 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1981/1-169
K: 1981/288
T: 6.7.1981
765/m.448,450,51,59
Adam öldürmek suçundan sanık Asiye'nin hükümlülüğüne dair Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nden 7.10.1980 gün ve 299/201 sayılı hüküm müdahiller vekilini temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye lişkin aynı mahkemeden verilen 20.2.1981 gün ve 12/23 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi müdahiller vekilinin tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş ve koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 6.5.1981 gün ve 1/1856 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Taamüden adam öldürmekten sanık Asiye'nin TCK.nun 448, 51/2., 59. maddeleri gereğince 6 sene 8 ay ağır hapis ve feri cezalarla mahkumiyetine ilişkin hükmü özel daire ( Maktulün sanığı devamlı taciz ettiği, olay gecesi de kocası yok iken maktulün sanığın evinin kapısına gelerek kapıyı çaldığı, cinsel ilişkide bulunmak isteğini tekrarladığı, sanığın da bu teklife olumlu cevap verip "sen samanlığa git ben şimdi geliyorum" deyip evde bulunan benzini bir kaba koyup maktulün yanına gelip maktulün üstüne döküp kibritle tutuşturak maktulü benzinle yakıp öldürmüş olduğu sanığın hazırlıktaki ilk ifadesi münderecatından açıkça anlaşılmış olmasına göre, sanığın öldürmek için zorunlu olmayan benzin gibi yanıcı madde ile maktulü yakarak vahşiyane şekilde öldürmesinde işkence ile öldürme kasdı açıkça belli olmasına rağmen, oluşa ters düşen bir kabul yapılarak sanık hakkında TCK.nun 450/3, 51/2. maddeleri yerine 448., 51/2. maddelerle ceza tayini suretiyle, sanığın öldürme suçunun niteliğinde hataya düşülmesi isabetsizliğinden ) bozmuştur.
Yerel mahkeme ise: ( Soyut olarak öldürmede kullanılan aracın benzin olması öldürmede işkence kastını göstermez. Sanığın bıçak, tabanca ve benzeri öldürücü araçlarla suç işleme olanağı olmasına rağmen, sanığın bunlarla maktulü öldürmeyi tatmin edici görmemesi maktulü vahşiyane biçimde öldürmeyi amaçlaması ve bundan haz duyması ve bu kastı taşıması gerekli bulunmaktadır. Olayızımda ise Yargıtay'ca da kabul edildiği üzere maktül sanığın namusuna göz dikmiş muhtelif zamanlarda onu taciz etmiştir. Olay günü sanığın kocasının evde olmamasından yararlanan maktul ısrarlı bir şekilde cinsi ilişki isteğinde bulunmuş bu durumda tahevvüre kapılan sanık razı olur gibi görünerek benzinle üzerine atılan adam öldürme suçunu işlemiştir. Sanık kadındır ve gece evde yalnızdır, bıçak tabanca ve mutad öldürme vasıtalarına sahip değildir. O anda sanığın tek düşüncesi maktulü öldürmektir. Tek vasıta da benzindir. Sanık benzini kullanmıştır. İşkence etmek gibi özel bir düşünceyle önceden benzini hazırlamamıştır. ) görüş ve gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Dosya kapsamına ve şahadete göre öldürülen Mustafa, sanık Asiye'nin dayısının oğludur. Her ikisi de evlidir. Maktul Mustafa, 15 günden beri sanığı takip ederek cinsi münasebette bulunmak isteğini tekrarlamaktadır. 10.10.1979 olay günü saat 19.30 sıralarında sanık Asiye'nin evi avlusuna girerek ev kapısını çalmış ve kapıyı açan sanığa cinsi münasebette bulunma teklifini yinelemiştir. Bu sırada sanığın kocası kahvededir. Sanık maktulü "sen odunluğa git ben hazırlanıp geleyim" dedikten sonra kocasına ait motosiklet için evde hazır bulundurulan tenekedeki benzinden tasa bir miktar benzin doldurarak odunluğa gelip orada kendisini bekleyen maktulün üzerine benzini serptikten sonra kibritle tutuşmuştur. Etraftan yetişenlerin yardımıyla yanmakta bulunan maktülün alevleri söndürülmüş ise de vücudunun % 80'i birinci ve ikinci derecede yanan maktul kaldırıldığı hastahanede kurtarılamıyarak 11.10.1979 gecesi saat 1.30'da vefat etmiştir.
Doktrinde "işkence ve tazip, maktulün öldürülmesinden önce, öldürmek kastını ve amacını aşan, yani ölüm sonucunu meydana getirmek bakımından gerekli olmayan vahşice eylem ve davranışlarda bulunmak" biçiminde tanımlanmaktadır.
Bu tanımlanmadan anlaşıldığına göre mağdur öldürülürken fazla eziyet çekmiş olması ve failin de eziyet çektirerek öldürmeyi özel olarak kast etmiş bulunması gereklidir. Başka bir deyişle, sanıkta adam öldürme kastından başka özel kast niteliğinde olan eziyet çektirerek öldürmek kastının da kesin biçimde kanıtlanması zorunludur.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 26.9.1973 gün ve 3089 sayılı kararında bu kuralı benimsemiş ve "sanığın önceden hasmını işkence ile öldürmek kastı içinde bulunduğu saptanmadıkça TCK.nun 450/3. maddesiyle uygulama yapılamıyacağına" karar vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.4.1963 gün ve esas 1/17, karar 17 sayılı kararında da "canavarca bir his sevkiyle veya işkence ve tazip ile öldürme suçları 450. maddenin 3 sayılı bendi gereğince ölüm cezayıle cezalandırılmaktadır. Sadece öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahını denemek için öldürmek durumlarında ( canavarca his sevkiyle ) öldürmek vardır. Mehaz İtalyan Ceza Kanununun 450. maddesinin 3. bendine tekabül eden madde bendi ( münhasıran ) sözüyle başladığından orada öldürmenin ancak ve canavarca duygu ile işlenmesi aranmaktadır. Başka bir öldürme sebebinin bulunması halinde bu hüküm uygulanmayacaktır. Kanunumuza ( münhasıran ) sözü alınmamış olduğundan olayın özelliklerine göre başka bir sebebin dahi varlığı, canavarca his altında öldürmenin gerçekleşmesine engel olmayacaktır. İşkence ve tazip ile öldürme suçunun işlenmesi de artırıcı sebep sayılmışsa da bu hükmün uygulanabilmesi için işkence ve tazibin ölümünden önce yapılmış olması şarttır. Yalnız öldürmek kastının gerçekleşmesi için yapılan eylemler işkence ve tazip niteliğinde değildir. Lakin gerçekleşmesi için yapılan eylemler işkence ve tazip niteliğinde değildir. Lakin öldürmek kastını ve amacını aşan bir kasdın açığa vurulması niteliğinde bulunan açıkcası ölümü meydana getirmek bakımından zorunlu olmayan vahşice davranışlar işkence ve tazip sayılır. Ölen Hamid'in sanığın karısını kaçırarak onunla cinsi münasebette bulunması olaydan bir süre önce bu kasıt altında sanığın evine girmesi yine bu maksatla teklifte bulunması karşısında sanığın bu suçu işlemesi onun işkence ve tazip kastiyle bu suçu işlediğini kabule engel teşkil etmez. Bu hal ancak sanık hakkında ağır ve haksız bir kışkırtma sayılabilir ki bu da mahkemece gözetilmiştir. Yoksa sanığın ölenin her türlü direnmesini elindeki keser sapıyla, başına kollarına vurarak yaralar açıp kırdıktan sonra elindeki çakı ile onun bilfarz boğazını keserek bir an önce ölmesini sağlaması mümkün iken Hamid'in öldürülmesi bakımından hiç de zorunluk olmadığı halde onun kollarının kemiklerini kırmak, kilotunu sıyırarak erkeklik aletini kesmek, sercine birkaç kez bıçak saplamak yollarıyla onu yavaş yavaş ölüme doğru sürüklediği ve dolayısıyla 450. maddenin 3. bendinde yazılı işkence ve tazip kasdıyla hareket ettiği yolundaki mahkemenin kabulü kanuna uygundur. Zira bu davranışlar, yalnız öldürme kasdının sonucu sayılmayıp ondan çok ileri giden bir kasdın sonucu niteliğinde bulunan vahşice davranışlar olduğu" kabul edilmiştir.
Olayın oluş ve akışına, dosya kapsamına göre sanığın öldürmeden önce maktul üzerinde işkence ve tazipte bulunduğu, ölüm sonucunu almak amacıyla zorunlu olmayan vahşice eylem ve davranışlar içerisine girdiği anlaşılmamaktadır.
Sanığın evinde öldürme için mutad araçlara rastlanıldığı hususunda bir iddia ve kanıt mevcut değildir. Maktul sanığın kapısına kocasının evde olmadığı bir zamanı hesaplayarak gece gelmiş, öteden beri tekrarladığı cinsi ilişkide bulunma isteğini bildirince onun ahlakdışı istek ve takibinden kurtulamayacağını anlayan sanık iffetini korumak için kocasının motosikletinde kullandığı tenekedeki benzinden bir miktar doldurarak evin avlusu içinde odun koymaya ayrılmış ve evden bağımsız durumdaki odunlukta kendisini bekleyen maktulün yanına gidip benzini fevren üzerine serpmiş kibritle tutuşturmuştur. Sanığın eylem ve davranışları bu aşamada kalmıştır. Sanık odunluğun kapısını kapayarak maktulü yanarak ölüme terk etmemiştir. yanmaya başlayan bu nedenle kaçan maktulü fiilen engellememiş etraftan yetişenlerin alevleri söndürmesine mani olmamış, alevler söndürülüp maktul hastahaneye kaldırılıp tedaviye alınmış, doğal olarak ağrı dindirici ilaçlar uygulanmış, bir buçuk gün yaşadıktan sonra vefat etmiştir.
Olayın bu özelliğine, açıklanan Yargıtay kararlarına ve doktrindeki kurallara göre direnme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla katılanlar vekilinin temyiz itirazalarının reddiyle direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk kararına katılmayan üyeler ise: Özel daire bozmasında gösterilen nedenlerin dosya içeriğine uygun bulunduğunu, sanığın maktulü özel işkence ve tazip kasdıyla öldürdüğünün anlaşıldığını açıklayarak direnme hükmünün bozulması yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak ONANMASINA, depo paralarının gelir yazılmasına, 29.6.1981 günlü birinci incelemede yasal çoğunluk sağlanamadığından 6.7.1981 günlü ikinci incelemede salt çoğunlukla karar verildi.