 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1981/173
K: 1981/241
T: 15.06.1981
DAVA : Orman Kanunu'na muhalefetten sanık Ali'nin hükümlülüğüne dair (Osmancık Sulh Ceza Mahkemesi)'nden verilen 15.12.1980 gün ve 905/1245 sayılı hüküm C. Savcısı'nın temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce incelenerek 2.4.1981 gün ve 2731/2766 sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın, CMUK'nun 322. maddesi uyarınca özel dairenin onama kararına itiraz etmesi ve onama kararının kaldırılması ve mahalli C. Savcısı'nın ağaçlandırma giderine hasret yapmış olduğu temyiz itirazının reddi istemini bildiren 7.5.1981 gün ve 31 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerin Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Orman Kanunu'na muhalefetten sanık Ali'nin tecziyesine ve tazminat alınmasına ilişkin hüküm; özel dairece incelenerek : (C. Savcısı'nın ağaçlandırma gideri yönünden hükmü temyize yetkisi olup olmadığı tartışmalı olduğundan yapılan görüşmede : 6831 sayılı Yasa'nın 113. maddesinde; fiilin ağaç kesilmesine taalluku halinde ağaç müsadere edilmiş olsa dahi talep halinde rayiç değer üzerinden "tazminata" hükmedileceği kabul edilmiş olmasına karşın 114. madde "her türlü orman suçları ile bir dekardan fazla tahrip olunan veya yakılan sahalar için yasada yazılı tazminattan başka ayrıca dekar başına 200 lira hesabıyla ağaçlandırma giderine" hükmolunacağı emredilmiş, böylece ağaçlandırma masrafı tazminattan ayrı olarak mahkemece re'sen nazara alınması icap eden bir duruma getirilmiş olup Anayasa Mahkemesi'nin 3.4.1979 günlü kararında bu paranın işlenen ve yasa ile yasak edilen bir eylemin (müeyyidesi) niteliğinde olduğu açıklandığı gibi, Ceza Genel Kurulu'nun 3.10.1960 tarihli kararında da ağaçlandırma masrafına talep olunmasa dahi hükmedileceği esası kabul edilmiş bulunması karşısında ağaçlandırma masrafının tazminattan ayrı olarak mütalaası ve yasal deyimi ile (masraf)ı oluşturması itibariyle kişisel hak niteliğini aşan kamu hakkı vasfında bulunmakla C. Savcıları'nın hükmü bu yönden temyize yetkileri bulunduğu sonucuna varılmış ve bu nedenle tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Suç tesbit tutanağı içeriği ile sanığın duruşmadaki ikrar ve kabulüne nazaran, 1.200 m2. lik sahanın tarla olarak açıldığı anlaşıldığından beher dekar için 2000 lira hesabiyle ağaçlandırma masrafına hükmolunmaması) isabetsizliğinden hükmün bozulmasına, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden açılan saha itibariyle 240 lira ağaçlandırma giderinin sanıktan alınıp orman idaresine verilmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı itirazında ise : Özel daire ağaçlandırma masrafının kamu hakkı vasfında olduğu ve bu nedenle C. Savcısı'nın bu hususta temyiz yetkisinin bulunduğu sonucuna varmıştır. Oysa Ceza Genel Kurulu'nun 29.10.1976 tarih ve 491/512 sayılı kararında ağaçlandırma giderinin tazminat niteliğinde kişisel hakka ilişkin bir husus olduğu vurgulanmıştır. Esasen ağaçlandırma gideri üzerinden nispi harç ve ücreti vekalet gerekmesine göre de bu husus onun tazminat niteliğinde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle C. Savcısı'nın, özel hukuka ilişkin temyiz dilekçesi ile kişisel hak yönünden temyiz yetkisi olamıyacağından özel daire kararı kaldırılarak tebliğname uyarınca C. Savcısı'nın ağaçlandırma giderine hasren yapılmış olan temyiz itirazının reddi talep edilmiştir.
Dosyaya, oluşa ve delillere göre : Sanığın devlet ormanının 1.200 m2.lik sahasını tarla olarak açtığı, yapılan yargılama sonunda sanığın eylemine uyan 6831 sayılı Yasa'nın 93/2 ve 647 sayılı Yasa'nın 4. maddeleri uyarınca 9.000 lira ağır para cezası ile tecziyesine ve müdahil Orman İdaresinin talep ettiği 13.200 lira tazminatın sanıktan alınmasına karar verildiği, bu hükmün ayrıca OK'nun 114. maddesi uyarınca ağaçlandırma giderine hükmolunmaması nedeniyle C. Savcısı tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı gibi, burada çözümlenmesi gereken uyuşmazlık C. Savcılarının ağaçlandırma gideri yönünden temyize yetkileri bulunup bulunmadığıdır. Bunun için önce OK'nun 114. maddesi ile düzenlenen ağaçlandırma giderinin niteliğinin saptanması gerekmektedir.
OK'nun 114. maddesinde : (Her türlü orman suçları ile bir dekardan fazla tahribolunan veya yakılan sahalar için bu kanunda yazılı tazminattan başka ayrıca beher dekar için 200 lira hesabıyla ağaçlandırma masrafına da hükmolunur) hükmü getirilmiştir.
Bu hükme göre ağaçlandırma masrafının şu özellikleri taşıdığı açıkça görülmektedir : İdarece bu konuda bir gider yapılmasa veya mal varlığında bu kadar eksilme olmasa dahi bir dekardan fazla orman tahrip edildiği takdirde bu masrafa hükmetme zorunluluğu vardır. 2. olarak; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 3.10.1960 gün ve 3/98-109 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Orman Yasası'nın 112. ve 113. maddelerinde istek (talep) koşulu arandığı halde, 114. maddede (hükmolunur) denilmek suretiyle ağaçlandırma gideri için istek koşulu aranmamış, istek bulunsun veya bulunmasın ceza ile birlikte (re'sen) hükmedilmesi gerektiği buyurulmuştur.
