 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1981/1913
K: 1981/2904
T: 09.03.1981
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma ölüm tazmiatı davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 32.623 lira 90 kuruşun faiziyle birlikte davalılardan (İ.D.)'den alınarak davacılara ödenmesine davalı İ.E.T.T. hakkındaki davanın zaman aşımı yönünden reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Hakkındaki dava, zamanaşımı nedeniyle reddedilen Davalı İ.E.T.T. araç sahibidir. Mahkemenin de doğru olarak benimsediği gibi; gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde tereddütsüz kabul edilen yön, BK.nun 60. maddesinin suç niteliğindeki haksız eylemlere ilişkin 2. fıkrasında öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin, ancak haksız eylemi işleyene ve onun eylemine katılanlara karşı açılacak tazminat davalarında uygulanabileceği, uzamış zamanaşımının malca sorumlu olanlara uygulanamıyacağı hususudur. O halde BK.nun 60/II deki uzamış zamanaşımı, doğan zarardan ötürü cezai sorumlulukları söz konusu olmayan kişilere ve bu arada araç sahiplerine uygulanmaz.
Ancak T.C.K. bu kurala, 465. maddesinde sevkettiği bir hükümle bir istisna getirmiştir. Anılan maddede aynen (.. bir kimsenin veya bir şirketin hizmetinde bulunanlar tarafından vazife ve hizmet sırasında işlenen 455 ve 459. maddelerde yazılı cürümlerden dolayı hükmedilecek tazminattan, o kimse veya şirket malen mesuldür..) denilmiştir. Şu açık hükme göre, istihdam edilen kişinin eylemi T. aleyhine açılan ceza davası devam ettiği sürece bu davaya müdahale edip, ayrıca malca sorumlu olandan tazminat isteyebilecek ve ceza davası sonuçlanıncaya dek 465. madde hükmünün mağdura sağladığı bu hakkı kullanabilecek ve bunun doğal bir sonucu olarak ceza davası devam ettiği sürece, malca sorumlu olan kişiye uygulanan BK.nun 60/1. maddesindeki zamanaşımı dolsa bile, ceza 465. maddesinde öngörülen bu hükümle, B.K.nun 60/I. maddesi hükmü ilk nazarda çatışır ve çelişir bir nitelik göstermekte ise de, (özel hükümler genel hükümlerden önce uygulanır) genel ilkesi karşısında böyle bir çatışmadan söz edilemez. Zira çok sınırlı suçlar için uygulanması olanağı bulunan 465 teki ayrık hüküm, B.K.nun 60/I. maddedeki hükme nazaran daha özeldir ve uygulama önceliğine sahiptir.
Öte yandan, 7.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı da bu görüşü teyit etmektedir. Bu karar çok önemli bir ilkeyi vurgulamış ve (..ceza davası devam ettiği sürece, zarara uğrayan kişinin müdahil sıfatını alarak ceza mahkemesinden tazminat talep edebileceğini ve bu itibarla haksız eylemin Devlet tarafından takibi mükmün oldukça tazminat davasını kabul etmemenin manasız olacağını..) açıkça belirtmiştir. Anılan karardaki (sonuca sıkı sıkıya bağlı olan) bu gerekçeye göre; bir ceza davası devam ederken mademki zarara uğrayan, ceza davasına müdahale edip kişisel hak (yani tazminat) isteyebilir, o halde bu tazminatı ceza davasına müdahale suretiyle değilde, ayrı bir hukuk davası açıp niçin isteyemesin. İşte Yargıtay bu kararında önemli bir ilkeyi dile getirip BK.nun 60. maddesini çok gerçekçi bir görüşle yorumlamıştır. O halde, ceza davası devam ettiği sürece, ceza davasına müdahale etme olanağı bulunan mağdurun haksız eylemi işleyenden ceza mahkemesinde değilde hukuk mahkemesinde açacağı bir dava ile tazminat istemesi mümkün olduğuna göre; T.C.K.nun 465. maddesindeki özel hükümden yararlanarak fail hakkında devam etmekte bulunan ceza davasına müdahale etmeyip, ayrı bir hukuk davası açarak malen sorumlu olan özel yada tüzel kişiden tazminat istemesi de mümkündür ve böyle bir kabul dairemizi uzun yıllardır vaki uygulamasına uygun bir görüştür (4. H.D. 21.11.1974 gün 8361/16061 sayılı; 7.12.1973 gün, 13870/9776 sayılıp 7.12.1966 gün, 9359/1366 sayılı 21.4.1964 gün, 9440/2315 sayılı; 7.12.1973 gün, 13983/9779 sayılı kararları)
Olayımıza gelince;
Haksız eylemi işleyen davalı (İ.D.) hakkında T.C.K.nun 455. maddesine dayanılarak açılan ceza davası muhtelif aşamalar geçirdikten sonra Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 8.6.1974 günlü karariyle 1803 Sayılı Af Yasasına dayanılarak ortadan kaldırılmıştır. Demek Oluyor ki, davacıların araç sahibi İ.E.T.T. ve haksız fiili işleyen şoför (İ.) aleyhine hukuk mahkemesinde tazminat davası açtıkları 22.6.1972 tarihinde ceza davası derdest idi; bu itibarla davacılar ancak 8.6.1974 gününde ortadan kaldırılan ceza davasına her iki davalı yönünden müdahale ile tazminat isteyebilirlerdi.
O halde ceza davası derdest iken hukuk davası açıldığına göre, İ.E.T.T. hakkındaki davanın zaman aşımına uğradığından söz edilemez ve davanın reddi cihetine gidilemez. Bu itibarla davalı İ.E.T.T. yönünden işin esası incelenmek üzere karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle davacılar yararına ve İ.E.T.T. aleyhine BOZULMASINA, 9.3.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.