 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1069
K: 1983/26
T: 26.01.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "Bono İptali ve Menfi Tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 1. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.12.1980 gün ve 1979/2344-2816 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.3.1981 gün ve 1981/935-1256 sayılı ilamiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davacı vekili
Bugün dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Davacı, (.. davalı tarafından tahsile konulan 250.000 liralık bonolardaki vade tarihinin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu; bonoların teminat kaydıyla verildiğini ve karşılıksız olduğunu...) ileri sürerek, borçlu olmadığının tesbitini ve bonoların iptalini istemiştir.
14.5.1979 günlü taahhütname ile davalının, davacı "(M.M)'den almış olduğu 3 adet 450.00 liralık senetlere, satın alınan Bolero gemisinin bozma müsaadesi alındıktan sonra ödeme tarihini ilave edeceği"ni kabul ettiği ve henüz Maliye Bakanlığından izin alınmamış olmasına rağmen vade tarihi koyarak tahsile verdiği anlaşılmıştır.
Yerel mahkeme, kararının gerekçesinde, (...bonoların vadelerinin geçerli olmadığına, ..Bakanlık izni alındıktan sonra davalının bunları tahsile verebileceğine..) işaret etmekle birlikte, sonuçta "davanın reddine" karar vermiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, (.. senetlerin ödenme koşulu, yani senetlerin vadeleri yönünden taliki şartın gerçekleşmediği ve dolayısıyla senetlerdeki alacağı muaccel olmadığı anlaşıldığı halde, mahkemece bu senetlerin tahsiline olanak verecek biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Kaldı ki, mübrez 11 Mayıs 1979 günlü ön satış sözleşmesinde davalının satıcı vekili olarak hareket ettiği, dava konusu senetleri bu sıfatla davacıdan almasına karşın sonradan senet lehdarı olarak senetlerin tahsiline girişip girişmeyeceği yönü üzerinde de durulmaması isabetsizdir...) gerekçesi ile kararı bozmuştur.
Dava konusu senetlerin lehdarının davalı olduğu ve hurda satışına ilişkin sözleşme uyarınca davacı tarafından davalıya verildiği tartışmasızdır. 10.5.1979 günlü "ön satış sözleşmesi"nde davalı (K.H.)'in, satım konusu hurda geminin maliki (V.S.) Co'nun yetkili vekili olduğu belirtilmiştir. Hernekadar, 14.4.1978 tarihli vekaletnamenin kapsamı belli değil ise de, senetlerin davalı vekili adına düzenlenmiş olmasından, davalının "inançlı vekil" olarak hareket ettiği anlaşılmaktadır. Gerek dolaylı, gerek dolaysız vekalet bir geçerlik şekline bağlı değildir. Dolaylı temsili öngören inançlı vekalette vekil, vekaletin ifası için kendisine verilen veya ifa dolayısıyla üçüncü kişilerden aldığı şeylerin inançlı maliki oluru. İnançlı vekilin adına müvekkili hesabına üçüncü kişilerle yaptığı işlemlerden doğan alacak da vekilin kişiliğinde doğar (Haluk Tandoğan-BORÇLAR HUKUKU C.2- Sayfa 308-11 Bası). Bu nedenle, davalı vekili senet lehdarı olarak, tahsile girişmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Ne var ki davalının, henüz ödenme koşulu gerçekleşmemiş, muaccel olmamış senetleri, 14.5.1979 günlü taahhüdüne aykırı olarak vade tarihi koymak suretiyle tahsile verdiği anlaşıldığından; söz konusu taliki şart gerçekleşmeden senetlerin takibe konulamayacağı hususu böylece gerçekleştiğine ve esasen bu yön mahkeme kararında da tesbit edilmiş olduğuna göre, mahkemece anlaşma hilafına senetlere atılan vade tarihinin geçersiz olduğunun tesbitine karar verilmesi gerekirken, bu yöne hüküm fıkrasında yer verilmeden, bono bedellerinin tahsiline olanak verecek biçimde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekili Av. (O.G.)'in temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda yazılı nedenlerle HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.1.1983 gününde oyçokluğuyla karar verildi.