 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1033
K: 1983/22
T: 21.01.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 6. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 19.6.1980 gün ve 1977/694-384 sayılı kararın incelenmesi davacı (A.) tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.2.1981 gün ve 1981/8956-953 sayılı ilamıyla; (...Davacılar, babalarının davalılardan (N.) ve (H.) ile öteki davalıların miras bırakanları (İ.)'in miras paylarını satın aldığını, buna rağmen tapulama sırasında bu yerlerin yine pay devir edenler adına tecsil edildiğini beyanla tapunun bu bölümünün iptali ile kendi adlarına tescilini istemişlerdir.
Şu durumdaı uyuşmazlık, miras payının devrine ilişkin sözleşmeye dayanılarak iptal ve tescil ile ilgilidir. (M.K. 612).
Kanunda bu tür sözleşmelerin yerine getirilmesini istemek için, zaman aşımı veya hak düşürücü süre gibi kısıtlama öngörülmemiştir. 766 sayılı Tapulama Kanununun 31. maddesi ise bu olayda uygulanamaz. Çünkü, miras payının devri, terekedeki bütün hakları kapsamakta olup, "aynı nitelik" taşıdığından, hukuki değerini her zaman muhafaza eder.
Öte yandan azınlığın görüşü benimsenirse, tapulama gören taşınmazların mülkiyeti miras paylarını devir edenlerde kalacak, onun dışındaki haklar ise devir alana geçecektir ki, böyle bir ayrım, sözleşmeyi geçersiz hale getirir. Çünkü, miras payının devrine ilişkin sözleşmenin özelliği ve öteki anlaşmalardan ayrılan yanı belli bir taşınmaz veya hakkı içermeyip, terekedeki miras payının tümünü kapsamış olmasındadır. Zaten bu niteliği sebebiyledir ki, miras payını deviralan mirasçı, devreden mirasçının yerine geçer. Tersi düşünülürse, Tapulama Kanununun 31. maddesine tutunarak, taşınmazlarda davacıların pay sahibi kabul edilmemesi, tapulama görmeyen taşınmazlar ile taşınırlarda ve terekeye dahil başka hak ve alacaklarda pay sahibi sayılması, böylece sözleşmenin tecezzi ettirilmesi (bölünmesi) gibi, hukuk açısından izahı (anlatılması) güç bir durumun doğumuna yol açılmış olur ki, böyle bir ayırıma kanun elverişli değildir.
İşte az önce açıklanan sebepler karşısında Tapulama Kanununun 31. maddesi olayda uygulanamaz. zaten sözü edilen 31. maddenin "mutlak ve genel" olduğu izlenimini veren metnine rağmen uygulamada, amacı gözetilerek Hazineye ait mer'a, yaylak, kışlak ve benzeri yerlerin bu hükmün dışında kalacağı, uzman dairece kabul edilmiştir.
Onun için miras hukukunun, özel hükme bağladığı, miras payının devri sözleşmesi hukuki niteliği yönünden Tapulama Kanununun 31. maddesinin kapsamı dışında kalmaktadır.
Öyle ise, (uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken Tapulama Kanununun 31. maddesine dayanılarak, davanın red edilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılardan Aguş vekili.
Davacılar 17.9.1949 tarihli, miras payının devrine ilişkin sözleşmeye dayanarak 381, 407 ve 1652 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki davalılara ait paylarının iptali ile taşınmazların tamamının, adlarına tescilini istemişlerdir. (3.10.1977).
KARAR : Bir kısım davalı, davayı kabul etmiş diğerleri ise (...taşınmazların 1957 ve 1959 yıllarında tapulama işlemi gördüğünü, tutanaklarının kesinleşip tapuya tescil edildiğini, 766 sayılı Kanunun 31. maddesine göre hak düşürücü sürenin gerçekleştiğini..) savunmuşlardır.
Mahkeme (..savunma uyarınca, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu ve istemi kabiliyeti bulunmayan dava bir kısım davalıların kabulünün de geçerli olamayacağını..) kabul ederek davanın reddine karar vermiş ve bu hüküm Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda metni yazılı kararı ile oyçokluğu ile bozulmuştur.
Tapulama sırasında toplanan delillere dayanılarak düzenlenen tutanaklar ile tapulama komisyonu veya mahkemesi tarafından verilen kararlara göre oluşturulan tapu kaydına karşı tescil tarihinden itibaren 10 yıl içinde genel mahkemelerde dava açılabilir; 10 yılın geçmesinden sonra tapulamadan önceki sebeplere dayanılarak hiçbir suretle dava açılamaz. 766 sayılı Tapulama Yasasının 31. maddesinde yazılı bu süre, hak düşürücü nitelikte olup, mutlaktır. Bu nedenle yerel mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmaktadır.
Özel Dairece, yerel mahkeme hükmü sadece, (miras payının devrine ilişkin sözleşmelerin, 766 sayılı Kanunun 31. maddesi kapsamı dışında kaldığı) gerekçesiyle bozulduğundan ve esasa yönelik bir inceleme yapılmadığından bir kısım davalıların davayı kabul etmesi olgusu ile, dava konusu parsellerin tesbit ve tescillerinin kesinleşip kesinleşmediği ve söz konusu 31. madde koşullarının olayda gerçekleşip gerçekleşmediği vs. konuları üzerinde gerekli incelemenin yapılması için, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, diğer yönlerin incelenmesi için dosyanın 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine 21.1.1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.