 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1981/1010
K: 1984/95
T: 10.02.1984
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.1.1981 gün ve 1979/206-1981/44 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2.4.1981 gün ve 1698-2381 sayılı ilamiyle: (.. 1 - Davacılar, davalıların miras bırakandan geçen arsa ve ev payları için kendi miras bırakanları arasında yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesine aykırı davranıldığını ileri sürerek uğranılan zarar karşılığı 100.000 lira giderimin ödetilmesi için istemde bulunmuşlardır. Davalılar bu ilişkiyi doğrulamakla birlikte paylı olması nedeniyle tapu veremediklerini, tutarın aşırı bulunduğunu savunup davanın reddini dilemişlerdir. Yerel mahkemece satış vaadinin belirli bir yeri kapsamadığı, elbirliği mülkiyeti durumu (iştirak halinde mülkiyet hali) olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2 - Davacıların miras bırakanı ile davalılar arasında İzmir 2. Noterliğince (16.9.1974 gün, 9677 sayılı) düzenleme biçimde yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ilişkisi kurulduğunda bir uyuşmazlık olmadığı gibi, dosya kapsamı da bu yönü doğrulamaktadır.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin kurulabilmesi esasla ve biçimle ilgili koşulların birlikte gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Esasla ilgili koşullar ise, iradelerin birleşmesi ve satım sözleşmesinin ana ögelerinin bulunması gerektiğine ilişkindir. Somut olayda, davacıların miras bırakanları ile davalılar arasında karşılıklı ve birbirine uygun olarak birleşen iradelerinin taşınmaz ve satım parasını kapsadığı saptanmıştır. Üstelik, sözleşmenin ana öğelerinin belirli olması da gerekli değildir; belirlenebilir olması da yeterlidir. Davalıların, 4000 lira karşılığında miras bırakanlarından geçen ve satış vaadi sözleşmesinde açıkça nitelikleri yazılı taşınmazdaki 1/4 payları için satış vaadinde bulundukları anlaşılmaktadır. Böylece esasla ilgili koşulda kesinlikle uymuştur. Taşınmaz satış vaadinin borç doğurması ve malik olmanın bir koşul sayılmaması gözönünde tutulunca, elbirliği mülkiyetinin konusunu oluşturan taşınmaza ilişkin olarak yapılan satış vaadi sözleşmesinin geçerliği kabul edilmek gerekir. Yargıtay'da, giderek kökleşen inançlarıyla bu sonucu benimsemiştir. (Örneğin HGK. 15.4.1964 T. 166/3 K. 311 K. 3.H.D. 22.2.1965 T. 1181 E. 830 K.; 4. H.D. 24.11.1970 T. 8043 E. 8686 K. H.G.K. 16.121970 T. 1969/1-778 E. 685 K. 14.H.D. 20.5.1974 T. 1418 E. 1380 K.).
Davaya dayanak olan satış vaadi sözleşmesi Noterlikçe düzenleme biçiminde yapıldığından biçime ilişkin koşula da uyulmuş bulunmaktadır.
Yukarıda sıralanan gerektirici nedenlerin ışığında davacıların miras bırakanı ile davalılar arasındaki satış vaadi sözleşmesi geçerli olduğu halde yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözden kaçırması usul ve yasaya aykıdır.
Önemle vurgulayalım ki davalıların satış vaadi sözleşmesi uyarınca yüklendikleri edimi yerine getirmeyip ortaklığın giderilmesine karar verildiğinden miras bırakanın tümel ardılı (halefi-Külli) olan davacılar, MK. md. 539. uyarınca sözleşmeye aykırılıktan dolayı uğradıkları zarar için giderim isteminde bulunabilirler. (İK. md. 96). Öyleyse mahkemece sözleşmenin geçerliği kabul edilmeli işin esası incelenmeli ve gerekli soruşturma yapılmalı, ortaya çıkacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 10.2.1984 gününde bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.