Yasa koyucu, 112. ve 113. maddelerde hüküm konusunun (tazminat) olduğunu açıkça belirttiği halde 114. maddede (... bu kanunda yazılı tazminattan başka ayrıca beher dekar için 200 lira hesabı ile ağaçlandırma masrafına da hükmolunur) demek suretiyle bu madde kapsamının, hüküm konusunun kişisel hak niteliğindeki genel tazminattan başka ve farklı nitelikte bir şey olduğunu açıklamıştır. Bu farklı nitelik nedir? Bunu yanıtlamak için maddenin gerekçesini de gözönüne almakta yarar vardır. Gerekçede aynen : (Yakılan veya tahrip olunan orman sahalarının yeniden ağaçlandırılması için yapılacak masrafın kanunda yazılı tazminattan ayrı olarak müsebbiplerinden alınması hususunu teminen 114. madde tanzim edilmiştir.
Ormanların muhafazasına müteallik hükümlerin izahında da işaret olunduğu veçhile, muhafazanın tek tarafla ve zecri tedbirlerle mümkün olmayacağı hususu daima gözönünde tutulmak suretiyle ceza müeyyidelerinin tertibi cihetine gidilmiş, vatandaşların bütün kanuni haklarını zamanında vermek ve onlarla işbirliği yapmak suretiyle memleketin refah saadet ve çeşitli afetlere karşı yurdu himaye kaynağı olan ormanlarla vatandaş menfaatlerinin telifi düşünülmüş ve bu kısımdaki ceza hükümlerinin herhangi bir içtibaha ve içtihat tehalüfüne mahal vermeyecek vuzuh ve sarahatle layihada yer almasına itina gösterilmiştir.)
Şu halde, 114. maddenin getirdiği hüküm, Anayasa Mahkemesi'nin 3.4.1969 gün ve 62/16 sayılı kararında da belirtildiği gibi, "..... aslında ağaçlandırma giderinden doğma gerçek zararı karşılamaktan çok, Orman Kanunu'na aykırı eylemler arasında bir ayırım yapma ve belirli bir yüzölçümünden daha büyük alanların yok edilmesine yol açan eylemlerde bu eylemler küçük olanlar aleyhine işlenmiş eylemlerden ağır görüldüğü için, müeyyideleri o oranda ağırlaştırma yeteneği taşımaktadır..."
Konuya bir başka açıdan bakmakta da yarar vardır. Bilindiği gibi, zarar, bir kişinin irade ve rızası dışında malvarlığında meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Tazminat ise, zararı oluşturan eylemin bütün zararlı sonuçlarını karşılamak üzere verilen bedeldir. Diğer bir deyişle, haksız eylemde bulunan kişi, zarara uğrayanın malvarlığında husule getirdiği eksilmeyi öder. Zarara uğrayan, bu zararın ödenmesini bir şahsi dava olan tazminat davası ile talep edebilir. Bu doğrultuda, ceza davasında suçtan zarar gören, müdahale yolu ile kişisel hak istediğini ileri sürebilir. Böylece, müdahalenin kabulü ile, ceza ve hukuk davaları birlikte görülecek; hakim, kişisel hakka ilişkin hukuk davası yönünden HUMK'nun kurallarını uygulayacak bu cümleden olarak, iki taraftan birinin isteği olmaksızın re'sen davayı tetkik ve halledemeyeceği gibi iki tarafın iddia ve müdafaalarıyla mukayyet olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremeyecektir. Halbuki yasa koyucu, bazı durumlarda bu kurallardan ayrılarak, istek bulunsun veya bulunmasın, müdahale olsun veya olmasın, zarar veya masrafın doğrudan doğruya hüküm altına alınmasını emretmiştir. TCK'nun 202, 203 ve 230. maddelerinde olduğu gibi OK'nun 114. maddesinin buyruğu da bu yoldadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 14.10.1974 gün ve 9305/14716 sayılı kararında da belirtildiği gibi; 6831 sayılı Yasa'ya göre, bu konuda ceza davasına katılma ve bu yolla ceza ve hukuk davalarının birleştirilmesinden söz edilemez. Zira, 114. madde yönünden müdahale olmasa veya müdahale olup da ileri sürülen istek giderden az olsa bile, ceza hakimi HUMK'nun 72 veya 74. maddesi kurallarını uygulamayacak, ileri sürülmediği halde veya isteği aşan tutarda hükmedecektir.
Bu açıklamalardan OK'nun 114. maddesindeki ağaçlandırma giderinin; özel hukukla ilgisi olmayan, kamu düzenini ilgilendiren, Yasa ile yasaklanan bir eylemin müeyyidesi niteliğinde özel bir tazminat türü olduğu anlaşılmaktadır. Bu niteliği ile burada kişisel haktan ziyade kamu hakkı söz konusudur. Şayet, yasa koyucu ağaçlandırma giderini kişisel bir hak olarak düşünmüş olsa idi genel tazminat hükümlerinden farklı bir düzenleme yoluna başvurmazdı. Hükmedilecek tutar üzerinden harç, vekalet ücreti .... alınması onun bu niteliğini değiştiremez. Kamu hakkının kaybolmaması bakımından C. Savcıları'nın ağaçlandırma gideri yönünden dahi hükmü temyize yetkileri bulunmaktadır.
Bu nedenle, C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), 15.6.1981 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.