Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1161
K: 1984/365
T: 04.04.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.1.1980 gün ve 979/218 E. 1980/26 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairisenin 26.9.1980 gün ve 1980/6296 - 10204 sayılı ilamı: (.. 1 - Davalılardan İ.A. milletvekilidir. 1979 mali yılı Senato ve Meclis bütçesi üzerinde şahsi görüşlerini açıklarken ibraz edilen Meclis tutanak suretine göre aynen "müesses Devlet nizamımızda yeri bilinen meclislerimizin her yapılan bütçe konuşmalarında sıklet, nefis muhasebesidir. Batıların otokritik dediği, kendi kendini kontrol, tashih, tahkim, tavsiye teşvik ve telkin itibariyle herkesin ve her müessesenin yanlışı ve çirkini bırakarak güzeli ve doğruyu bulması bakımından mutlak ihtiyaç duyduğu bir keyfiyettir. İşte bu münasebetdle yapacağım konuşma içinde maz'i, hal ve istikbal olacak; ancak takdir edileceği üzere 10 dakikalık mahdut zamanda ne söylenebilecekse zamanın sıkıcılığı içerisinde onları ifade etmeye çalışacağım.
Muhterem milletvekilleri, kuruluncaya kadar hususen meclislerimizin bütçe müzakerelerinde üzerinde duracağımız mesele, genç demokrasimizin ve milletimizin sırtında kambur, parlamentomuzun berraklığına mutlak gölge düşürdüğüne inandığımız, temelli senatörlük müessesesidir.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde emsali görülmeyen 18 yıllık gayri tabi'likten kurtulmanın zamanı gelmiş, geçmiştir. Hür seçim sistemimizin içinde sun'iliğin remzi olan tabii senatörler bu haysiyet çizgisinden hareketle milletten demokrasi namına özür dileyerek bu çatının altından ayrılmalıdırlar. Kendilerine milletin emanet ettiği silahları milli iradeye karşı kullanan gece baskınlarıyla, milli iradeye inanan, demokrasiye gönül vermiş herkesin mücadele etmesi lazımdır. Anayasanın 136. maddesiyle emredilen Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulmasıyla alakalı eleştirilerde Anayasanın bu maddesinin 12 Mart döneminde, yani normal olmayan bu zamanda çıkarılmış olmasını hükme mesnet yapanlar, herhalde bu kürsüye çıkarak ve hem de daha rahat ihtilal platformu ve silahların gölgesinde kabullenilen Anayasanın özel yerinden kaynaklanan tabii senatörlüğün derhal ilgasını istemeli ve bu istemekte de "oy kullanacağız" beyanını yapmalıdır..." şeklinde konuşmuştur. Davacılar bu konuşma içinde geçen bazı kelime ve cümleleri alarak bu konuşma ile kendilerine hakaret edildiğini ileri sürmektedirler. Davaya konu edilen konuşmayı bu şekilde açıkladıktan sonra uyuşmazlığa sağlıklı ve gerçeğe uygun bir çözüm getirilmesi için Anayasanın 79. maddesinde yer alan yasama dokunulmazlığının mahiyeti üzerinde durulmasında yarar vardır.
Yasama dokunulmazlığı, yasama meclisi üyelerinin yasama işlemlerini her türlü endişe ve baskıdan uzak olarak yerine getirebilmeleri için kendilerini tanınmış ve niteliği yönünden üyenin fikir ve söz hürriyetini eksiksiz olarak ve serbestçe kullanmayı sağlamak amacını güden bir Anayasa müessesesidir. Niteliği ve şümülü itibariyle senatör ve milletvekillerinin suç teşkil eden belirli fiillerinden dolayı hiçbir zaman hukuk ve ceza kovuşturulması yapılmamasını ve yine diğer bazı fiil ve hareketlerden dolayı da ancak yasama organının izin ve müsaadesiyle kovuşturma yapılabileceğini belirtir. Bu açıklamadan anlaşıldığına göre, yasama dokunulmazlığı biri mutlak, diğeri de muvakkat olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Anayasanın 79//1. maddesinde: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar" demek suretiyle mutlak dokunulmazlık tarif edilmektedir. Bu sorumsuzluk Büyük Millet Meclisi üyeliği görevinin, kaçınılmaz ve ihmal edilmez ve gereğidir. Fiili egemenlik esasına göre kurulan rejimlerin temel taşını teşkil eder. Gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi görevini yaparken sarfettiği bir sözden ötürü ileride hakkında kovuşturma yapılacağı, aleyhine tazminat davası açılacağı endişesinde bulunursa hür ve serbest kalamaz. Böyle durumlarda oy ve düşüncelerinin hür ve serbest olarak tecellisinden söz etmeye imkan yoktur. Her iki meclisi teşkil eden üyelerin bu konudaki hürriyeti sadece bir hakkın kullanılması niteliğinde olmayıp, milli bir görevin yerine getirilmesi hususunda yegane şart ve imkanı teşkil eder. Böylece mutlak dokunulmazlık kişiye bağlı bir imtiyaz değildir. Ve fakat fonksiyonun yerinde olarak yapılabilmesi için hizmete bağlı zorunlu bir güvencedir (Dönmezer - Erman Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Cilt 1, 19779 - Sayfa 290 - 292).
