 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1981/536
K: 1981/1302
T: 09.02.1981
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki kağıtlar okundu,. tetkik hakiminin açıklaması dinlendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 89 parsel sayılı 24900 m2. 237 parsel 2330 m2 ve 269 parsel sayılı 83000 m2. yüzölçümündeki taşınmazların Hazine adına tapulu olduğu , Ali ve Dede'nin zilyet oldukların belirtilmiş, dava konusu olduğundan sözedilerek tutanaklarının malikhanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Asliye mahkemesinde Mehmet tarafından Hazine aleyhine açılan tescil davası, tapulama mahkemesine devir edilmiştir. Mahkemece, Hazine'ye ait tapuların iptali ile nizalı parsellerin davacı Mehmet adına tapu tesçiline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece toplanan ve değerlendirilen delillere göre davacı tarafından yararına nizalı parseller üzerinde Tapulama Kanunun 33. maddesi hükümlerince kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin süresine taşınmazın nitileğine ilişkin olan diğer temyiz itirazları yerinde değildir; ancak, kazandırıcı zamanaşımına dayanılarak zilyet yararına tesçil hükmü verebilmek için 20 dönümden fazla olan miktar bakımından zilyetliğin belge ile ispat edilmesi gerekir. Davacı tarafın dayandığı vergi kaydının davacı tarafla ilgisi olmadığı saptanmıştır. O halde mahkemenin birbirine bitişik olan taşınmazlarda zilyet yararına 20 dönümden fazla yer verme olanağı yoktur. Nizalı parseller ayrı ayrı yani birbirine bitişik değil ise bu taktirde, 20'şer dönümün zilyet adına tesçili mümkündür. Ancak bunun için olayda, 1617 sayılı Kanunla değişik Tapulama Kanunun 33/4. maddesi hükmü uygulanacağından aynı bölge içinde zilyedin bedelsiz olarak 50 dönümden fazla yer 1617 sayılı Kanunun yürürlüğü sırasında adına tesçil yada tesbit edilip edilmediğinin tapu sicil muhafızlığından ve tapulama müdürlüğünden araştırılması gerekir. Herne kadar ilk dava 1617 sayılı Kanundan önce açılmış ise de; o davanın müracaata kaldığı ve işlemsiz beklediği sırada, 1711 sayılı Kanunla HUMK.nun 409. maddesi hükmü değiştirilmiştir. Sözü edilen madde hükmünce bir yıl içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır. Aynı Kanunun geçici maddesinin son fıkrası hükmünce kanunun yürürlüğe girdiği günden başlayan üç aylık süre sonunda bir yılın hesaplanması gerekir. Olayda yenileme biçiminde açılan dava gününe göre bu süreler geçmiş bulunmaktadır. O halde açılan dava yeni bir dava olup müracaata kalan ve 1617 sayılı Kanundan önce açılmış olan önceki dava, açılmamış hükmünde sayılır. Mahkemenin bu yönleri gözetip Tapulama Kanununun 33/4. fıkrası hükümünce gerekli araştırma yapması zorunlu olduğu halde bu yönün gözetilmemiş bulunması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de: bir yerde tapulama başladığı zaman o bölgedeki tapu kayıtları elde bulunan ve işleme bağlı sicil olmak niteliğini kaybeder ve Tapulama Kanunun 1. maddesi hükmünce yenilenmeye tabidir. Bu nedenle iptali söz konusu olamaz. Mahkemenin gereksiz yere tapu kaydının ipataline de karar vermiş olması yasaya uygun düşmemiştir. Temyiz itirazları bu itibarla yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 766 sayılı Tapulama Kanunun 73. maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına 9.2.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.