Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1981/351
K: 1981/416
T: 07.12.1981
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan sanık Ahmet'in hükümlülüğüne dair (Akyazı Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 24.12.1980 gün ve 138-403 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 17.7.1981 gün ve 109/247 sayılı son hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya Cumhuriyet Başsavcılığı'ın hükmün bozulması istemini bildiren 28.10.1981 gün ve 9/4063 sayılı tebliğnamesiyle birinci başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermekten sanık Ahmet'in, TCK'nun 455. maddesinin 1 ve son fıkraları uyarınca 6 ay süre ile hapis ve 62 lira ağır para cezası ile tecziyesine "suçun işleniş şekline ve sanığın kişiliğine göre şartları bulunmadığından" sanık hakkında 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin ve "sanığın cezası ertelendiği takdirde ileride bir daha suç işlemekten çekinmeyeceği, ancak cezası ertelenmediği takdirde ileride bir daha suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hususunda mahkemece tam kanaata varılmış bulunduğundan, 647 sayılı Yasa'nın 6. ve TCK'nun 89. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına" ilişkin hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine özel dairece incelenerek "gayri kasti suçta 2/8 nispetinde kusurlu olan ve geçmiş mahkumiyeti de bulunmayan sanığın kişiliğindeki ve olayın işleniş şeklindeki olumsuz kanı ile cezasının tecili halinde suç işlemekten çekinmeyeceğine dair hasıl olan kanaatın nelere dayandığı gerekçeleri ile açıklanmadan, kanundaki deyimlerin kullanılması ile yetinilerek sanık hakkında 647 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi..." yasaya aykırı görülerek bozulmuş, mahkeme ise bozulan kararda gösterilen gerekçenin yasal olduğunu ileri sürerek ilk hükümde direnmiştir.
Görülüyor ki, sübut, tavsif, uygulama ve diğer yönlerden yerel mahkeme ile özel daire arasında hiçbir ihtilaf yoktur. İhtilaf 647 sayılı Yasa'nın 4. ve 6. maddelerinin uygulanması gerekip gerekmeyeceği, bu konuda gösterilen gerekçenin yeterli ve yasal olup olmadığı yönündedir.
Yerel mahkemece uygulanmayan ve özel dairece uygulanması öngörülen her iki yasa maddesinin de cezaların şahsileştirilmesine ilişkin bulunması nedeniyle olayı kısaca özetlemekte yarar vardır.
Dosyaya, oluşa ve toplanan delillere göre :
Olay günü sanık, yönetimindeki minübüsle geldiği köyde yolcu indirmiş ve yoluna devam edecektir. Minübüsten inenler ve bu arada ölenin ninesi, vasıtanın önünden geçerek sanık şoföre para vermeye başlamışlardır. Olay yerinde oynamakta olan 2 yaşındaki ölen, ninesinin arkasından gitmiş; kendisini hiç kimse ve şoför, boyunun kısalığı nedeniyle görmemiştir. Araç hareket edince kendini kurtaramayan küçüğe çarpmış ve ölümüne neden olmuştur.
Sanık şoför, köy içinde seyrettiğinden ötürü etrafını daha dikkatli kontrol etmemesi sebebiyle 2/8 oranında kusurlu sayılmıştır.
Her olayın özelliği dikkate alınarak verilecek cezanın suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle 2/8 oranında kusurlu sayılmıştır.
Her olayın özelliği dikkate alınarak verilecek cezanın suçlunun kişiliğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl ve dengeli adaletin gerçekleştirilmesi amacı ile yasaya konulan şahsileştirme müesseselerinin; niteliği yukarıda açıklanan olayda tatbiki, hakkaniyete daha uygun düşer.
Şu hale göre; yasadaki deyimlerin tekrarı, CMUK'nun 32 ve Anayasa'nın 135/son maddesinde yazılı olaya uygun ve inandırıcı gerekçe olarak kabul edilemez.
Nitekim, 7.6.1976 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda ".... gösterilecek gerekçenin sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etme niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir..." denilmektedir.
İçtihadı Birleştirme Kararı'ndaki bu açıklamalar karşısında, yasa koyucunun amacına gözatmakta da konunun değerlendirilmesi yönünden yarar ve hatta zorunluluk vardır.
Yasa tasarısının gerekçesinde benimsenen (Prensipler başlığı) altındaki 4. maddede "kısa süreli hapis cezalarında suçlunun kendi kendini islaha imkan vermek ve mümkün olduğu kadar bu cezalar yerine elastiki bir para cezası veya buna paralel diğer tedbirlerin uygulanabilmesi...." denilmektedir.
Metinde yer alan "mümkün olduğu kadar" deyimi genişletici bir uygulamanın kanun vazıınca amaçlandığını açıkça göstermektedir. Keza gerekçede vurgulanan bu tür suçlardan cezaevine girenlerin sayısının fazlalığı ve bunun Devlete yüklediği ağır külfetin giderilmesi, cezaevine girme korkusunun ve bu korkunun sağladığı suç işlemeyi önleyici hassanın yıkılmaması, bu suretle şahsın ve toplumun korunması ilkelerinin gerçekleştirilmesi, bu nev'i suç faillerinin ağır cezalı suç failleri ile bir arada kalmalarından doğacak bir çok sakıncaların önlenmesi maksadına matuf yasal düzenlemeler olduğu anlaşılmaktadır.
Şu hale göre, sözü edilen yasa hükümlerinin uygulanmaması yönündeki gerekçelerin, yukarıda sayılan faydaların bulunmadığını gösterecek kişisel ve olaysal öğeleri içermesi gerekir. Yasadaki deyimlerin tekrarlanması bu anlamda bir gerekçe olarak kabul edilemez.
Olayın 2/8 kusurlu sebebiyet verilen trafik kazasından ibaret oluşu; sanığın 40 yaşında, evli 4 çocuklu ve sabıkasız bulunması ve mağdur tarafın davacı ve şikayetçi olmaması gibi olgular karşısında, yerel mahkeme kararındaki 647 sayılı Yasa'nın 4. ve 6. maddelerinin uygulanmaması için gösterilen gerekçe, sözü edilen maddelerin yasa koyucu tarafından kabul edilişindeki amaç ve espriye ve yukarıda yapılan açıklamalara uygun görülemediğinden, sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk oyuna karşı olan üye A.Ayanoğlu : Mahkemenin gösterdiği gerekçenin yasal olduğu düşüncesiyle direnme hükmünün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine 7.12.1981 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini