 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1981/2594
K: 1981/5639
T: 23.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki ölüm tazminatı davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 300.000 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde taraflardan kimse gelmemiş olduğundan incelemenin kağıtlar üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle deliller değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerektir.
2 - Bilindiği gibi, destekten yoksun kalma tazminatının amacı, desteğini yitiren kimsenin ölümün meydana gelmesinden önceki içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik yaşama düzeyinin devamını sağlayacak yardımın karşılığı olan paranın, diğer bir ifade ile bakım giderlerinin ödettirilmesidir. Bu tür davalarda tazmini gereken zarar desteğin sağlayacağı yardımların toplamıdır. Böyle oluncada ölüm yüzünden desteğini yitirenin elde ettiği yararlar (çıkarlar) varsa bunların zarar tutarından indirilmesi gerekir. Çünkü bir yandan zarar tutarının ödettirilmesi, öte yandanda yararların düşülmemesi zarar görenin mal varlığında zararlandırıcı eylemden ötürü, bir artışın meydana gelmesi sonucunu doğurur ki bu sonuç, destekten yoksun kalma tazminatının gerçekleştirmek istediği amaçla bağdaşmaz. Çünkü, bu tazminattan amaç az yukarda da belirtildiği gibi zarar görenin mal varlığını zenginleştirmek değildir.
Davacılar dava dilekçelerinde, davalı tarafından öldürülen destekleri (A.E)'ün (Türkler Köyü Düğünkükü mevkiinde 20 dönüme yakın tapulu ve tapusuz taşınmazı bulunduğunu; ayrıca ölü babasından kendisine 30 dönüm kadar bir taşınmaz isabet ettiğini; buna ilaveten 2.000 m2 lik bir plastik serasının bulunduğunu bu serada sulu ziraat yapılmak suretiyle sebze üretildiğini ve diğer bazı taşınmazları olduğunu) açıkça beyan etmişlerdir. Şu halde bizzat davacıların dava dilekçesinde ileri sürdükleri beyanlardan kendilerine bir miras kaldığı anlaşılmaktadır. Yukarda anılan ilke uyarınca miras gelirleri, desteğini yitiren kimseleri ihtiyaçlarından kurtardığı ölçüde destekten yoksunluk zararından indirilmelidir. O halde mahkemenin bu yön üzerinde durup, desteğin ölmesi ile davacılara bir miras geliri kalıp kalmadığını ve desteklerini yitiren davacıların kendilerine kalan mirası, gelir sağlayacak duruma getirmekten kaçınmış olmadıklarını incelemesi gerekirdi. Oysa ne bilirkişi ve nede mahkeme bu konu üzerinde durmamıştır. O halde hüküm bu yönden bir araştırma ve inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için bozulmalıdır.
3 - Davalı aleyhine açılan ceza davası sonunda mahkeme T.C.K.'nun 51/1. maddesi hükmünü uygulamak suretiyle (yani eylemin desteğin haksız tahriki sonucu işlediğini kabul ederek) cezadan indirim yapmıştır. T.C.K.'nun 51/1. maddesi hükmünde sözü edilen adi tahrik Borçlar Kanununun 44. maddesinde öngörülen birlikte bir kusur olarak kabul edilebilir. Tazminat davası açıldığı tarihte ceza davası henüz bitmediğine göre, davacıların bu tazminat davasını açarken desteklerinin birlikte kusurunu gözettiklerinden söz edilemez. Gerçi hukuk hakimi ceza hakiminin tesbit ettiği kusur oranı ile bağlı değilsede (B.K.53), mahkemenin özellikle ceza mahkemesinin tahrik olarak benimsediği ve hükmedilen cezadan indirim yaptığı eylem ve davranışların niteliği üzerinde durup bunları B.K.'nun 44. maddesi hükmünü de gözeterek bu tahrikin birlikte kusur olarak kabulü mümkün olup olmadığını değerlendirip tartışması gerekirken, mahkemenin bu yönüde tartışmasız bırakması keza bozmayı gerektirir.
4 - Sulh hakiminden izin almadıkça vasi mahcuru mahkemede temsil edemez. (M.K. 405/8) Bu hüküm vesayet altındaki kişinin çıkarlarını korumak amacıyla sevkedilmiş olup, özellikle Sulh Hakiminin gözetimi dışında vasinin mahcur adına hareket etmesini önlemek maksadı gütmekte ve bu niteliği itibariyle kamu düzeni ile ilgili olması bakımından mahkemece re'sen gözetilmesi gereken emredici bir kuraldır. Sözü edilen izin vesayet altına alınan kişinin davacı veya davalı olduğuna bakılmaksızın aranmalıdır. O halde bu yolda bir işlem yapılmadan yargılamaya devam edilerek hüküm tesis olunması usule ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2, 3 ve 4. bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davalının sair temyiz itirazlarının birinci bentte gösterilen nedenle reddine 23.4.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.