 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1981/1602
K: 1981/3057
T: 12.03.1981
DAVA : Taraflar arasındaki çamaşır makinesine istihkak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı avukatı ve davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Mahkeme, davacıya ait bazı eşyaların tahliye sırasında davalı kiralayan tarafından alındığı vakıasını benimsemekle beraber, bu konuda davalının yasal bir hakkını, yani hapis hakkını kullandığından bahisle eylem ve davranışında hukuka aykırılık bulunmadığını kabul etmiş ve davanın reddi cihetine gitmiştir.
Bilindiği gibi; kiralayan mali durumları bozuk veya ödeme niyetleri kuşkulu olan kiracıların kira borçlarını sağlayacak bir imkana daha sahiptir. Bu imkan adi kira için B.K. nun 267 - 269. maddelerinde; hasılat kirası için de madde 281/3'de deyimini bulan (hapis hakkı) dır.
Hapis hakkı, borcunu ödemeyen bir borçluya ait olan eşyayı alıkoymak ve borç ödenmediği takdirde bu eşyayı sattırarak bedelinden alacağı mümtaz surette istifa eylemek olanağını sağlayan ve rehin hakkına benzeyen bir ayni haktır. Ancak, yasa koyucu yukarda anılan maddelerde kiralayana tanınan bu hapis hakkının konusunu ve kapsamını, bu hakkın hangi zamana ait olacaklar için kullanılabileceğini ve özellikle de 269. madde hükmünde bu hakkın ileri sürülüş şeklini, suretini ve hükümlerini ayrıntılariyle düzenlemiştir. O halde Borçlar Yasasının 269. maddesinin sarahati karşısında bu hakkın kiralayan tarafından bizzat değil, Sulh hakimi marifetiyle kullanılabileceği belirtilmiştir. Kiralananın bu hakkını yasal yollardan değil de bizzat ihkak etmesi mümkün değildir ve hatta suç teşkil eder. Bu itibarla mahkemenin davayı red gerekçesi yanlıştır.
Ancak dinlenen tanıklar davalının savunmasını tamamen teyit etmişler ve davacı kiracıya ait eşyaların davalı kiralayan tarafından değil onun oğlu tarafından alındığını bildirmişlerdir. Kaldı ki davalının eşyaları alması konusunda çocuğun tahrik ve teşvik ettiği hususunda ne iddia edilmiş ve ne de ispatlanmıştır.
O halde, davanın reddi anılan nedenlerle ve sonucu bakımından doğrudur ve davacının işin esasına yönelik temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmemiştir.
2 - Dava reddedilmiş olmasına rağmen kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına eksik avukatlık ücreti hükmetmesi bozmayı gerektirir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması Usulün değişik 438. maddesinin 7. bendi gereğidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın hüküm fıkrasında mevcut olan davalı yararına takdir edilen avukatlık ücretine ilişkin (300) rakamanın silinerek yerine (3000) rakamının yazılmasına ve kararın bu düzeltilmiş biçiminin ONANMASINA 12.3.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.