Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1981/9783
K:1981/11230
T:15.10.1981
  • KİŞİLİK HAKLARININ ZARAR GÖRMESİ
  • MANEVİ ÖDENCE
* ÖZET:Herhangi bir haber, ne derece gerçeğe uygun olursa olsun, haberin verilişinin gerektirmediği biçimde aşağılatıcı bir fiilin kullanılması durumunda, hukuka uygunluk durumu söz konusu olamaz. Kullanılan ifadenin, habere konu olan olay ile düşünsel bir bağlantının bulunması zorunludur. Bu Zorunluluğu aşan ve kişiyi objektif yönden aşağılayan ifadelerin kullanılması durumunda, hakkın sınırı aşılmış, hukuka uygunluk- sebebi ortadan kalkmış olur. Bir, olayın kamuya duyuruluşu, haberin içeriği ve gerçekliği ile uygun düşmeyen kelimeler kullanılmak suretiyle yapılmışsa, eylem hukuka aykırıdır.
(818 s. BK. m. 49)
Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün davacılar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
Davacılar Gazetecilik ve Matbaacılık AŞ. ile bu gazetenin sahibi ve yazarlarından (K.l.) tarafından açılan davada; davalının Gazetesi'nin 23.1.1979, 26.11979 ve' 4.2.1979 tarihli nüshalarında çıkan yazılarıyla neşren hakarette bulunarak şeref ve haysiyetlerini ve şahsi menfaatlerini ağır bir şekilde haleldar ettiğinden dolayı 5.001'er lira manevi tazminatın ödettirilmesini istemişlerdir.
Davalı; hakarete konu teşkil ettiği ileri sürülen yazılarla gazetecilik görevini yerine getirdiğini, basında yer alan haber ve eleştiri objektif oldukça ve doğru olaylara dayandıkça şeref ve haysiyete tecavüz olsa bile sorumluluğun söz 'konusu edilemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme; davalı imzasıyla neşredilen her üç yazıda; yasak ve karanlık parasal tedbirlerle dünyada birçok devletin siyasal durumunu etkileyen çok uluslu bir şirketin yan ve alt kuruluşlarının, Türkiye'de almakta olduğu bir resmi ihaleyi kamuya duyurmanın ve bu ihale ile ilgili olarak çok uluslu şirketlerin Türkiye'de şirket ve yayım organlarının kamuya haber vermenin, bu yayın organı ve sahipleri yazarın kamu oyundaki yönetim görünümleri ile eylemleri arasındaki çelişkiyi vurgulamanın amaç alındığı, verilen haber ve yapılan eleştirinin objektif ve doğru olaylara davalı olduğu ve kamu yararına yönelik bulunduğu, söz konusu yazılarda eleştiri hakkının sınırlarının 'da aşılmadığı, kaldı ki bu sınır aşılmış olsa bile kamu yararı ile özel yararın çatışması halinde kamu yararının üstün tutulacağı, bu halde hukuka aykırılık öğesinin kalkacağı gerekçelerine dayanarak davacıların tazminat isteklerini reddetmiştir.
Olayın hukuki tartışmasına geçilmeden önce basın hürriyetinin mahiyetine kısaca değinilme-sinde yarar - görülmüştür. Basın hürriyeti genellikle haber, fikir ve düşünceleri; çoğaltıcı araçlarla serbestçe açıklayabilmek özgürlüğü olarak tanımlanmıştır. Özgürlükçü demokrasi, kamusal çıkarlara: ilişkin bütün sorunların açıkça tartışılmasını toplumsal yarar yönünden gerekli görür ve görüşlerin herkesin gözü önünde çatışmasıyla sonuçta en doğrunun en rasyonel olanının ortaya çıkacağı inancına dayanır. Bu nedenle özgürlükten yana insan haklarına saygılı demokratik rejimlerde kitle haberleşme araçları, düzenin temel öğesi olarak kabul edilir. Yurttaşların devlet yönetimine 'katılma hakkını uygun ve etkin biçimde kullanabilmeleri için kitle haberleşmesinden yararlanmalar zorunludur. Çünkü, halkın her şeyi doğru ve 'eksiksiz olarak bilmeden, bildiklerini ve gördüklerini başkalarına duyurmadan devlet yönetimine etkili olması olanaksızdır (Sulhi Dönmezler - Basın Ve Hukuku - 1976 - Sayfa 41; Kayıhan İçel - Kitle Haberleşme Hukuku - 1977 - Sayfa 10).
