 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1981/95
K: 1981/2995
T: 03.03.1981
DAVA : Davacılar, murislerinin iş kazası sonucu ölümü üzerine uğradıkları maddi ve manevi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmiş omakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre, davalı (D.Ç.)'in tüm diğer davalı (R.D.) ve arkadaşlarıyla davacıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2 - Dosyada bulunan 17.3.1976 tarihli sözleşmeye göre, davalılardan (R.D.) ve ortaklarına ait binanın yıkımı işi davalı (N.E.) tarafından üstlenilmiş ve yıkım işlemi diğer davalı mühendis (D.Ç.)'in nezaretinde gerçekleştirilmiştir. Anılan sözleşme bir istisna sözleşmesidir ve bu sözleşmeye göre yıkım işinin işvereni diğer davalı (N.E.)dir. Bu itibarla mal sahibi durumunda bulunan (R.D.) ve ortaklarına husumet yöneltilemez.
3 - Hükümden önce yeni kanun ve kararnamelerle Sosyal Sigorta Yardımlarında artmalar olmuştur. İşverenin mükerrer bir tediye ile karşı karşıya kalmaması için tüm sigorta yardımları peşin sermaye değerinin hükme en yakın tarihte kurumdan sorulması ve tutarlarının zarar hesabından indirilmesi gerekirken bu yardımlar hakkında, kurumca açılmış bir rücu davasındaki miktarın hesaba esas alınması doğru değildir.
4 - Tarafların mali ve içtimai durumlarına ve paranın günümüzdeki iştira gücüne göre, hükmolunan manevi tazminatlarda hakkaniyet kurallarıyla bağdaştırılamıyacak derecede azdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 3.3.1981 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, (M.D.) ve altı çocuğunun vekili, müvekkillerinin miras bırakanı (A.D.)'nın, davalılardan (R.K.) ve (İ.D.)'un işveren, (D.Ç.)'in fenni sorumlu, (N.E.)'ın taşoran olduğu binanın yıkım işinde çalışırken iş kazası sonucu öldüğünü iddia ile 88.600 TL maddi 69.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken, müteselsilen alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan (R.), (K.) ve (İ.D.) vekilleri cevap dilekçesinde: Davacıların miras bırakanının davalılardan (N.)'nin işçisi olup, müvekkillerinin işveren olmadığını; ayrıca müvekkilleri ile (N.) arasındaki hizmet veya vekalet sözleşmesi mevcut olmadığını, aralarında enkaz alım satım sözleşmesi bulunduğunu, anlaşma ile her türlü sorumluluğun (N.)'ye ait olduğunun kabul edildiğini ileri sürerek davanın husumet yönünden reddini istemiştir. Diğer davalı (N.) vekili ise cevap dilekçesinde müvekkilinin asıl işveren (R.) (K.) ve (İ.D.)'un taşaronu olup onun emir ve talimatı gereğince iş yapan bir kişi olduğunu, müvekkilini kusurda yükletilemeyeceğini savunmuştur.
Dosyada fotokopisi mevcut taşınmazın maliki (R.D.) ile davalılardan (N.) arasındaki sözleşmede aynen şöyle denilmiştir: "... 56 parseldeki enkazı (N.E.)'e yıkımını verilmiştir. Bu yıkımdan yıkım emniyeti için gerekli tedbirleri yıkıcı olacak herhangi kazada maddi manevi mesuliyet yıkıcıya ait olacak bu bedeli zarar ziyanı yıkıcıdan isteyecek sigorta işi belediyedenm gelecek olan cezalar yıkıcıya aittir. Yıkıcı altmışbir vade bono verecek günü gelince hiçbir zorluk çıkarmadan vermek mecburiyetindedir. Enkaz ücreti yirmibeş bin liradır..." Gerçekten, ilk bakışta bu sözleşme, davalılardan taşınmaz malikinin mirasçılarının savundukları gibi, bir enkaz alım satım sözleşmesi gibi görünmekte ise de; taraflar arasındaki karşılıklı hak ve borçlar, olayın özelliği ve tarafların amacı gözönünde tutularak sözleşmedeki hükümler yorumlandığında ortada iki sözleşmenin bir arada yapıldığının kabulü gerekir. Şöyle ki: birinci sözleşme arsa üzerindeki binanın yıkımı için yapılan sözleşme, ikincisi ise yıkılan binanın enkazının satımı için yapılan sözleşmedir. Mal sahibi bu iki sözleşmeyi ayrı ayrı iki kişi ile yapabileceği gibi aynı kişi ile de yapabilir. Olayda, bu iki sözleşme davalılardan (N.) ile yapılmıştır. Taraflar yıkım işi için mal sahibinin (ki davalılardan (R.D.) ve arkadaşlarının miras bırakanıdır.) yıkıcıya (olayda (N.) vereceği ücretle, enkazın gerçek değerini karşılıklı gözönünde tutarak neticede yıkıcının mal sahibine 25.000 lira ödemesini kararlaştırmışlar9dır. O halde olmamak kaydıyla yıkacağı binanın enkazını 25.000 liraya satın almış değil, yıkma hizmetine karşılık bir para olmamak kaydıyla yıkacağı binanın enkazını 25.000 liraya satın almıştır. Sözleşmedeki hükümlerin tarafların amacı doğrultusunda tahlili bu sonucu vermektedir. Diğer taraftan olayda arsa karşılığı anahtar teslimi bir eser sbözleşmesi de söz konusu değildir. Bu durum karşısında yıkım işinin asıl işvereni (R.), (K.) ve (İ.D.)'un miras bırakanı olduğundan kendilerine tazminat davasında husumet düşer. Sözleşmedeki sorumluluğa ilişkin hüküm tarafların kendi aralarındaki iç ilişkiyi düzenlemekte olup davacıların tazminat hakkını etkileyemeyeceği gibi Sosyal Sigortalar Kanunu açısından yapılan işlemlerde sonuca etkili olamaz. Bu nedenlerle mahalli mahkemenin husumet tevcihine ilişkin kararı isabetli bulunduğundan bu yöndeki çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.