Olayımızda davalı milletvekili yönünden asıl halli gereken sorun Anayasanın 79/1. maddesine göre Meclis çalışmaları sırasında işlediği hakaret ve sövme fiillerinden kişilerin kişilik haklarını halele uğratan eylemlerinden dolayı mutlak bir hukuki sorumsuzlukları bulunup bulunmadığı hususudur. Dairemizin 8.7.1966 gün, 1966/3490 E. 7470/K., 24.4.1978 gün, 1977/2144 E. 5497 K., 14.12.1979 gün, 5056 E. 14066 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği gibi T.B.M.M. üyeleri Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden meclislerde ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. Ancak bu sorumsuzluk mutlak şekilde sınırsız değildir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, bu hukuki sorumsuzluğa önceden bir sınır getirmek de mümkün olamaz. Bu bakımdan Anayasanın 79/1. maddesinde öngörülen sorumsuzluk ilkesinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı meselesini (olayın şartları ve belli ilkelerin ışığı altında) çözmeyi hakime bırakmakta bir mahzur yoktur. Bu yolda bir yargı denetiminin Anayasanın 79. maddesinde kabul edilen ana ilkeyi zedeleyeceği de iddia edilemez. Hakim bu takdir yetkisini kullanırken (mücerret olayın gerçekleşen biçimini gözönünde tutması) ve kendisini (katı kurallara bağlı saymaması) özellikle (kamu yararıyla kişisel yarar dengesini) çok iyi kurması gerekir. Şüphe yok ki bu açıklamalar MK.nun 2/11. maddesindeki genel ilkenin esnekliğini ve canlılığını muhafaza etmesini mümkün kılması bakımından yerindedir. Bir milletvekili şahsen iğbirar duyduğu bir kimseye ceza görmeksizin hakaret edebilmek amacıyla hakaret suçunu işlemişse bu dokunulmazlıktan yararlanamıyacaktır. Diğer bir ifade ile suç işlenirken sırf kişisel kinin tatmini hedef alınmış ise, görevini gereğince ifa etmesi için tanınmış olan haktan yararlanması mümkün olamıyacaktır. Davalı milletvekili tutanaktan aynen alınan konuşmasınhda tabii senatörlük müessesinin yersizliğini tenkit etmektedir. Bu müessesenin kaldırılmasında kamu yararı bulunduğunu savunmakta, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir müessese bulunmadığını, bunun gayri tabii bir hal olduğunu, hür seçim sistemi içinde sun'iliğinin remzi olan tabii senatörlerin kendiliklerinden Türkiye Büyük Billet Meclisi çatısı altından ayrılması gerektiğini söylemektedir. Bu arada davacılara gece baskıncıları sıfatını yakıştırmaktadır. Konuşmada geçen gece baskıncısı sıfatı 27 Mayıs 1960 harekatını gerçekleştirenlerin bir bölümü olan davacıların bu hareketi aniden ve gece yaptıklarının bir ifadesi olarak gerçeğin hakaret teşkil etmiyecek değişik bir türde ifadesidir ve konuşma tümüyle tabii senatörlüğün Anayasa gereği olarak dahi devam etmesinin ağır bir biçimde eleştirisi olarak da kabul edilmelidir. Bu sözler ve bunu takip eden konuşmaların tümünün birlikte incelenmesinde görülecektir ki, davalı İ.A. Anayasanın 79/1. maddesi himayesindedir. Bu sözleri bir iğbirar ve kişisel kinini tatmin amacıyla söylediği ispatlanmamıştır. O halde İ.A. hakkındaki dava reddolunmak üzere karar bozulmalıdır.
