Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1981/1247
K:1981/3013
T:11.03.1981
  • SEZGİNLİK
  • SEZGİN OLMAYANLARIN SORUMLULUĞU
  • BEDENSEL ZARAR DURUMUNDA ÖDENCE
  • ÖDENCENİN. İNDİRİLMESİ
ÖZET: 1 - MK.nun 13. maddesinde deyimini bulan (makul surette hareket etmek iktidarı), kişinin, eyleminin anlam ve sonuçlarını idrak etmek ve bu anlayışa uygun hareket edebilmek yeteneğidir. 0 halde temyiz kudreti, kişinin davranışlarının nitelik ve sonuçlarını anlayabilmesini ve bu anlayışa uygun hareket edebilmesini ifade eder.
2 - Zarar görenin kusuru, ancak bu kişinin temyiz kudretini haiz olduğu hallerde kabul edilebilir. Ancak temyiz gücünden yoksun olan kimse, bu güce sahip olsaydı, kendi kusuru sayılacak bir eylem ile davranış ta bulunmuş ise, BK. 54/1 hükmü benzetme [kıyasi yolu ile uygulanır ve hakkaniyet gerektiriyorsa, tazminattan indirim yapılır.
3 - Yedi yaşında olması itibariyle kendisine yapılacak uyarıları anlayamayacak ve değerlendiremeyecek olan davacı küçüğün, muhtemel bir tehlikeyi idrak edebilecek yaşta ve düşünce yapısında bulunmaması itibariyle küçük arkadaşlarının havaya attığı topraklara bakması birlikte kusur olarak nitelenemez.
4 - Aile başkanının, gözetim ve denetim ödevlerini gereği gibi yerine getirmemesi ya da eksik yerine getirmiş olması,, temyiz yet en eğinden yoksun olan mağdura, kendi kusuru olarak izafe olunamaz ve bu nedenle küçüğün tazminatından indirim yapılamaz.
5- BK.nun 46. maddesinde öngörülen (bütün giderler) deyimi, yurt dışında yapılmasında yarar bulunan tedavi vs. giderlerini de kapsar.
(818 s. BK m. 54/1, 44, 46/1)
(743 s. MK m. 13, 15, 320)
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 46.545 lira 38 kuruşun faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davacılar avukat Ahmet tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi gereği konuşuldu:
1 - Dosyadaki yazılara, 'kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davacıların diğer bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerektir.
2 - Davacılar 12.6.1974 günlü dava dilekçelerinde "... davalı Mehmet'in velayeti altındaki küçük Hakan'ın bir oyun sırasında attığı toprak parçasının çocukları 1965 doğumlu Ekrem'in gözüne isabet ederek görme kabiliyetini kaybetmesine sebebiyet verdiğini..." ileri sürerek, beden tamlığındaki bu malüliyet nedeniyle küçük Ekrem için 25.000 lira maddi, 35.00Ö lira manevi zarar ile yurtiçi ve yurtdışı tedavi giderleri toplamı 40.000 lira maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Dava dilekçesindeki sözlerden tedavi giderleri ile ilgili tazminatın mağdur küçüğün babası Hasan ile annesi Remziye adlarına ve beden tamlığının halele uğratılmasından doğan maddi ve manevi tazminatın da küçük adına velayeten dava edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davacının malüliyeti yüzünden doğan zararın 548.594,26 liradan ibaret olduğu tesbit olunmuş, davalının kusuruna tekabul eden miktarın isteği aşması nedeniyle istek gibi 25.000 lira esas alınmış ve bundan davalının tedavi için yaptığı 7.000 liralık ödeme düşülmek ve manevi tazminattan kusur oranında indirim yapılmak suretiyle davacı küçük yararına bir kısım maddi ve manevi tazminat ödenmesine ve davacı baba tarafından yurd dışında yapılan tedavi giderlerine ilişkin isteğin de reddine karar verilmiştir.
