 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1981/444
K: 1982/120
T: 05.04.1982
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermekten sanık Hüsnü'nün hükümlülüğüne dair (Geyve Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 24.12.1980 gün ve 203/200 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesin'ce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
ilk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 145.7.1981 gün ve 60/92 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın süresinden sonra yapılan temyiz isteğinin reddi istemini bildiren 16.12.1981 gün ve 9/4336 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan sanık Hüsnü'nün, TCK.nun 455/2-son, 6085 sayılı Yasanın 60/E maddeleri gereğince bir yıl hapis ve 2.500 lira ağır para cezası ile tecziyesine ehliyetnamesinin 6 ay süre ile geri alınmasına sanığın kişiliğine suçun işleniş şekil ve özelliğine binaen takdiren 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin tatbikine mahal olmadığna, geçmişteki hali ve ahlaki temayüllerine binaen cesasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemeyeceği hususunda mahkemece kanaat edinilmediğinden takdiren cezasının teciline mahal olmadığına) ilişkin hükmü, özel daire : (Olay gari kasti bir suçtur. Kazanın vukuunda sanık 2/8 nisbetinde kusurludur. Geçmiş mahkumiyeti yoktur. Bu durumda sanığın kişiliğindeki olumsuz kanaatin ve cezanın tecili halinde bir daha suç işlemekten çekinmeyeceğine dair mahkemece tahassül eden kanının nelere dayandığı gerekçesiyle açıklanmadan kanundaki deyimlerin kullanılması ile yetinilerek sanık hakkında 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddelerininin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi) isabetsizliğinden bozmuş, yerel mahkeme ise : (647 sayılı Kanunun 4 maddesinde belirtilen sanığın kişiliği geniş kapsamlı olup, sanığın şahsi karakteri, insiyakları, yasa ve nizam anlaşıyı, bunlara karşı olan tepkileri, kriminolojik karakterleri yargıdaki davranışları ve mahkece gözlenebildiği kadarıyla toplumdaki yeri...İşte bunlar sanığın kişiliği ile ilgili algılardır. Suçun işlenişindeki özellikler dahi çok geniş kapsamlı olup, olayın olmasından evvelki durumlar, oluşu meydana getiren faktörler, oluş sırasındaki davranışlar ve oluştan sonraki durum....İşte bu özellikler içerisine girer. Bu hususun takdiri yargıca aittir. Gösterilen gerekçede yasaya aykırı bir durum yoktur. Açıklanan hususlar gözönünde tutularak cezanın tecili halinde tekrar suç işlemiyeceğin mahkememiz vicdani kanaat getirmemiştir. Yoksa her sabıkasız olan kimsenin bir yıldan aşağı hapis cezalarının velevki suç gayrikasti suç dahi olsa, hepsini tecil etmek gibi Ceza Hukukunun bütün prensiplerini alt üst eden birdurumla karşılaşılırdı. Benzer olaylara ilgili olarak mahkememizden verilen pekçok karara özel daire ve diğer daire kararları ile onanmıştır) gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
C. Başsavcılığı tebliğnamesinde : (CMUK.nun 423/1 ve son madde fıkraları itibariyle sanık vekilinin 15.7.1981 günü yüzlerine karşı verilen kararı, temyiz süresi 8.9.1981 günü tatil saatinde sona ermesine rağmen, 9.9.1981 günü, yasal süresinden sonra temyiz ettiği anlaşıldığından, CMUK.nun 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmesi) talep edilmiş olduğundan, önsorun olarak, öncelikle bu hususun incelenmesine başlanmıştır.
CMUK.nun 423. maddesinde : (Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her sene Temmuz'un yirmisinden Eylül'ün beşine kadar tatil olunur. Tatil zamanına tesadüf eden mühletler işlemez. Bu mühletler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır) hükmüne yer verilmiştir.
14.2.1934 gün ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında : (... Kanuni mehillerin tatilin bittiği günden itibaren başlaması icap edeceği)nin belirtilmesine; 6 Eylül 1981 gününün, tatil olan "pazar" gününe rastlaması nedeniyle, CMUK.nun 423. maddesi gereğince verilmesi gereken üç günlük mehlin, 7 Eylül 1981 Pazartesi gününden itibaren başladığının kabulünde yasal zorunluluk bulunduğundan, sanık vekili tarafından 9 Eylül 1981 günü yapılan temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulüne ve işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verildikten sonra yapılan incelemede; dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre :
Sanığın yönetiminde, Bilecik yönünden Sakarya istikametine seyretmekte olan, 11 Ak... plaka numaralı renault marka otomobille, aksi yönden gelen, Bora yönetimindeki 26 EP ... plaka numaralı Murat marka otomobil çarpışmışlar; olayda Bora dahil iki kişi ölmüş, dört kişi de yaralanmıştır.
Olayın cereyan ettiği şehirlerarası karayolu, 8 metre genişlikte, asfalt kaplamalı, ayrıca her iki yanda 2 metrelik banketi havi, sola virajlı, sis nedeniyle görüşe kısmen kapalı bir yoldur.
"Olay yerinde olay anındaki şartların herhangi bir sollamaya izin vermediği, nitekim yerde kesiksiz eksen çizgisinin yer aldığı, üstelik görüş mesafesinin de sis nedeniyle daraldığı, buna rağmen müteveffa şoförün sollamaya girişmesinin olayın ana sebebi olduğu", "çarpışma noktasının sanığın kullandığı aracın seyir şeridi içinde bulunduğu, oluşa ve dosya içeriğine uygun şekilde, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda da belirtilmesine, bu durumda olayda sanığın kusursuz olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmasına rağmen; anılan bilirkişi raporunda, tatmin edici olmayan bir gerekçe ile, kazanın oluşunda sanığın da 2/8 oranında kusurlu bulunduğunun belirtilmesini gözönünde tutarak, yerel mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yerinde bulunmadığı gibi; özel daire bozma kararında etraflıca açıklanan nedenle sanık hakkında 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddelerinin de uygulanması gerektiğinden, sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükümünün genişletilerek bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme kısmen uygun şekilde, yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının sanığa geri verilmesine, (sanığa 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddelerinin uygulanması gerektiği) konusunda oybirliği ile ; (sanığın olayda kusursuz olduğu) konusunda ise, 8.2.1982 ve 8.3.1982 günlerinde yapılan birinci ve ikinci müzekerelerde yasal çoğunluk sağlanamadığından, 5.4.1982 gününde yapılan üçüncü müzakerede salt çoğunlukla karar verildi.