 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1981/4506
K: 1981/2806
T: 10.02.1981
DAVA: Taraflar araındaki kıdem tazminatı farkının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine, (...) gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı, daha önce açtığı davada alacağının tesbit olunduğunu iddia ve saklı tuttuğunu iddia ettiği kısmın tahsilini istemiştir. Mahkeme isteği hüküm altına almıştır.
Burada önceki dava ile oluşan kesin hükmün üzerinde durulmasında yarar vardır. Önceki davada fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik kaydıyla dava açılmış ve alacak tutarının fazla çıkması üzerine istekle bağlı kalınarak hüküm tesis edilmiştir. Ancak önceki davaya esas iddialar, bu davada genişletilmiştir. Önceki dava sonunda verilen karar o davaya ilişkin dava dilekçesindeki istekler açısından kesin hüküm oluşturur. Bu nedenlerle her iki davadaki istek kapsamlar, miktarlar ve hükümlerin kapsamları dikkate alındığında bu davada işin esasının yeniden incelenmesi gerekli görülmüştür.
1- Davacıın yaşlılık nedeniyle hizmet sözleşmesinin feshedildiği tarihte yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinin (işten ayrılma tazminatı başlıklı 112/1 inci maddesinde, işçilere İş Kanunu hükümlerine göre her hizmet yılı için 35 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceği, 2 sayılı bendinde de kıdem tazminatına hak kazananlardan TCDD'deki hizmeti, belirli süreyi aşanlara gene bu bentteki gün sayısı itibariyle yasal kıdem tazminatına esas tutulacak ücret üzerinden kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi verileceği hükme bağlanmıştır. Konuluş amacı ve düzenleniş biçimi açısından mütalaa olunduğunda kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi adı verilen bu ödemenin de kıdem tazminatı niteliğinde kabulü gerekir. Hal böyle olunca sözü edilen maddenin 1 ve 2'nci bentlerinde düzenlenen kıdem tazminatı ile teşvik ikramiyesi birleştirilmek suretiyle 1475 sayılı Yasanın 1927 sayılı Yasa ile değişik 14'üncü maddesinde öngörülen sınırlamaya tabi tutulması gerekir. Mahkemece aksi düşünceden hareket olunarak az önce belirtilen sınırlama uygulanmaksızın kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesine hükmedilmesi isabetsizdir.
2- Toplu İş Szleşmesinde askerlik hizmetinin kıdem süresine katılacağı öngörülmüş ise de, bu düzenlemenin İş Kanununun 51'inci maddesinde olduğu gibi hizmet sözleşmesinin devamı sırasında kısa süreli askerlik hizmetinin hedef tutulduğunun kabulü gerekir. Bunun sonucu olarak hizmet sözleşmesinin başlamasından önce gerçekleşmiş olan askerlik süresi dikkate alınamaz.
3- Davacı, kıdem tazminatı ödenirken Toplu İş Sözleşmeindeki hükümlerin gözönünde tutulmayarak eksik ödeme yapıldığını iddia etmiştir. Uyuşmazlığa esas tutulan 1.6.1975-31.5.1977 tarihleri arasında geçerli 6'ncı dönem Toplu İş Sözleşmesinin 60'ıncı maddesinde ağır ve yıpratıcı işlerde fiilen çalışan işçilere saat ücretlerinden ayrı olarak saatte 50 kuruş tazminat ödeneceği, 63/1'inci maddesinde 6772 sayılı Yasa uyarınca verilmekte olan ilave ödemelere devam olunacağı, 63/I'nci maddede halen meri olan yasa hükümlerine göre, yılda bir aylık tutarında fevkalade ikramiye verileceği ve TCDD Kuruluş Kanunu ile ikinci bir ikramiye verilmesi hükme bağlandığı takdirde fevkalade ikramiye 250 saatlik ücret tutarında tazminat olarak verleceği açıklanmış, 132'nci maddede, işçilere çalıştıkları günler için ve yemek verilmesi mümkün olmayan hallerde brüt 10 TL iaşe bedeli ödeneceği öngörülmüştür. Bu haklar kıdem tazminatı hesabında nazara alınacağı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, kıdem tazminatından bu haklardan bir güne isabet eden miktarların nasıl tesbit edileceği ve hangi dönemdeki ödemelerin dikkate alınacağı nokasında toplanmaktadır.
Yukarıda sözü edilen hak ve ödemelerin kıdem tazminatı hesabında bir günlüğe isabet eden miktarının tesbitinde Toplu İş Sözleşmesiyle geleceğe yönelik olarak saptanmış olanların değil, bir yıl içinde ödenmiş olan gerçek miktarların 365'e bölünmesi suretiyle hesaplanması gerekmektedir.
Mahkemece bu yöntemin gözetilmemesi dahi isabetsizdir. Karar yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, (...) 10.2.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.