 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Ceza Dairesi
E: 1981/310
K: 1981/1587
T: 16.03.1981
DAVA : 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve hürriyeti tahditten sanıklar Hüseyin, Sait, Himmeti, Fadime, Ahmet ve (A. M.)nin yapılan yargılanmaları sonunda; hükümlülüklerine ve zoralımına dair (Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 6.11.1981 gün ve 38 esas, 78 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi, Himmet, Hüseyin, Ahmet, (A. M.) ve Fadime tarafından istenilmiş ve şartı depo paraları ile yerine getirilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile 22.1.1981 günü daireye gönedirilmekle incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, kanıtlara ve uygulamaya göre sanıklardan (A. M.)nin ruhsatsız tabanca taşımak suçuna ilişen temyiz itirazlarının reddine.
Sanık vekillerinin özgürlüğü daraltma suçuna ilişkin temyiz itirazlarına gelince :
1 - Dava konusu suçların niteliklerine göre duruşmaların, CMUK.nun eklenen 1696 sayılı Yasanın ek 1/2 ve 6136 sayılı Yasayı değiştiren 2249 sayılı Yasanen ek 2/1. maddeleri gereği 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre sürdürülmesi gereklidir.
2 - Mağdur ve sanıkların anlatımlarına ve bir ölçüde tanıkların verdikleri bilgilere göre olay aşağıda açıklanan biçimde gelişip sonuçlanmıştır.
Çevrede "Tonbalacı Hasan" diye tanınan mağdur Hasan 14/5/1980 günü sanıklardan Hüseyin ile yaşamakta olan Fadime'nin evine giderek ona kendisiyle yaşamasını teklif edip sarkıntılık yapar.
Bu nedenle Fadime ve Tonbalacı Hasan arasında ilk kavga ve tartışma çıkar, bu olayı Fadime nikahsız yaşadığı meyhaneci veya lokantacı sanık Hüseyin'e giderek anlatır.
Mahkemenin de kabul ettiği bu yasal tahrike bağlı sataşma üzerine olaylar gelişir.
Sanık Hüseyin bu sarkıntılığın veya kavganın öcünü almak için diğer sanıklar (A. M. ), Ahmet, Himmet ve Sait ile birleşir ve mağdur Hasan'ı bulur. Anlatımına göre onu Fadime ilme yüzleştirecektir. Önce mağdur kaçarsa da başaramaz. Sanıklar bir taksi ile mağduru zorla Fadime'nin evine götürürler. Fadime mağdur Hasan'ı görür görmez ona saldırır, eline geçirdiği çamaşır sopası, takunya gibi şeyler ile mağduru döver.
Mağdurun aynı gün C. Savcısında bir ölçüde değişen anlatımlarına göre kendisi de sarhoştur, bu nedenle sanıkların hangisinin dövdüğünü, tehdit ettiğini bilemez. Ancak sanıkların tümünden yediği dayak sonucu bayıldığı, sonra sanıkların kendisini bir mezarlık civarına bıraktıklarını söyler. Mağdurun bu olay içerisinde ellerinden ayaklarından bağlandığı, bıyığının yarısının kesildiğini ve iki saat kadar sanıkların zoru ve dayağı altında kaldığı anlaşılır.
Mağdur C. Savcılığındaki anlatımlarının sonunda, "sanıklarla barıştığı davacı olmadığını da" söylemektedir. Mağdurun anlattıklarına bütünü ile tanıklık eden de yoktur. Ancak söylediklerinin süreli dövme ile ilgili bölümü kuşkusuz kanıtlanmaktadır.
Sorun, sanıkların mağdura karşı yaptıklarının TCK.nun 179. maddesinde yazılı özgürlüğü daraltma suçunu oluşturup oluşturmayacağıdır.
Bu boyutlar içerisindeki olayda sanıkların olay öncesinde veya içerisinde yoğunlaşan bir kasıt ile "özel kasıt ile" anlaşarak, birleşerek özgürlüğü daraltma suçuna yöneldiklerini kabule olanak yoktur. Eylem, mağdurun başlattığı sataşma üzerine oluşmuş "cismen eza" verme suçu niteliğindedir.
Sanıkların eylemi anlatımlara bağlı bütünü ile TCK.nun 456/4, 457/2,(450/3) maddelerinde yazılı mağduru zora sokarak eziyet "tazip ederek" işlenmiş bir müessir fiil suçudur. Mağdurun olay içerisinde bir süre hareket olanağından yoksun kalması ise, olayın seçilen biçiminden, eziyetin süreye bağlı doğal gelişmesinden kaynaklanmış bir sonucudur.
Özgürlüğü daraltma da bilinçli özel kasıt öğesi koşulu ve yasal zorunluluğu 11/6/1956 günlü Tevhidi İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda başlayan ve Ceza Genel Kurullarında da gelişen yargısal bir görüş halindedir.
Dava konusu olayda böyle bir ögenin varlığından sözedilemez. Sonuç olarak;
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle sanık vekillerinin ve sanıkların temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde bulunduğundan hükmün istem gibi BOZULMASINA, bozma nedenlerine ve CMUK.nun 325. maddesine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen Sait için de geçerli sayılmasına depo paralarının geri verilmesine, 16.3.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.