Filhakika; bilirkişi olarak seçilen Avukat Fikret 2.5.1980 günlü raporunda "... olay günü aralarında davacı yedi yaşındaki küçük ile davalının sekiz yaşlarındaki çocuğunun da bulunduğu birçok çocuğun oyun oynadıkları sırada davalının çocuğunun havaya toprak parçaları attığı, davacı küçüğün İse, bu toprak parçalarının kendine isabet edeceğini tahmin etmesi gerekirken aksine başını havaya kaldırıp seyre başladığı ve bu arada da toprak parçalarının gözüne isabet ettiği, bu olayda adeta tehlikenin davet edildiği; öte yandan diğer davacı ana ve babanın bu konuda çocuklarını eğitmedikleri ve böylece her üç davacının da olayın meydana gelmesinde 0/0 30 kusurlu oldukları... " bildirilmiş ve mahkeme de bu raporu benimsemek suretiyle davacı küçüğün 35.000 liralık manevi tazminat isteğinden bu oranda bir indirim yapmıştır. Ne var ki, bilirkişinin davacı küçüğe de kusur atfeden bu görüşüne katılmak mümkün değildir. Şöyleki;
MK.nun 13. maddesinde dile getirilmiş olan (makul surette hareket etmek iktidarı) şahsın eyleminin anlam ve sonuçlarını idrak etmek [anlamak] ve bu anlayışa uygun hareket edebilme yeteneğidir. Buna göre makul surette hareket etmek iktidarı, idrak ve idare unsurlarını taşır (Haluk Tandoğan - Türk Mes'uliyet Hukuku - Ankara 1961, Sayfa 56), (Mustafa Dural - Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler - İstanbul 1977, Sayfa 61), (Jale Akipek - Türk Medeni Hukuku - Cilt t - Göz 2 - Şahsın Hukuku Ankara 1961, Sayfa 56). Eren'in de açıkça belirttiği gibi "... zarar görenin kusuru, ancak bu şahsın temyiz kudretini haiz olduğu hallerde kabul edilebilir. Zira, herşeyden önce, temyiz kudretiyle kusur kavramı arasında yakın bir ilişki vardır. Temyiz kudreti kavramı tanımlanıp değerlendirilirken MK.nun 13 ve 15. madde hükümleri gözönünde tutulmalıdır. Temyiz kudreti, şahsın davranışlarının mahiyet ve sonuçlarını arılayabilmesini ve bu anlayışa uygun olarak hareket edebilmesini ifade eder. Bu tariften de anlaşılacağı üzere, temyiz kudreti, şahısla, davranışlarının bilinç ve istemini, yani idrak ve irade unsurlarını kapsamaktadır. Temyiz kudretinin bilinç ya da idrak unsuru, insanın, davranışlarının saik ve kapsamını değerlendirme kudretini ifade eder; istem ve irade unsuru ise, bu değerlendirmeye uygun olarak hareket edebilme yeteneğidir. Görülüyorki irade, temyiz kudretinin önemli bir unsurudur. iradenin olmadığı veya eksik olduğu bir yerde, temyiz kudretinden bahsedilemez. Kusur, bir anlamda şahıstaki irade eksikliği olarak tanımlandığına göre, zarar görenin kusurundan söz edebilmek için, onun temyiz kudretine sahip olması gerekir (Fikret Eren - Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun illiyed Bağı Teorisi - Ankara 1975, Sayfa 196 vd.). Kaldıki, teknik anlamda bir davranıştan bahsedebilmek için, bunun irade ve bilinç mahsulü olması gerekir. Özetle belirtmek gerekirse temyiz gücünden yoksun olan kimse, bu güce sahip olsaydı, 'kendi kusuru sayılacak bir harekette bulunmuş ise, BK. 54/1 kıyas yolu ile uygulanır ve hakkaniyet gerektiriyorsa, tazminattan indirim yapılır (Eren - age, 198 vd. 206), (Tandoğan - age -325). (V, Tuhr - Borçlar Hukuku - Cevad Edege Çevirisi - Sayfa 104). Bu sonuç birlikte kusurun tanımından da çıkmaktadır. Zira birlikte kusur, aklı başında [makul] bir kimsenin kendi çıkan için sakınacağı veya sakınması gerekli olan düşüncesiz bir hareket olarak tanımlanmaktadır. Ancak bir kimsenin zararın doğmasına veya artmasına engel olmak için ne suretle hareket etmesi gerektiği hususu her olayda ayrı ayrı araştırılmalı, 'her olayın niteliği ve özelliği gözönünde bulundurulmalıdır. Bunlar az yukarıda da değinildiği gibi her halde makul bir kişinin kendi çıkarını 'korumak için alacağı tedbirler dışına çıkamaz. Bu bakımdan zarar görenin kusuru 'değerlendirilirken objektif bir ölçüye başvurulacaktır. Bu ölçü, benzer durum ve şartlar altında zarar görenin mensup olduğu çevredeki makul, normal bir insanın zararlı sonucun doğmasını önlemek için sarfedeceği çaba, göstereceği dikkattir (4.HD. 26.2.1979 gün ve 5666/2516; 4.HD. 4.12. 1978 gün ve 1985/13614 sayılı kararları. Kararlar için bakınız: Mustafa Reşit Karahasan - Sorumluluk ve Tazminat Hukuku - İstanbul 1981, Sayfa 1006 vd.). Olayımızda ise mağdur, yani zarar gören 7 yaşında ve temyiz kudretinden yoksun bir çocuktur. 0 halde, ancak makul [normal) bir insan için birlikte kusur olarak nitelenebilecek bir davranışın davacı küçük yönünden de birlikte kusur olarak nitelenmesi mümkün olamaz. Olayın cereyan şekli İtibariyle BK. 54/ldeki kuralın kıyas yoluyle davacı küçüğe uygulanması da düşünülemez. 0 halde, yaşı itibariyle kendisine yapılacak uyarları anlayamayacak ve değerlendiremeyecek olan (7 yaşındaki) mağdur davacının muhtemel bir tehlikeyi idrak edebilecek yaşta ve düşünce yapısında bulunmaması itibariyle havaya atılan topraklara bakması şeklinde gerçeklesen eylem ve davranışı birlikte kusur olarak nitelenemez ve bu itibarlada talep ettiği manevi tazminattan bir İndirim yapılamaz.