Anayasa da, yukarıda belirtilen ilkeleri kabul ederek 22. maddenin 1. fıkrasında "Bası-n hürdür, sansür edilemez" kuralını koymuş, aynı maddenin 3. fıkrasında da basın ve haber alma hürriyetinin kanunla sınırlandırılabileceği istisnalarını belirtmiş, kişilerin haysiyet şeref ve haklarına tecavüzü de bunlar arasında göstermiştir.
0 halde, bu davada çözümlenmesi gereken, sorun, davalının basının Özgür bulunduğuna ilişkin 'kurala dayanarak yayınlanan yazılar nedeniyle yine Anayasa ile güvence altına alınmış olan kişinin haysiyet, şeref gibi haklarına saldırıda bulunup bulunmadığının ve gazeteye olan itimat ve itibarını sarsıp sarsmadığının saptanmasından ibarettir.
Kişilik haklarında haksız tecavüze uğrayan şahıs, bunun önlenmesini hakimden isteyebileceği gibi tecavüzün gerçekleşmesi halinde manevi giderim de talep edebilir (MKm. 24; BKm. 49). Fakat kişilik haklarının sınırları da kamu yararına aşılabilir. Kamu yararı ile kişi yararı çatıştıkta kamu yararı yeğlenir ve bu durumda kişilik haklarına yapılan saldırı haklı olur (Prof. Tandoğan H. Şahsiyetinin Akit Dışı İhlallere karşı Korunmasının işleyiş Tarzı Ve Basın Yolu İle Olan İhlallere Karşı Özel Hayatın Korunması 1963 Sayfa 31). Basın, kamuyu aydınlatma hususundaki yararı mağdurun şeref ve haysiyet varlığına oranla daha üstün değer arz ettiğinden, fiilin özel hukuk bakımından dahi Hukuka aykırılığı ortadan kalkacaktır (Tandoğan - ege. -Sayfa 23). Basın hürriyetinin kapsamı içinde haber verme, kamuyu aydınlatmak oluşturma ve eleştiri de yer alır. Bunlar basının hak ve görevleridir. Ancak basında yayınlanan .haber, doğru vakıalara dayanmak, doğru bir amaca yönelik olmalıdır. Haber bu nitelikte oldukça şeref ve haysiyet rencide etse bile sorumluluk söz konusu edilemez. Çünkü bu halde hukuka aykırılık ortadan kalkar. (Egger - İsviçre Medeni Kanunu Şerhi Giriş ve Kişinin Hukuku - Volf Çemiş Çevirisi - 1947 - Sayfa 297): 0 halde yeri gelmişken yine kısaca, verilen bir haberin hangi hallerde hukuka uygun sayılacağı hususunu da belirtmek gerekmektedir.
Dairemizin 12.4.1979 gün, 1978/9042 E. ve 4935 sayılı ilamında da açıklandığı gibi; doktrinde ve uygulamada benimsenen baskın görüşe göre, haber verme hakkı, gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik, konu İle ifade arasında düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlıdır. Eğer bir haber bu temel kurallardan birine ters düşerse, bu takdirde hakkın hukuka uygunluğundan söz edilmesi olanağı kalmayacaktır.
Olaydaki önemi nedeniyle yukarıdaki unsurlardan özellikle "konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık öğesinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Haber verme hakkının hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilebilmesi İçin, haber niteliğinin varlığı ve haberin içeriğinin gerçeğe uygunluğu ifa yeterli değildir. Ayrıca bu haberin hakkın objektif ve subjektif sınırı içinde verilmesi zorunluluğu da söz konusudur. Haber niteliğini içeren ve gerçeğe uygun bir yayın yapıldığında temelde hak doğmuş olmaktadır. Sadece bilindiği gibi, bütün hukuka uygunluk sebeplerinin, bu uygunluk sebebinin sınırları içinde kalması durumunda etken olması mümkündür. Sınırın aşılması değişik sonuçlar doğurabilir.
Gazetecinin basın mesleğinden doğan hakları da, hakkın icrası olarak bir hukuka uygunluk sebebidir. Öyleyse hakkın icrasının hukuka uygunluk etkenliğini sağlayabilmesi, hakkın sınırları içinde kalınmasına b ağlıdır. Gerçekten herhangi bir haber, ne derece gerçeğe uygun olursa olsun, haberin verilişinin gerektirmediği tahkir edici bir dilin kullanılması durumunda, hukuka uygunluk durumu söz konusu olamaz. Kullanılan ifadenin, habere konu olan olay ile düşünsel bir bağlantının bir ilgisinin bulunması zorunludur. Bu zorunluluğu aşan ve kişiyi objektif yönden tahkir edici ifadelerinin kullanılması durumunda, hakkın sınırı aşılmış hukuka uygunluk sebebi ortadan kalkış olur. Bir olayın kamuya duyuruluşu, haberin içeriği ve gerçekliği ile uygun düşmeyen kelimeler kullanılmak suretiyle yapılmışsa, fiil hukuka aykırıdır.
Doğurduğu sonuçlar yönünden kişinin şeref ve haysiyetine zarar verebilecek yayının hukuka uygun sayılmasının nedeni, haberin, haber niteliğine sahip bulunması ve gerçeğe uygunluğudur. Halbuki gerçekte haber niteliğini taşıyan bir yayında, kişiyi küçük düşürücü tahkir ve tezyif edici ifadeler kullanıldığında, hakkın kabul edilişindeki mantık ve neden ortadan kalkmış olur. Zira, haber vermek hakkı bu görevin yerine getirilmesi için gazeteciye tanınmıştır. Haberin gerektirmediği tahkir edici ifadelerin kullanılması durumunda ise, basının görev hakkı ile düşünsel bağ ilgi ortadan kalkmış olur. Zaten bu durumda kamu yararı ve toplumsal ilgi unsurları da ortadan kalkar ve kişisel hakların korunması amacı baskın bir değer kazanır. Esasen bu durumda fikir unsuru da ortadan kalktığı için düşüncenin açıklanması hürriyeti, dolayısıyla bu hürriyetten doğan haklar da ortadan kalkar.
Belirtilen hususlar sadece haber vermek açısından değil, eleştirmek ve yaratmak hakkı yönünden de aranmak gerekir.
Demek ki, bir haberin verilişinin eleştirisinin ve yorumunun yapılısını hakkın sınırları içinde kalabilmesi, konu ile konunun açıklanış biçimi arasında düşünsel bir bağlılığın bulunmasını gerektirir. Konunun açıklanışı için, gerekli, yararlı ve ilgili olmayan beyanların kullanılması kişinin şeref ve haysiyetine saldırı niteliğinde sıfatla ma ve değerlendirmelerinin yapılması hakkın sınırının objektif yönünden aşıldığını gösterir (Çetin Özerk - Türk Basın Hukuku - 1978, Sayfa 166-168, 243-244)
Vurgulanan ilkelerin ışığı altında davaya konu teşkil eden yazılar incelendiğinde düşüncenin açıklanış biçimi ile konu arasında düşünsel ilişki, kuralının zedelenmiş olduğu görülecektir. Taraflar politik ve sosyal yönden farklı görüşlere sahiptirler. davalı yazarın, kendisine göre davacıların temsil ettiği görüşlere ters düşen davranışlarını eleştirmek amacı ile bu yazıları kaleme aldığı kuşkusuzdur. Ne var ki davacı, gazete ve yazarı çok uluslu şirketlerin gazeteyi ve gazetecisi imiş gibi göstermek amacı hedef alınmış ve eleştirinin gerektirmediği tahkir edici ifadeler kullanılmıştır.
0 halde, hakimliğin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken bu konuda gerek olmadığı halde bilirkişi mütalaasına başvurularak, yukarıda etraflığa izah edilmiş bulunan ilkelere ters düşen bu mütalaanın benimsenmesi suretiyle davacıların kabulü gereken tazminat isteklerinin reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır ve karar bu nedenlerle bozulmalıdır
Sonuç : Temyiz olunan kararın yukarda gösterilen nedenlerle davacılar yararına (BOZULMASINA) ve davacılar yararına takdir edilen 5.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, davacıların peşin harcının istek halinde geri verilmesine 15.10.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini