun 1301. maddesindeki kanuni halefiyet hakkı oluşturmaktadır. Gerçekten, TTK.nun 1301/1. maddesine göre, "Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin, vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa, bu hak, tazmin ettiği bedel nisbetinde, sigortacıya intikal eder".
Maddenin yazılışından, sigorta şirketlerinin sigortalılarına ödedikleri sigorta bedeli tutarınca üçüncü şahsa rücu hakları varmış, intibaı uyanmaktadır. Oysa, uygulamada, doğru olarak, sigortalının uğradığı gerçek zarar araştırılmakta ve saptanan bu zarara göre hüküm kurulmaktadır. Bunun nedeni üzerinde durmada, ilerideki açıklamalarımız sebebiyle, yarar görmekteyiz.
TTK.nun 1301/1. maddesine göre, sigorta bedelini ödeyen sigorta şirketi sigorta ettiren yerine geçer ve bu kimsenin, uğradığı zarardan dolayı, üçüncü şahıslara karşı daa hakkı varsa, bu hak .... sigortacıya intikal eder. O halde sigortacıya intikal eden hak, sigortalının üçüncü şahıslara karşı olan dava hakkıdır (Halefiyet). Sigorta ettirenin (sigortalının) üçüncü şahıslara karşı dava hakkı nedir ve neden oluşur? Davada olduğu gibi, bir trafik olayında, sigortalının üçüncü şahsa (fail, istihdam eden, araç sahibi) karşı olan dava hakkı, BK. 41. vd. maddelerindeki haksız fiile ilişkin hükümlere (veya KTK 50. maddesi hükmüne) dayanmaktadır. Bu gibi hallerde ise yargıç, BK. 42. maddesi hükmüne göre, ancak gerçek zarara hükmedecektir. O halde, sigortalının üçüncü şahıslara karşı dava hakkı, ancak gerçek zararı talep ve dava edebilme hakkı olduğuna göre, TTK.nun 1301/1. maddesi gereğince sigortacıya intikal eden de, bu gerçek zararın giderilmesini dava edebilme hakkıdır. Sigortacı, sigortalısına daha fazla tazminat ödemiş olsa bile, kendisine, ancak, sigortalının uğradığı gerçek zarar karşılığı tazminatı dava etme hakkı intikal eder. Bu gerçek zarar karşılığı tazminat bir üst sınrı teşkil eder ve bu tazminattan fazlası sigortacıya intikal etmez.
TTK.nun 1301/1. maddesindeki "..tazmin ettiği bedel nisbetinde.." cümlesi ise sigortacının, yukarıda belirtilen üst sınırın altında kalan miktarda bir ödeme yapmış olması halinde, ancak bu ödeme tutarınca (alt sınır) dava hakkının sigortacıya geçeceğini ifade etmektedir (Burada, örnek olarak, TTK.nun 1285. maddesindeki, birden çok sigorta ve 1288. maddesindeki menfaat değerinin altındaki sigorta hükümlerine değinmekle yetiniyoruz). Maddedeki "Tazmin ettiği bedel nisbetinde" şeklindeki hüküm, sigortacının, gerçek zarardan fazla ödeme yapması halinde, bu fazlayı üçüncü şahıstan isteme hakkını vermez, zira sigortacıya intikal eden hak, yukarıda açıkladığımız gibi, üst sınırı oluşturan ve sigortalının uğradığı gerçek zararla sınırlıdır. Bu durumda, sigortacının fazla ödemesi kendi uhdesinde kalacaktır.
Esasen, TTK.nun 1283. maddesi hükmü gereğince de sigortacı, sigortalısına ancak onun uğradığı gerçek zararı ödemekle yükümlüdür. Fakat sigortacı, bu gerçek zararı, poliçe hükümleri gereğince kendi eksperleri veya hakem-bilirkişi yolu ile saptamakta, sigortalının hakkına halef olarak mahkemeye başvurduğu takdirde ise bu zarar bilirkişiler marifetiyle saptanmakta olduğundan, arada bazen farklı sonuçlar elde edilmektedir.
Diğer yandan, kasko sigortalarında, sigorta şirketleri, poliçelerine "Muafiyet" adı altında belli bir tutara kadar olan hasarların (olayımızda 3000 TL.) teminat dışında kalacağı, ödenmiyeceği, daha fazla zararlarda ise bu muafiyet tutarını düşerek kalan hasar bedelini ödiyecekleri, şartını koymaktadırlar (Olayda, Poliçe md. 13/5). Bu halde sigortacı, sigortalısına, poliçe hükümleri gereğince saptanacak gerçek hasar tutarından, muafiyeti indirerek, geriye kalan meblağı ödeyecektir. Sigorta şirketi, gerçek zarardan muafiyeti düştükten sonra kalanı sigorta tazminatı olarak sigortalısına ödeyince, sigortalının muafiyet tutarı kadar zararı giderilmemiş olacağı için, sigortalı, muafiyet tutarı kadar zararını üçüncü şahıstan istiyebilecektir. Bu suretle de zarardan sorumlu üçüncü kişi, sigortacının açacağı davada, muafiyet hariç, gerçek zararın geri kalan kısmını, sigortalının açacağı davada da muafiyet tutarını ona ödemekle, her ikisine, toplam olarak, ancak gerçek zararı ödemiş olacaktır.
Sigorta şirketi, kendi ekspertizine göre, daha fazla zarar tesbit etmiş ve muafiyetin tenzilinden sonra dahi yine gerekenden fazla bir tazminat ödemiş ise, TTK. 1283. maddesine göre, gerçek zararı ödemekle yükümlü bulunması, TTK.nun 1301/1. maddesi gereğince ancak sigortalının haiz olduğu tutarda dava hakkına halef olması, sigortalının da BK. 42. maddesi gereğince ancak gerçek zararını ödetme hakkı bulunması, karşısında Mahkemelerce, sorumlu üçüncü şahsın ödemesi gerekli gerçek zarar araştırılmakta ve bundan muafiyet düşülerek hüküm tesis edilmektedir.
II - Ancak, burada, bir mesele ortaya çıkmaktadır. O da, sigorta şirketinin ekspertiz veya hakem-bilirkişi raporu sonucu tesbit ettiği hasar miktarından muafiyet düşüldükten sonra sigortalısına ödediği tazminat, kendisinin halefiyete dayanarak üçüncü şahsa karşı açtığı davada mahkemece saptanan gerçek zarardan veya karşılık kusurlu olan sigortalının bizzat dava açması halinde alabileceği tazminattan daha fazla olduğu takdirde, mahkemece bulunan ve sigortalının uğradığı bu gerçek zarar tutarından yine de muafiyetin indirilmesi gerekip gerekmediği, hususudur.
Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, sigorta şirketi 100.000 liralık bir hasar tesbit etmiş ve 3000 lira muafiyeti düşerek 97.000 lirayı sigortalısına ödemiş, sonra % 100 kusurlu üçüncü şahsa karşı açmış olduğu rücu davasında, mahkemece de gerçek zarar olarak 60.000 lira saptanmış olsa, işbu 60.000 liradan yine de 3000 lira muafiyet indirilerek 57.000 liraya mı, yoksa muafiyet düşülmiyerek 60.000 liraya mı hüküm tesis edilmelidir? Şimdiye kadarki Mahkemeler ve Yargıtay uygulaması, mahkemece saptanan gerçek zarardan muafiyetin indirileceği yolundadır. Ancak, biz, bu uygulamaya katılmıyor ve bu gibi hallerde muafiyet düşülmeden hüküm kurulması gerektiği görüşünü savunuyoruz. Şöyleki:
a)- TTK. 1301/1. maddesine göre sigortalının üçüncü şahsa karşı olan dava hakkı sigortacıya geçmiştir. Yukarıda verilen örneğe göre bu, gerçek zarar karşılığı olan 60.000 liranın tahsilini dava etme hakkıdır.
b)- Sigorta şirketi zarar miktarını 60.000 lira olarak saptamış ve 3000 lira muafiyeti düşerek sigortalıya 57.000 lira ödemiş olsa idi, sigortalının muafiyet tutarı kadar bir zararı ödenmemiş olacak, bunun sonucu olarak da, sigortalı, muafiyet tutarı kadar zararı için üçüncü şahsa başvurabilecek idi. Bu suretle üçüncü şahıs da, 57.000 lirası sigortacıya, 3000 lirası da sigortalıya olmak üzere, gerçek zarar toplamı 60.000 lirayı ödemiş bulunacaktı. Esasen, yukarıda (I) numaralı bentteki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, bu gerçek zarar, üçüncü şahsın ödemesi gereken tazminatın üst sınırını oluşturmaktadır.