Öte yandan, mahkeme yine bilirkişi raporuna ve O rapordaki düşünceye dayanarak, bu olayın meydana gelmesinde küçük davacının ana ve babasının da özel ödevini gereği ve yeteri kadar yerine getirmedikleri gerekçesiyle yine davacı küçüğün manevi tazminatından birlikte kusur nedeniyle indirim yapmıştır. Oysa bu görüşe dahi katılmak mümkün değildir. Çünkü, davacı küçüğün cismani zarara uğraması ile sonuçlanan olayın meydana gelmesinde ana ve babanın birlikte kusuru bulunması, kural olarak sorumlu kişinin küçüğe ödemek zorunda kalacağı her türlü tazminattan indirim yapılmasını gerektirmez ve aksi yoldaki bir kabul ve uygulamayı haklı göstermez. Zira, kanuni temsilcinin (alie başkanının) gözetim ve özen ödevini gereği veçhile yerine getirmemiş olması, temyiz yeteneğinden (gücünden) yoksun olan mağdura, kendi kusuru olarak izafe edilemez. Velayet hakkı sahibi olan ana ve babanın, tazminat davasını, küçüğün kanuni temsilcisi olarak koğuşturmaları durumu değiştirmez (Tandoğan - age - 325), (Eren - age - 199), (Kanahasan - age, 971). Diğer bir ifade ile, sorumlu kişinin küçüğe borçlu Olduğu tazminat edimlerini geçici olarak temsilci durumundaki ana ve babaya ödemesi, sonuca etkili değildir. Çünkü özlenen bu tazminat baba ya da ananın malvarlığından ayrı olan çocuğun malvarlığına girecektir. 0 halde mahkemenin davacı küçük için hükmettiği manevi tazminattan ana ve babanın kusuru oranında bin indirim yapmış olması mümkün değildir. Şayet ana ve baba yararına bir tazminata hükmedilmek gerekirse o takdirde ana ve babanın birlikte kusuru tazminattan indirim sebebi teşkil edebilir. Nitekim mahkemenin ana ve baba tarafından talep edilen yurdiçi tedavi giderlerinden birlikte kusur nedeniyle indirim yapmış olması bu bakımdan doğrudur.
O halde mahkemenin, davacı küçük tarafından talep edilen 35.000 lira manevi tazminatı hak ve adalete uygun görmüş olduğu gözetilerek bu tazminattan hiç bir indirim yapmadan aynen (35.000 lira olarak') hükmetmesi ve kaza 25.000 lira maddi tazminattan da indirim yapmadan aynen tahsile karar vermesi gerekirken, yukarıda anılan ilkeler hilafına % 30 indirim yapmış olması bozmayı gerektirir.
3- Mahkeme ayrıca, davalının, davacının ana ve babasına davadan önce yardım amaciyle ödediği 7.000 lirayı da davacı küçüğün talep ettiği maddi tazminat ile diğer davacıların talep ettikleri yurdiçi tedavi giderleri toplamından düşmüş bulunmaktadır. Oysa davacı küçüğün hak ettiği tazminatın 54859426 liraya baliğ olduğu tespit olunmuştur. davalı 7.000 lirayı yardım amacıyla verdiğini cevap dilekçesinde belirttiğine göre, bu paranın tedavi gideri karşılığı verilmediği anlaşılmaktadır. 0 halde, davacı küçüğün 25.000 liradan baret maddi tazminatı, bunun çok üstünde gerçekleşen tazminat alacağından düşerek istediğini kabul (davalının savunması yönünden de) olayların akışına uygun düşecektir. Bu bakımdan mahkemenin 7.000 lirayı ikinci kez maddi tazminattan düşmüş olması dahi yasaya aykırıdır.
4- Mahkemenin, davacı ana ve babanın yurtdışında davacı küçük için yaptıkları tedavi giderleri ile ilgili isteklerini kabul etmeyip bu talebi reddetmesi de, toplanan delillere ve gerçekleşen olgulara ters düşmüştür. Hemen belirtmek gerekir ki, BK.nun 46/1. maddesinde yer alan (bütün masraflar) deyimi çok kapsamlıdır; öyleki, zarar görenin kurtarılması, sağlığının ve çalışma gücünün iadesi için yapılan ve özellikle de yapılması gerekli olan bütün giderler, zarar tutarının belirlenmesinde göz önünde bulundurulur. Bu giderlere, katlanmak zorunda kalınan ve uğranılan cismani zararın giderilmesi ile ilgili bulunan bütün giderler dahildir.
Dosya içinde mevcut Yüksek Sağlık Şürası'nın 2 Temmuz 1980 tarih ve 7192 sayılı kararının 2. bendinde aynen "... daha ileri tetkik düşüncesine yurtdışına gönderilmesinin düşünüldüğü, bunun geçerli olduğu... " hususuna açıkça işaret edilmiştir. Ana babanın, çocuklarının gözünün görmesi ve eski sağlığına kavuşması için en ileri tıbbi ve teknik imkan, çare ve tedbir ve tedavilere başvurmalarından daha doğal ve özellikle insancıl bir tutum ve davranış düşünülemez. Bu yön genellikle ana ve baba olmanın ötesinde insan olmanın doğurduğu sorumluluk duygularının tabii ve zorunlu bir gereği ve sonucudur. Bunun aksini düşünmek doğal ve normal olmıyanı kabul etmek olur ki, bu da insan yaradılışına, mantığa ve dolayısiyle hukuka uygun düşmez. 0 halde, Yüksek Sağlık Şürası kararında [raporunda] da açıkça "... mağdur küçüğün yurtdışına, daha teknik imkanların sağlanması düşüncesi ile gönderilmesinin yararlı olacağı. .." önerildiğine göre, davacı ana ve babanın bu öneri doğrultusunda çocuklarını tedavi için yurtdışına götürmelerinde, tazminat hukuku ile bağdaşmıyan bir yön yoktur; anılan öneri üzerine yurtdışında katlanılan bu tedavi giderleri her yönü ile verilen zararla ilgilidir; zararla, bu giderler arasında uygun bir illiyet bağı vardır ve davacı ana ve baba y:önünden doğrudan doğruya doğan bir zarar niteliğindedir. 0 halde, bu açık tıbbi öğeleri karşısında davacı anne ve babanın çocuklarını, dürüstlük kurallarına aykırı davranışla (haksız eylem failini zararlandırmak amaciyle) yurtdışına tedavi için götürdüklerini ileri sürmeye imkan olmadığı gibi, (Tuhr - ege - 391 vd.), (Oser / Schönen~berger - Borçlar Kanunu Şerhi - R. Seçkin -çevirisi - Sayfa 421), (F. H. Sayman / H. K. Elbir - Borçlar Hukuku - Sayfa 478); gerek bu yön ve gerekse Yurtdışında yapılan giderlere, kendilerini zararlandırmak amaciyle katlanıldığı davalı tarafça savunulmamıştır. Öte yandan iyileşmek imkanı hasıl olmasa dahi yapılan giderlerin tazmini gerekir (Tandoğan - age - 284). Bu durumda davacı anne ve baba ispat şartıyla yurtdışında 'katlandıkları tedavi giderlerini istemekte haklıdırlar. Bu konuda mahkemece yapılacak iş, bu istek doğrultusunda ikame edilecek delilleri inceleyip, yurtdışında yapılan giderlerin kapsamını belirlemek ve davacı ana ve babanın birlikte :kusurlarını ve isteği de gözetip hasıl olacak sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir ve karar anılan nedenlerle bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın ikinci ve üçüncü bentlerde gösterilen nedenlerle davacı küçük Kerem ve dördüncü bentte anılan nedenlerle davacı Hasan ve Remziye yararlarına (BOZULMASINA), davacıların sair temyiz itirazlarının birinci bentde gösterilen nedenlerle reddine ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 11.3.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini