 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1981/423
K: 1981/24
T: 25.01.1981
DAVA : Zorla ırza geçmeğe eksik derecede kalkışmak suçundan sanık Zeki'nin beraatine dair Niğde Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 24.12.1980 gün ve 329/331 sayılı hüküm C.Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 27.5.1981 gün ve 136/171 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 2.12.1981 gün ve 5/2976 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Irza geçmeye eksik teşebbüs suçundan sanık Zeki'nin beraatine ve sanığın eylemine uyan mesken masuniyetini ihlal suçundan gereği için C.Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin hüküm özel dairece: Sulh hakimi önünde müştekinin ırzına geçmek için evine girdiğini ikrar ederek kastını açıklamış olan sanığın olay gecesi saat 04 sıralarında yalnız başına uyumakta olan müştekinin evine bacasından girmek suretiyle kasteylediği cürmü icraya başladığı, ancak müştekinin bağırması ve ceketinden tutup mücadeleye girişmesi nedeniyle eylemini tamamlayamadan kaçtığı anlaşılmasına ve mahkemede sanığın cürüm kastı ve eylemi bu şekilde kabul edilmiş olmasına göre sanığın müştekinin zorla ırzına geçmeye eksik derecede kalkışma suçunun oluştuğu kabul edilmek gerekirken eve girmenin cürmü işlemeye yönelik bir eylem sayılamayacağı gerekçesine dayanılarak beraate karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkemece: Irza geçmeye yönelik icra başlangıcı sayılacak hiçbir hareketi sözkonusu olmayan sanığın sadece niyetiyle mahkumiyeti cihetine gidilmesi mümkün değildir. Olayımızda mesken masuniyetini ihlal; ırza geçmeye teşebbüs fiilinin unsuru, icrai bir hareketi ve ırza geçme fiilinin başlangıcı değildir. Her ikiside ayrı ayrı fiillerdir. Sanığın mesken masuniyetini ihlalden ayrı olarak ırza geçmeye yönelik niyetini açığa vuran yere yatırmaya kalkışmak, şalvar veya donuna el atma gibi herhangi bir hareketi söz konusu değildir, vs. belirtilerek önceki hükümde direnilmiştir.
Dosyaya, oluşa ve delillere göre; sanığın olay gecesi saat 04 sıralarında ırzına geçmeyi kasteylediği mağdurenin evinin bacasından yalnız başına uyumakta olduğu girdiği, gürültüye uyanan ve kocasının askerde olduğunu bilen sanığın ırzına geçmek için bu koşullarda evine girdiğini anlayan mağdurenin sanıkla boğuşmaya başlamakla beraber bağırarak yakınlarından yardım istemi üzerine icraya başladığı kasteylediği cürmü tamamlayamadan olay yerinden kaçtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, bir suçun meydana gelmesi için bir eylem gereklidir. Hemen ilave edilmelidir ki bu eylem ya icrai ya da ihmali olacaktır. Eylem işlenmeden önce failde bir suç işleme fikri ortaya çıkar. Bu fikir karar haline gelince kast oluşur. Kast oluşunca bunu gerçekleştirmek için hazırlık hareketleri yapılır ve daha sonra da işlemesine yani icraya geçilir. Sonuç meydana gelmişse suç tamamlanmıştır. Doğaldır ki, failin sorumluluk derecesi icra hareketlerinde ilerlediği derecede ve sonuçlarına göre saptanacaktır.
Sanık savunmasında mağdurenin ırzına geçmek için evine girdiğini ikrar mağdure de sanığın bu kasıtla geldiğini beyan etmişlerdir. Şu halde sanığın mağdurenin evine mesken masuniyetini ihlal amacı ile değil ırza geçmek amacı ile girdiğini, kastının ırza geçmek olduğu açıkça ortadadır. Nitekim, olayın oluş biçiminden de anlaşılacağı üzere, gecenin geç saatinde, ıssız ve tenha bir ortamda yalnız başına oturduğunu bildiği mağdurenin evinin yatak odasına girmek o'nun direnmesi ve bağırması üzerine kaçmak biçimindeki eyleminde mağdurenin ırzına geçmek cürüm kastının açığa çıktığında hiçbir kuşku bulunmadığı gibi, bu hareketlerin ırza geçmeye yönelik icrai hareketler cümlesinden olduğunda da kuşku yoktur. Sanık bu şekilde hareketi ile mağdureyi emeline ram etmeyi hedef tutmuştur.
Bu nedenle, özel daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden, C. Savcısının temyiz itirazının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere, tebliğnamedeki isteme uygun olarak direnme hükmünün BOZULMASINA, 25.1.1982 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.