Ancak, yine yukarıdaki örneğe göre, gerçek zarar 60.000 lira olduğu halde ve muafiyetin düşülmesine rağmen, sigortalı sigortacıdan 97.000 lira tazminat almıştır. Artık sigortalının muafiyet tutarınca bakiye zararı ve binnetice üçüncü şahsa karşı bir dava hakkı kalmamıştır. Sigortacı da, muafiyet düşülmesine rağmen, sigortalısına gerçek zarardan fazla bir ödemedebulunmuştur. TTK. 1301/1. maddesi gereğince sigortacıya intikal eden sigortalının dava hakkı 60.000 liralık olduğuna (üst sınır), sigortacı da bu üst sınırdan daha fazla olarak sigortalısına 97.000 lira ödediğine göre, sigortacı işbu gerçek zararın tamamını (60.000 lira), muafiyet tenzil edilmeden, üçüncü şahıstan istiyebilmelidir. Bu halde aksinin kabulü, yani gerçek zarar 60.000 liradan 3000 lira muafiyetin tenzili ile sigortacı lehine 57.000 liraya hükmedilmesi, sigortalı muafiyet tutarı için üçüncü şahsa başvuramıyacağı cihetle, muafiyet tutarından üçüncü şahsı yararlandırmak sonucunu doğurur ki, bunun da hukuki dayanağını bulmak güçtür. Oysa, bizim görüşümüz kabul edilecek olursa, üçüncü şahsın bir yararlanması söz konusu edilemiyecek, o, esas borcu olan gerçek zarar tutarı 60.000 lirayı ödiyecek, sigortacı da, TTK. 1301/1. maddesine uygun olarak sigortalının üçüncü şahıstan alabileceği tazminatı almış olacaktır.
Ancak, davada, bu konu münakaşa edilmemektedir. Zira, gerek Mahkeme, gerekse Özel Daire muafiyetin düşülmesi gerektiğinde birleştikleri için bu husus kesinleşmiştir ve biz bu kesinleşmiş durumu, zorunlu olarak, gözönüne almak suretiyle karşıoyumuzu, aşağıdaki bentte belirteceğiz.
III - Davada Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, sigortalının da karşılık (müterafik) kusuru bulunması halinde, mahkemece saptanan gerçek zarardan ilk önce muafiyetin düşülmesi suretiyle bulunacak miktarın mı kusur oranına göre bölüştürülmesi, yoksa evvela kusur oranına göre davalının sorumlu olduğu tutar bulunup bundan mı muafiyetin düşülmesi gerektiği, noktasında toplanmaktadır.
Burada, meselenin çözümü için, yukarıda açıklanan ilkelere yeniden değinmek gerekmektedir :
a) - Davalı üçüncü şahıs (fail, istihdam eden, araç sahibi) ancak gerçek zararı ödemekle yükümlüdür;
b) - Sigorta şirketinin, halefiyet yoluyla istiyebileceği tazminat miktarı ile sigortalının istiyebileceği muafiyetin toplamı gerçek zararı geçmemelidir;
c) - Bir başka hukuki nedeni yoksa, üçüncü şahıs gerçek zarardan aşağı bir tazminat ödememelidir.
Oysa, Dairenin ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunun görüşünün kabulü halinde, hiçbir hukuki nedeni olmadan, davalı üçüncü şahsın gerçek zarardan daha az tutarda bir tazminat ödemesi durumu ortaya çıkmaktadır. Konuyu, örneklerle açıklığa kavuşturmak isteriz:
1. Örnek:
- Sigorta şirketi tarafından 100.000 liralık hasar tesbit edilmiş ve 3000 lira muafiyet düşülerek sigortalıya 97.000 lira ödenmiştir.
- Sigorta şirketi davalı tarafın % 100 kusuruna dayanarak 97.000 TL.nin rücuan tahsilini dava etmiştir.
- Mahkemece, gerçek zarar 100.000 lira ve davalı taraf % 100 kusurlu bulunmuştur.
- Bu durumda Mahkemece, istek gibi, 3000 lira muafiyet düşülerek 97.000 liraya hükmedilecektir.
- Bu suretle, sigortalı da 3000 lira muafiyet tutarı kadar sigortaca karşılanmamış olan zararını, talep ettiği takdirde, davalı tarafın ödiyeceği tazminat tutarı gerçek zarar olan 100.000 liraya eşit olacaktır.
2. Örnek : (Yukarı örnekteki aynı olay, kusur oranı değiştirilerek alınmıştır.)
- Sigortalının da % 50 kusurlu olduğu olayda, aracında 100.000 liralık hasar meydana gelmiştir.
- Sigorta şirketi, kasko sigorta poliçesi hükümleri gereğince, sigortalısına, 3000 lira muafiyeti düşerek, yine 97.000 lira ödemiştir.
- Sigorta şirketi, davalı tarafın % 50 kusuruna dayanarak ve muafiyeti düşerek ödediği 97.000 liranın % 50'si olan 48.500 liranın tahsilini dava etmiştir.
- Sigortalı doğrudan doğruya dava açsa idi, uğradığı 100.000 liralık zararın % 50'si olan 50.000 lira tutarında tazminat alabilecek idi.
- Bizim görüşümüze göre, davalının tam kusuru halinde 97.000 lira alabilecek olan sigorta şirketi, aynı davalının % 50 kusurlu bulunması halinde de, bunun yarısı (% 50'si) olan 48.500 lirayı alabilmelidir. Bu kabul tarzı hukuki olduğu kadar, matematikseldir de. Zira tam kusur halinde 100 ödeyen davalının, % 50 kusurlu olması halinde, bunun yarısı olan 50'yi ödemesinden daha doğal birşey olamaz. Sigortalı da, kusur oranına göre, muafiyetin % 50'si olan 1500 lirayı talep edebilse idi (Burada, talep edebilse idi diyoruz, çünkü yukarıda (II) numaralı bentte açıkladığımız nedenlerle, sigortalı uğradığı gerçek zarar karşılığı tazminattan daha fazlasını sigorta şirketinden almış ve bu nedenle bakiye bir zararı söz konusu olmadığından üçüncü şahsa, indirilen muafiyetten dolayı bir dava hakkı da kalmamıştır. Bu durumda, yine (II) numaralı bentteki görüşümüş gereği, sigorta şirketi, davalı taraftan, 50.000 liranın tamamını alabilmelidir) davalı taraf, kusur oranına göre sigortalının toplam zararı olan 50.000 lirayı ödemiş olacaktı.
- Daire ve HGK. çoğunluk görüşüne göre ise, 100.000 liralık zarardan, önce davalı üçüncü şahsın kusur oranına göre sorumlu olacağı miktar bulunacaktır, ki bu 50.000 liradır; sonra bundan 3000 lira muafiyet düşülecek ve sigorta şirketi yararına 47.000 liraya hükmedilecektir. Sigortalı da, kusur oranına göre, muafiyetin % 50'si karşılığı 1500 lira için dava açabilse idi (II numaralı bende dayalı ve hemen yukarıda açıkladığımız kaydı ihtiraziyi buradan da tekrarlıyoruz) sonuçta davalı üçüncü şahıs ancak 48.500 lira ödemiş olacak ve gerçek zarardan 1500 lira aşağı bir tazminat vermiş bulunacaktır ki, işte, bu eksik ödemenin hukuki dayanağını izah etmek mümkün değildir.
3. Örnek : (Bu örnek ikinci örneğin tekrarı gibidir, ancak aldığımız rakamlar itibariyle, çok daha çarpıcıdır).
- Sigortalının da % 50 kusurlu olduğu bir olayda, sigorta şirketi 6000 liralık hasar tesbit etmiş ve 3000 lira muafiyeti düşerek sigortalısına 3000 lira ödemiştir.
- Muafiyeti düşerek ödediği 3000 liranın, kusur oranına göre, % 50'si karşılığı 1500 liranın ödetilmesi için üçüncü şahsa karşı dava açmıştır.
- Mahkeme de kusur oranını % 50 ve hasar tutarını 6000 lira olarak saptamıştır.
- Sigortalı üçüncü şahsa karşı doğrudan doğruya dava açsa idi 3000 liraya hüküm alacak idi.
- Şimdi:
a) - Bizim (II) numaralı bentte açıkladığımız gerçek görüşümüze göre, sigorta şirketi lehine (talep de öyle olmak kaydıyle) 3000 liraya hükmedilmelidir.
b) - Davada, muafiyetin tenzili gerektiği, şeklindeki kesinleşen duruma ve 2. örnekteki açıklarımıza göre, önce muafiyet tenzil edilerek kalan 3000 liranın % 50'si olan 1500 liraya hükmedilmelidir.
c) - Daire ve HGK. çoğunluk görüşüne göre ise, 6000 liradan, evvela, kusur oranına göre % 50 indirim yapılarak davalı tarafın sorumlu olduğu miktar bulunacak, ki bu, bu örneğe göre, 3000 liradır, sonra bundan da 3000 lira muafiyet indirilecektir ve bu durumda sigorta şirketi hiçbir şey alamıyacaktır. Sigortalı da, gerçek ve tam zararını sigorta şirketinden almış olduğundan, bir dava açması söz konusu olmıyacak ve bu durumun sonucu olarak da üçüncü şahıs, tazminat ödemekten kurtulacaktır.
4. Örnek: (Davadaki durum)
- Davacı sigorta şirketi kendisine sigortalı araçta 34.180 liralık hasar tesbit etmiş, 3000 lira muafiyeti düşerek 31.180 lira sigorta tazminatını sigortalısına ödemiş, kusurun 6/8'inin davalı sürücüsünde olduğundan bahisle 31.180 liranın 6/8'i alan 23.385 liranın davalıdan tahsilini istemiştir.
- Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, iddia gibi, davalı şoförü olayda 6/8 kusurlu ve hasar da 34.180 lira bulunmuştur.
- Mahkemenin bu tesbitlerine göre, sigortalı, doğrudan doğruya dava açmış olsa idi, 34.180 liranın 6/8'i olan 25.635 liraya hüküm alabilecek idi.
- Mahkemece, saptanan 34.180 liralık zarardan evvela 3000 lira muafiyet indirilmiş, bakiye 31.180 lira kusur oranına bölünerek bunun 6/8'i olan 23.385 liraya hükmedilmiştir.
- Bizim görüşümüze göre, Mahkeme kararı doğrudur. Zira, sigorta şirketi 23.385 lira alacağına, sigortalı da uğradığı zarardan sigorta şirketinden alamadığı muafiyetin 6/8'i olan 2250 lira için üçüncü şahsa karşı dava açabileceğine ve tahsil kararı alabileceğine göre, üçüncü şahsın gerek sigorta şirketine, gerekse sigortalıya ödiyeceği tazminatların toplamı 25.635 lira eder ki, bu da sigortalının uğradığı ve davalının ödemesi gereken gerçek zarar tutarına uygun düşmektedir.
- Daire ve HGK. çoğunluğunun görüşüne göre ise, saptanan 34.180 lira hasar bedelinden evvela, kusur oranına göre, davalı payına düşen miktar bulunmalı (bu 25.635 lira eder), bundan 3000 lira muafiyet düşülerek kalan 22.635 liraya hükmedilmelidir. Sigortalının, muafiyet nedeniyle, davalıdan alabileceği 2250 lira buna eklense dahi, sonuçta 24.885 lira ederki, davalının ödemesi gereken 25.635 lira gerçek zarardan 750 lira noksandır. Davalının bu eksik ödemesinin nedeni, Özel Daire ve HGK. çoğunluğunca açıklanamamaktadır.
Sonuç olarak diyebilirizki, Özel Daire ve HGK. çoğunluğunun görüşü kabul edildiği takdirde, sigortalının uğradığı gerçek zarar kadar bir tazminat ödemekle yükümlü olan sorumlu üçüncü şahıs, tam kusurlu olması halinde muafiyet tutarı kadar, karşılıklı kusur halinde sigortalının kusur oranına tekabül eden muafiyet tutarınca tazminat ödemekten kurtulmaktadır ve bu durumun hukuki dayanağı mevcut bulunmamaktadır. Bu kabul tarzı, adeta sigorta sözleşmesinin, muafiyet veya muafiyetin sigortalı kusuru karşılığı tutarınca, kusurlu veya sorumlu üçüncü şahıs lehine yapılmış olduğunun kabulü sonucuna götürürki, bunun da açıklaması yoktur.
SONUÇ : Yukarıdaki açıklamalarımıza dayanarak :
1 - Sigorta şirketinin, muafiyeti düşerek sigortalısına ödediği sigorta tazminatı, sigortalının üçüncü şahsa karşı doğrudan doğruya açacağı davada alabileceği tazminattan fazla olduğu takdirde, Mahkemelerce, muafiyet düşülmeden sigortalının uğradığı tam zarar karşılığı tazminata, sigorta şirketi lehine hükmedilmelidir.
2 - Mahkemece ve Özel Dairenin, muafiyetin indirilmesi gerektiği şeklindeki kabullerine ve davadaki duruma göre, TTK. 1301. maddesine göre açılan rücu davalarında, Mahkemece saptanan tüm zarardan önce muafiyet tenzil edilmeli, bundan sonra kalan tutar kusur oranına bölünerek davalının sorumlu olduğu miktar bulunarak ona hükmedilmelidir.
Bu kabul sonucu Mahkeme kararının onanması gerektiği kanaatiyle çoğunluk bozma kararına karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini