Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1981/4-150
K:1981/223
T:08.06.1981
  • GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA - MEMUR (İKTİSADİ DEVLET KURULUŞUNDA ÇALIŞANLAR)
ÖZET:İktisadi Devlet kuruluşunda çalışanlar; rüşvetle ilgili suçlar dışında ancak işletmeyi zarara sokacak davranışları da bulunduklarında veya belge ve defterler üzerinde işledikleri görevi ihmal veya kötüye kullanma suçlarında veya bunlar dışında kuruluşların özel yasalarını da bir hüküm varsa Devlet memuru kabul edilecekler ve onlar gibi sorumlu tutulacaklardır.
Kuruluş yasası bulunmayan bir İktisadi Devlet Kuruluşu kabul edilen Ankara Sanayi TA.O.nun Genel Müdürü olan sanığın Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararına yerine getirmemekten oluşan eylemini, TCK.nun 240 maddesine uyan nitelikte bir suç olarak kabul etmeye olanak yoktur.
(3460 s. İTT. Hk. k m. 43)
(765 s. TCK m. 240)
Görevi kötüye kullanmaktan sanık Uğur'un hükümlülüğüne ve cezasının teciline dair (Yenimahalle 3. Asliye Ceza Mahkemesi) nden verilen 18/6/1980 gün ve 238/204 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerin e geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 5/2/ 1981 gün ve 3/30 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı ve sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, sanık yönünden koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının hükmün onanması istemini sildiren 21/4/1981 gün ve 4/1930 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu gereği konuşulup düşünüldü.
Görevi kötüye kullanmaktan sanık Uğur'un mahkumiyetine ilişkin hüküm özel dairece: (Özel hukuk hükümlerine tabi Anonim Şirket durumunda olan ve henüz kuruluş kanununda bulunmayan Sanayi Genel Müdürü olan sanığın TCK.nun tatbikatında memur sayılmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi...) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise; Ankara Çimento Sanayi Genel Müdürlüğünun İktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu, aksi halde Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı verememesi gerektiğini, esasen sanığın dahi müşteki hakkında uygulanan yasaları dilekçesinde zikrederek Genel Müdürlüğün İktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu kabul ettiğini, 3460 sayılı Yasanın 43. maddesinde görevlilerin devlet memuru gibi cezalandırılacaklarının hüküm altına alındığını, teşkilat kanununun bulunmamasının onun bu niteliğini ortadan kaldıramayacağını zira bugün dahi birçok bakanlığın teşkilat kanunu bulunmadığını vesaire belirterek önceki hükümde direnmiştir.
Görüldüğü gibi özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık Sanayi Türkiye Anonim Ortaklığı Genel Müdürü olan sanığın Danıştay 5. Dairesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma kararını yerine getirmemekten ibaret olan eyleminde kendisini devlet memuru olarak kabul etmenin mümkün olup olmadığına ilişkin bulunmaktadır.
Konunun incelenmesine başlanmadan önce yerel mahkemenin direnme kararı gerekçesinde İleri sürülen bu hususun tartışılmasında yarar vardır. Yerel mahkeme sanığın memur olarak kabul edilmesinin gerekçesi olarak Danıştay'ın Yürütmeyi Durdurma Kararı vermesini neden olarak kabul etmektedir.
Bilindiği gibi, Danıştay Yasasına göre; Danıştay idarenin ve kamu kuruluşu niteliğindeki teşekküllerin idari tasarruflarından doğan uyuşmazlık ve davalara bakmaya yetkili bulunmaktadır. Nitekim olayımızdaki davaya da idari tasarruftan doğan bir uyuşmazlık olduğu için bakmıştır. Davanın Danıştayda görülmüş 'olması kişinin mutlaka devlet memuru olmasını gerektirmez.
İktisadi devlet teşekkülleri ve özerk bütçeli kamu kuruluşlarının devlet idaresinde çok geniş bir yeri bulunmaktadır. Bu kuruluşlarda çalışanlar memur sayılmamışlardır. Yasa koyucu bunların kamu hizmetlisi oldukları esasından hareket ederek sorumluluk kapsamını kuruluş yasaları ile ayrıca ve farklı olarak düzenleme yolunu tercih etmiştir.
Örneğin: 3202 sayılı T.C. Ziraat Bankası Yasasının 54. maddesinde: (Türkiye Mumhuriyeti Ziraat Bankası'nın para ve senetleri vesair mallar aleyhine bilanço, zabıtname, rapor ve her nevi evrak ve defterleri ve vesikaları, üzerinde suç işleyen memurlar bu suçlarından dolayı devlet memurları gibi ceza görürler) hükmü getirilmiştir. Bu hüküm 440 sayılı Yasanın 33. maddesinin 2. fıkrası 'hükmünden farklı değildir. Böylece Ziraat Bankası'nda çalışanların, İktisadi Devlet Teşekkülünde çalışanların genel hükümlere tabi kamu hizmetlisi olduğu, özel yasalarının ceza sorumluluğu yönünden ayrıcalık taşımadığını kabul etmek gerekir. Nitekim 6186 sayılı T.C. Devlet Demir Yolları Yasasının 26., 6686 sayılı Devlet Hava Meydanları Yasasının 9., 6145 sayılı TL. Posta Telgraf ve Telefon İşletmesi Kuruluş Yasasının 1., 4759 sayılı İller Bankası Yasasının 20. maddeleri de benzer hükümleri kapsamaktadır. Ayrıca İktisadi Devlet Teşekkülleri için getirilen 440 sayılı Yasada da bu konuda ortak hükümler bulunmaktadır.
Kamu hizmetlisi olarak kabul edilen İktisadi Devlet Teşekküllerinde çalışanların kendi kuruluşlarına ait yasa çıkmamış veya çıktığı halde bu özel yasalarında hiçbir hüküm getirilmemişse yinede sorumlu tutulacakları suçlar vardır. Bu sorumluluk TCK. nu hükümlerinden doğanlar ve 440 sayılı Yasadan doğanlar biçiminde iki grupta saptanabilir.
İktisadi Devlet Teşekkülü çalışanları TCK.nun hükümlerine göre bu Yasanın 236. maddesinde yazılı suç ile rüşvet suçunu işledikleri hallerde devlet memuru kabul edilmektedir. 440 sayılı Yasada da kuruluşta çalışanların sorumlu tutulacakları bazı suçlardan bahsedilmiştir. Bu hükümler bütün İktisadi Devlet Teşekkülleri için tamamlayıcı niteliktedir. Az öncede değinildiği gibi kendi özel yasalarında hüküm bulunmasa veya kuruluş yasaları çıkmamı olsa dahi bu hükümlere göre sorumlu tutulabileceklerdir. Sözü edilen Yasanın 28. maddesinde: "Teşekküllerin ve müesseselerin malları ve her çeşit mevcutları aleyhine işlenen suçlar devlet malı aleyhine işlenmiş sayılır ve bunlar için TOKnun bu fiillere mürettip cezaları uygulanır" denildikten sonra 33. maddesinde: "Teşekküllerle müesseselerin paraları ve para hükmündeki evrak ve senetlerine ve diğer mevcutlarına karşı veya bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterleri üzerinde suç işleyen yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer her çeşit personeli devlet memurları hakkında uygulanan cezayı görürler. Bunlar görevlerini yaptıkları sırada öğrendikleri sırlardan açıklanmasından zarar bulunanları makül bir sebebe dayanmaksızın açıklarlarsa bir aydan bir yıla kadar hapis ve bin liradan beşbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar, haklarında bu kanuna tabi teşekkül ve müesseselerde ve devlet hizmetinde çalışmaktan mahrumiyet cezası verilebilir, hükmü, getirilmiştir.
Sözü edilen 33. maddenin birinci fıkrarsını da belirlenen suçların hangi suçlar olduğunun saptanması gereklidir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere bu hükümde sadece teşekkülün mallarına karşı veya her türlü belge ve defterler üzerinde işlenen suçlar göz önüne alınmıştır.
Ayrıca TCK.nuna göre rüşvet suçundan da sorumlu olacakları yukarıda belirtilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 28/3/1945 gün ve 1/6 sayılı kararında ve Yargıtay'ın yerleşmiş uygulanmasında bu görüş benimsenerek İktisadi Devlet Kuruluşlarında çalışanların ancak işletmeyi zarara sokacak davranışlarında TCK.nun 240. maddesine göre suç işlemiş olacakları ilkesi kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar tüm olarak değerlendirildiğinde şu sonuç ortaya çıkmaktadır.
Bu kuruluşlarda çalışanlar rüşvetle ilgili suçlar dışında ancak müessesenin mallarına karşı veya belge ve defterler üzerinde işledikleri görevi ihmal veya kötüye kullanma suçlarında devlet memuru kabul edilecek ve onlar gibi sorumlu tutulacaklardır. Bunun dışında görevi ihmal veya kötüye kullanma suçlarından dolayı (Kuruluşların özel yasalarında hüküm yoksa) devlet memurları gibi sorumlu tutulamayacaklardır.
0 halde henüz kuruluş yasası bulunmayan ve sermayesinin yarısından fazlasının devlete ait olması nedeni ile iktisadi Devlet Teşekkülü kabul edilen Sanayi TA.0.'lığı Genel Mü ürünün olayımızda devlet memuru ve eyleminde TCK.nun 240. maddesine uyan nitelikte bir suç olarak kabul etmeye olanak yoktur.
Bu nedenle özel daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki hükümde direnmeye karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmediğinden C. Savcısı ile sanığın temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenle, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine, 8/6/1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini