 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1074
K: 1984/64
T: 03.02.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın husumet yönünden reddine dair verilen 31.1.1980 gün ve 1979/135-1980/21 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 20.11.1980 gün ve 10378-143 sayılı ilamı: (...Davacı Bakanlık, 2490 sayılı Kanuna göre müteahhide verilen bina inşaatının kontrol görevini yapan davalının 1 ve 2 numaralı hak ediş raporlarını gerçeğe uygun olarak düzenlememesi nedeniyle idarenin müteahhide fazla ödemede bulunduğunu ileri sürerek 523.842 liranın görevini ihmal eden davalıdan tahsilini talep etmiştir. Yerel Mahkeme, olayda haksız iktisapta bulunan şahsın müteahhit olduğunu, idarenin ona karşı dava hakkı bulunduğunu, davalının ise ancak "müteahhidin sorumlu olamıyacağının hükmen tesbit edilmesi ya da idare olacağının müteahhitten tahsil edilememesi halinde sorumluluğundan söz edilebileceğini ileri sürerek davanın husumet yönünden reddine karar vermiştir.
Dava dilekçesindeki iddiaya göre; davalıya yükletilen hukuka aykırı davranış "müteahhide yapılacak ödemede esas alınan hak ediş raporlarının gerçeğe uygun tanzim edilmediği" olgusundan kaynaklanmaktadır. Şu halde, davada B.K. nun 41. maddesine dayanan bir haksız fiil sorumluluğu söz konusudur. Esasen Bakanlığa ait inşaat 2490 sayılı Yasaya göre müteahhide verildiğinden, davalıya isnat edilen bu davranış anılan Yasanın 72. maddesi gereğince de sorumluluğu gerektirir. Öte yandan mahkemenin kabul ettiği gibi müteahhit de sözleşmeden dolayı davacıya karşı sorumludur.
B.K.nun 51. maddesi birden ziyade kimsenin muhtelif sebeplere (haksız fiil - akit kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur hükmünü getirmiştir. İşte B.K.nun 50.-51 maddelerine göre yapılacak bir değerlendirmede, gerek davalı görevli (haksız fiil nedeniyle) ve gerekse davada taraf olmayan müteahhit (sözleşmeden dolayı) idareye karşı müteselsilen sorumludurlar. Davacı bütün zararının tazminini müteselsil borçlulardan her ikisinden istiyebileceği gibi birisinden de isteyebilir (Yargıtay H.G.K. 12.2.1969 gün ve 967/T - 26 E. 105 K. sayılı ilamı). Benzer olaylarda Dairemizin emsal teşkil eden kararlarında da aynı görüş paylaşılmıştır. (4. H.D. 3.3.1977 gün ve 1976/2262 E. 2419 K. sayılı ilamı). Mahkemenin bu yasal görüşlerin aksine verdiği karar Usul ve Yasaya aykırı olup hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş tarafların delillerini toplayarak iddia edildiği gibi davalının sorumluluğunu gerektirecek bir davranışının olup olmadığını, sorumluluğu varsa bunun kapsamını tesbit edip sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 3.2.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.