 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1143
K: 1984/176
T: 29.02.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaman Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.6.1980 gün ve 1979/244, 1980/608 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.12.1980 gün ve 1980/12447-12365 sayılı ilamıyla; (...Mahkemece yapılan araştıma ve inceleme hükme yeterli bulunmamaktadır. Taşınmaza ilişkin tapulamanın 25.11.1969 tarihinde yapıldığı tutanak örneğinde açıklanmıştır. Dava 17.1.1979 tarihinde açılmıştır. Tapulamanın kesinleştiği tarih belirlenmemekle beraber, tapulama tesbiti tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre 10 yıla ulaşmaktadır. Bu durumda 766 sayılı Tapulama Kanununun geçici 3. maddesinin uygulama yer ve olanağının varlığından bahsedilemez. Bu itibarla tarafların iddia ve savunmalarının nazara alınmak, o dairede işlem yapılmak, toplanan deliller tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekir iken, mahkemece bundan zuhul ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı Vekili Av. (A.B.)
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, (...tapulama sırasında, davalı Hazine adına tesbit ve tescil edilmiş bulunan 7942 parsel sayılı taşınmazın zilyedi bulunduğunu, kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme koşullarının gerçekleşmiş olduğunu...) ileri sürerek, Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile namına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, (...tapu kaydının tesis tarihi ile bu davanın açıldığı 17.1.1979 tarihi arasında, Tapulama Kanununun geçici 3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği...) gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karar Özel Dairenin yukarıya metni aynen ilamiyle bozulmuş ise de; mahkeme eski kararında direnmiştir.
Dava konusu 7942 parsel sayılı taşınmaz, tapulama sırasında, 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca oluşturulmuş bulunan 10.11.1961 gün ve 1796 sayılı tapu kaydına dayanılarak Hazine adına tesbit ve tescil edilmiş bulunmaktadır. Görülüyor ki, davalı Hazinenin dayandığı tapu kaydı, 4753 sayılı Kanun hükümlerince oluşturuluş olup, 5602 sayılı Tapulama Kanunu hükümleriyle ve keza bir kanunda yer alan koşullara dayanan bir tescil hükmü ile de ilgili bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, 766 sayılı Tapulama Kanununun geçici 3. maddesinin son fıkrasında yer alan hak düşürücü süreye tabi tutulması mümkün değildir. Çünkü, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununa ek madde ilavesi ile ilgili bulunan 1073 sayılı Kanunda; (Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun 13. maddesinin uygulanmasında, 766 sayılı Tapulama Kanununun mülkiyet hakkının tesbitindeki esaslara ilişkin 33, 37, 42 ve 43. maddelerinin kayıt malikleri ve zilyetlik hakkındaki hükümlerine uyulur. Toprak komisyonlarında devlet arazisi olarak belirtilen ve Hazine adına tesbit edilmiş bulunan yerler, şartları mevcut ise, 766 sayılı Tapulama Kanununun geçici 3. maddesinde yer olan 10 yıllık hak düşürücü süreye bir atıfta bulunulmamıştır.
O halde, mahkemece, anılan yönler gözönünde tutularak, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmak ve toplanan deliller tarışılmak suretiyle, sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, hak düşürücü sürenin gerçekleştiğinden söz edilerek, davanın reddine ilişkin eski hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA 29.2.1984 gününde oybirliği ile karar verildi.