2 - Konuşmanın gazetenin sahip ve yazı işlerinin sorumluları bakımından incelenmesinde ve tazminatın takdirinde de mahkemenin 5680 sayılı Basın Kanununun hükümlerine aykırı bir tutum içinde bulunduğu görülmektedir. 5680 sayılı Basın Kanununun 29.11.1960 sayılı Kanunla değiştirilen 17. maddesine; "Basın yolu ile işlenecek fiillerden doğacak maddi ve manevi zararları 16. maddeye göre sorumlu olanlarla birlikte Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre mevkutelerde sahibi ve mevkute olmayanlarda naşiri müteselsilen tazminle ödevlidirler" hükmü yer almıştır. Buna göre maddi ve manevi zarardan esas sorumlu olan kişi haberin gazetede yayınlanmasını sağlayan sorumlu müdürdür. Sorumlu müdür kendisine getirilen bir yazı, resmi veya haberi kişilerin kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte gördüğü takdirde yayınlamıyacak, aksi takdirde de bunun sorumluluğuna katlanacaktır. Buna göre kişilik hakları ihlal edilen kişiler yararına tazminata hükmedilirken yazıyı yazan, haberi veren veya resmi yapanla birlikte sorumlu müdürdür. Takdir edilen manevi tazminata mahkum edilecek mevkutelerde sahibi mevkute, olmayan basılmış eserlerde naşiri takdir edilen bu manevi tazminatın ödetilmesinden müteselsilen sorumlu kılınacaktır. Yoksa kararda yazılı olduğu gibi her bir davalının ayrı ayrı miktarlarda manevi tazminata mahkum edilip bunların toplamının 3 davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesi de Basın Kanununun 16. ve 17. maddelerinin kuruluş amacına aykırıdır ve karar bu nedenle bozulmalıdır) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece bozma kararının 2. bendine uyulmuş, 1. bentteki bozmaya karşı önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Yüksek Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık 19661 Anayasanın 79. maddesinin 1982 Anayasasının 83. maddesinin 1. fıkrasında ifadesini bulan sorumsuzluk ilkesinin kapsamıyla ilgilidir.
Özel Daire çoğunlukla verdiği kararında, sırf kişisel kinini tatmin amacıyla söylenmiyen sözler dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin sorumsuzluklarının, sınırsız ve mutlak olduğu görüşünü benimsemiştir.
Maddenin kapsam ve anlamı bakımından sağlıklı bir sonuca varabilmek için, sadece lafzına değil, bu maddenin kabul amacına ve maddenin içinde bulunduğu Anayasanın bütününe hakim olan ruh ve espriye bakmak gerekir. Bu kurumun doğuşu ve gelişimi, asırlar öncesine dayanır. Nedeni ise, şahsa bağlı bir imtiyaz değil, milletvekillerinin temsilcilik görevini korkmadan, tam bir serbestlik ve huzur içinde yerine getirebilmeleri, haksız müdahalelerle buna engel olunmasının önlenmesidir. Yoksa eleştiri hudutları içinde söylenmesi mümkün olan hususların, en ufak bir çaba sarfetmeden bu müessese kalkan yapılarak, başkalarının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek şekilde kullanılması, Anayasa'da öngörülmüş değildir. Milletvekilleri, seçmenin güvenini alarak görev yapan saygın kişiler olarak, tutum ve davranışlarında, örnek olmak ve görevin yüceliğine uygun davranmak zorundadırlar. Maddenin fertlerde adalet duygusunu zedelemeye müncer olacak şekilde kullanılmasına olanak yoktur.
Diğer yandan, maddenin kapsam ve anlamı belirlenirken, Anayasanın bütününe hakim olan eşitlik, temel hak ve hürriyetlerin demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olarak sınırlandırılamıyacağı ilkeleri de gözden ırak tutulmak gerekir.
Davalı İ.A.'in sarfettiği, bozma kararında belirtilen sözler bu çerçeve dahilinde değerlendirildiğinde, direnme kararının doğru olduğu görüşüne varılmıştır. Ancak, Özel Daire tazminat miktarı yönünden bir inceleme yapamadığından, gerek bu yönden ve gerekse Özel Daire bozma ilamının 2. bendine uyularak oluşturulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı doğru bulunduğundan işin esası ve bozma ilamına uyularak oluşturulan hükme yönelik temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 4.4.1984 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini