 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
5. Hukuk Dairesi
E:1981/118
K:1981/1340
T:17.02.1981
- KAMULAŞTIRMA
- KAMULAŞTIRMA PARASININ ARTIRILMASI
- DAVA SÜRESİ
ÖZET: Kamulaştırılan taşınmazın mülkiyet durumunu belirliyecek olan ve Hazine aleyhine açılan tapu iptali davasının sonucu araştırılmalı, bu hüküm kesinleşmişse davanın süresinde açılıp açılmadığı bu güne göre saptanmalıdır.
(6830 s. İstimlak K m. 14, 15)
Taraflar arasındaki kamulaştırma değerinin artırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; süre yönünden davanın reddine dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili yönünden süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava konusu taşınmazın mülkiyet durumunu belirleyecek olan ve Hazine aleyhine açılan 1979/757 esas sayılı tapu iptali davasının sonucu araştırılarak ve ancak bu hükmün kesinleştiği günden itibaren 15 günlük dava süresinin hesabedilmesi gerektiği düşünülmeden süresinde açılmadığı ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenle HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 17.2.1981 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, kamulaştırma bedelinin arttırılmasına aittir. İdare müstemlek 120 parselin davacının zilyetliğinde olduğunu kabul ederek kamulaştırma işlemini yapmıştır. Davacı ise kamulaştırmayı öğrenmiş, bedel arttırma davasını açmış, devamı sırasında zilyetliğinde bulunan ve bu şekilde kamulaştırılan taşınmaz malın hazine adına tesbitinin nizalı olarak yapıldığını öğrenmiştir. Bunun üzerine 22.10.1979 tarihinde yani istimlakten iki yıl sonra tesbitin iptali davasını açmıştır. Şayet davada sürenin geçirilmesi söz konusu olmamış olsaydı mahkemenin açılan bu mülkiyet davasının sonucunu bekleyecek ve bitirecekti. O halde süre tebliğ gününde başlamıştır.
6830 sayılı Kanunun 15/yılı, maddesinde öngörülen ilke burada uygulanamaz. Zira aynı maddeye göre "maliklerinin" zilyetlerinin veya diğer alakalıların tesbitinin mümkün olmaması" halinde bu kişilerin sonradan ortaya çıkarak dava açması halinde söz konusu olabilir. Olayımızda zilyeti idarenin işlemiyle bellidir, o da davacıdır. Maliki, zilyedi, alakalısı bulunmamaktan amaç tebliğ yapılacak bir hak sahibinin bulunmamasıdır. Burada idare tebliğ yapacak bir zilyet bulmuş hak sahibi olarak tebliğ yapmış, davacıda davasını açmıştır.
Ancak, taşınmazın aynı nizalı olduğundan sonrada iptal davası açılmıştır. Burada 14. maddesindeki süre tebliğ tarihinden başlar. İhtilaf hazine ile davacı arasında olmayıp üçüncü bir kişi ile olsaydı ve tebligat üzerine dava müddeti de geçmiş bulunsaydı o zaman aynı ihtilaflı diye davacının davasını kabul mü edecektik. Buna hayır cevabı vereceğimize göre olayda süre tebliğ tarihinden başlar. Bu nedenlerle çoğunluğun sürenin hüküm kesinleştiği günden itibaren başlayacağı yolundaki kararına karşıyım.
Üye Ali Haydar Karahacıoğlu