Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1981/8282
K: 1981/8950
T: 03.07.1981
DAVA : Davacılar, ortak miras bırakanları adına tapuda kayıtlı olan 25 parsel sayılı taşınmazın kanuna aykırıve geçersiz satış sureti ile davalılar adına intikal eden kaydının iptalini istemişlerdir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Bu hüküm yasal sürede davacılar tarafından temyiz edildiğinden dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR: Davacılar, iki hukuksal nedene dayanarak ortak miras bırakanları tarafından satış sureti ile davalılara temlik edilen, dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının iptalini ve adlarına tescilini istemişlerdir.
1- "Taşınmaz Edirne'de bulunduğu halde, satış işlemi usul ve yasaya aykırı olarak Edirne Tapu Sicil Muhafız Yardımcısı tarafından satıcının yatmakta olduğu İstanbul'daki Amerikan Hastanesi'nde yapılmıştır".
2- "Satıcı Fatma, akdin yapıldığı 14.8.1975 günü hukuki ehliyetten yoksun olup 17.8.1975 tarihinde de ölmüştür.
Mahkemece satış işleminin geçerliliğinden, satıcının hukuki ehliyete sahip bulunduğundan tapu sicil muhafızı ve yardımcısının yaptıkları işlemden dolayı ceza mahkemesinde mahkum olmalarının satış akdini etkilemeyeceğinden.... vs. söz edilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkamenin olayları, delilleri takdirde ve değerlendirmede düştüğü yanılgıları özellikle hukuki ehliyetsizlik iddiasına ilişkin soruşturmadaki hareket noktasının yasaya aykırılığını sergileyebilmek için dava dilekçesi, layihalar, mahkumiyet ilamı ve tanık sözleri ile tartışmasız hale gelen ve kesinlik kazanan maddi olayın açıklanması gerekir.
Şöyle ki :
Edirne şehir merkezinde, 525 ada 25 parsel sayılı dava konusu evin maliki ve davacıların miras bırakanı Fatma, bu evde yalnız yaşayan hasta, yaşlı, fakat varlıklı bir kadındır. Tapu Sicil Muhafızı Orhan, Muhafız Yardımcısı Gülşen ve tüccar Sinan ile iyi komşuluk ilişkileri içindedir. Ağırlığı artan ve ileride ne getireceği bilinemeyen bu ilişkilerden uzaklaşmak istemiş olacak ki, Fatma, bu sözde dostlarını Edirne'de bırakıp Kartal'a yerleşmiş ve kısa bir süre sonrada kanser hastalığı nedeni ile İstanbul Amerikan Hastanesi'ne 13.8.1975 günü yatmıştır. Adı geçen hanımın Edirne Tapu Sicil Muhafızlığı'nda 4.8.1975 tarihli bir dilekçesi vardır. Dava konusu taşınmazın Sinan'ın çocukları olan Arslan, Kerim ve Nihat'a satacağını, akdin Edirne'deki adresinde yapılmasını isteğini bildirmektedir. O tarihte bu dilekçenin Fatma taraından bizzat verildiği belli değildir. Fakat Sinan tarafından verilmesi çok güçlü olasılıktır. nitekim Sinan 14.8.1975 günlü dilekçeleri ile Edirne Tapu Dairesi'ne başvurmuş satıcı Fatma'nın Kartal İlçesi ...... Sokak, Doğan Apartmanı No: 409'da oturduğunu bildirmiş ve satış akdinin bu adreste yapılmasını istemiştir. Aynı gün Tapu Sicil Muhafızı Orhan, yardımcısı olan Gülşen'i İstanbul'da takrir olmak üzere görevlendirmiş, adı geçen memure, Sinan tarafından hiç vakit kaybedilmeden İstanbul'a götürülmüş Kartal'daki adresinde bulunamayan Fatma hastanedeki ölüm döşeğinde ele geçirilmiş, orada hazır iki tanık huzurunda akit tablosuna imzasının alınması başarılmıştır. Satış akdi, alıcılardan 1962 doğumlu Nihat'a velayeten babası Sinan huzurunda yapılmış diğer iki alıcı bulunmamış, onların imzaları da Edirne'de daha sonra alınmak suretiyle işlem tamamlanmıştır. Tamamlama işleminin Fatma'nın ölümünden evvel mi sonra mı yapıldığı soruşturma dışı bırakılmıştır.
Bir çok memurun yapmakla zorunlu olduğu görevini ifadan çeşitli bahanelerle kaçındığı ülkemizde tapu sicil muhafızına baş vurulduğu anda olağanüstü bir süratle hareket ederek yardımcısını yetki bölgesi dışına takrir almak üzere göndermesi ve aynı gün aynı hızla el ve işbirliği içinde satış sözleşmesinin tamamlanması üzerinde dikkatle durulacak ve düünülecek bir olaydır. En basit işler için tapu dairelerine günlerce gidip gelen saatlerce bekletilip yüzlerine bile bakılmayan vatandaşlar acaba neden bu sür'at ve kolaylık nimetinden yararlandırılamazlar? Onlar için bürokrasi aşılmaz bir çemberdir de, Sinan için tüm yasalar usuller, genelgeler bir tarafa itilerek, yollar bir anda dümdüz hale getirilmiştir. Hiç kuşkusuz bu kolaylığın, bu ayrıcalığın bir tavizi bulunduğu kabul edilmese bile, en azından güveni yok eden bir anlamı olmak gerekir.
Olayların oluşan zinciri, elele veren iki memurla iş sahibinin gerçek amaçlarını hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak açıklıkta ortaya koymuştur. Çok acele etmekte hakları vardır çünkü Fatma, hayatının son saatlerini yaşamakta, ölümle savaşmaktadır. Yasayı çiğnemek bahasına da olsa satış sözleşmesine imzası alınmalıdır. Bunun için her olanak kullanılmış, her kapı zorlanılmış ve sonuçta iş onlara göre kotarılmıştır.
Asliye ceza mahkemesinin Yargıtay'ca onanıp kesinleşen ve infaz edilen 16.3.1979 gün ve 1977/59 esas sayılı olup Tapu Sicil Muhafızı Orhan ile Yardımcısı Gülşen'in mahkumiyetine ilişkin, örnek sayılacak kararında belirtildiği gibi; adı geçen görevliler 2015 sayılı Yasalara, usullere ve genelgelere göre aykırı hareket etmek suretiyle görevlerini kötüye kullanmışlardır. Hukuk mahkemesinin kabul ettiği gibi, eylemleri inzibatı cezayı gerektirir derecede değil suç niteliğindedir. Zaten bu nedenle TCK.nun 59. maddesi uygulanmadan cezanın ertelenmesi isteğinde reddedilerek mahkumiyet kararı verilmiş, kamu düzenine karşı işlenen suçun ağırlığı vurgulanmıştır. Böyle bir mahkumiyet ilamının hukuk hakimini bağlamayacağı yolundaki düşünce hukukunun temel kurallarıyla bağdaşamaz. Hukuk hakimi kesinleşmiş ceza ilamının yanlış ve isabetsiz olduğunu tartışamaz. Eğer eylem Türkiye'nin bir yerinde suç ise her yerinde suçtur. Ceza Mahkemesinde suç sayılan eylemin aynı yerdeki hukuk mahkemesinde suç sayılmayacağına ilişkin düşüncenin hukuk mantığında yeri bulunamaz. Öyle olduğu için karar yerinde aksine bir gerekçe gösterilmemiştir.
Bu konuya ışık tutan (15.11.1953 gün - 25/10 ve 29.5.1957 gün - 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararları ile HGK.nun 10.1.1975 gün 1971/1-406 sayılı ve yine HGK.nun 16.5.1975 tarih 1970/4-577 E. 427 K. sayılı kararlarında 4.HD.nin 14.5.1975 gün 2342/6310, 11.5.1973 gün 7158/5969, 19.4.1965 gün 4159/2061 sayılı kararlarında Andreas von Tuhr, Borçlar Hukuku Cilt : 1, Cevat Edege tercümesi, sahife 412, Oser Schönenberger, Dr. Recai seçkin tercümesi sahife 490) da açıklandığı üzere; ceza ve hukuk mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen BK.nun 53. maddesi hükmü hukuk hakimini, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Her mahkumiyet kararı o eylemin (olayımızda işlemin) hukuka aykırılığını tesbit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Gerek bilimsel görüşlere ve gerekse Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarına göre ceza hakiminin saptadığı maddi olaylar ve özellikle fiilin hukuka aykırılığı ve davalılar tarafından işlenmiş olup olmadığı hukuk hakimini tamamen bağlayıcıdır.
Maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi ilamı, taraflar yönünden kesin hüküm niteliğini taşır. Artık hukuk mahkemesinde bu maddi olayın aksi iddia ve ispat edilemez. Hukuk hakimi ceza hakiminin mevcut delil ve işlemlerin hatalı takdir ettiği düşüncesi ile aksine bir hüküm kuramaz.
Kaldı ki, ortada bu mahkumiyet ilamı olması bile "Tapu memurlarının, ancak kendi görev bölgeleri içinde takrir almaya yetkili olduklarına, yani bölgeleri dışında görev yapamayacaklarına" ilişkin 2015 sayılı Yasanın buyurucu 1. maddesini ve 711 sayılı Yasayı gözardı etmek yada bu yasaları sözü ve ruhu dışında hukuksal olmayan kişisel düşüncelerle davalılar yararına yoruma tabi tutmak olanağı yoktur.
Ayrıca olayların düzenlenmesinde en aktif rolü oynayan Sinan'ın alıcılardan 1962 doğumlu Nihat'ın velisi sıfatı ile akit sırasında bulunması yeterli değildir. Hazı olması gereken diğer alıcı Kesim ve Arslan'ın da Esma'nın velayeti altında oldukları anlaşılmaktadır. Satış işlemi yapılırken bu iki alıcı temsil edilmemiştir. Sonradan akit tablosuna imzalarının alınması bile, görevlilerin hastahanede yapılan işlemi yetersiz gördüklerinin sonradan tamamlama yada düzeltme zorunluluğunu duyduklarının kanıtıdır. Olaya bir başka yönden de yaklaşıp inceleme gereği vardır. Satıcı Fatma ölüm döşeğindedir, akciğer kanserine iki gün sonra yenik düşecektir. Edirne'den kalkıp, Kartal'ı İstanbul'u aynı gün dolaşan ve sözde görevine çok bağlı olan bu hanım memur hastanenin içindeyken neden hastanın şuuru konusunda çok kolaylıkla sağlanması olanağı bulunan bir rapor hiç değilse bir belge almak ihtiyacını duymamıştır da, kendi gözlemleri ile yetinmiş, Sinan beye gösterdiği fevkalade ilgiyi zavallı bir hastanın hukukundan esirgemiştir. Görevseverlik tek yanlımıdır? Uzman doktor yerine geçen tapu memuru ülkenin neresinde görülmüştür? Hal böyle olunca memurenin iyiniyetle bu işlemi yaptığına nasıl güvenilir? Bu davranış vazife yapmak değil, tertibin gerçekleşmesini sağlamaktan başka bir anlam taşımaz.
Akit tablosunda satış bedeli 100.000.- lira gösterilmiş; 30 bin lirasının hastahanede satıcıya ödendiği ya da hastahane giderlerinin karşılandığı konusunda bir uyuşmazlık yoksa da kalan 70.000.- liranın ödendiği kesinlik kazanmamıştır. Bir an için satış bedeli 100.000.- liranın satıcıya ödendiği kabul edilse, bu taşınmazın akit tarihinde en az 400-500 bin lira değer taşıdığı iddası inceleme konusu yapılmamış, soruşturma bu yönden noksan bırakılmıştır. Edirne şehir merkezinde 30 bin, yüzbin liraya akit tarihinde bir ev satın alınabileceği ülkemizin ekonomik gerçeklerine aykırıdır. Taşınmazın gerçek değerinin saptanması yoluna gidilse idi, tertipdeki amaç, işlemlerdeki sür'at daha açıklıkla anlaşılabilir hale gelecekti. Nevar ki, mahkeme satış işlemini daha başlangıçta Geçerli saydığı için böyle bir yönün saptanması gereğini önemsememiştir. Ancak soruşturmadaki bu noksanlık yukarda belirlenen güçlü delilleri değerden düşürecek ve davanın kabulünü önleyecek nitelikte değildir.
Mahkeme satış sözleşmesinin hukuka uygunluğunu kabul ettikten sonra, davanın gündemine "hukuki ehliyetsizlik" iddiası gelmiştir. Bu konudaki iddia tanık sözlerine dayanılarak reddedilmiştir. Oysa MK.nun 359 ve ona bağlı hükümlerine göre, hukuki ehliyetsizliğin varolup olmadığının mutlaka tabip raporu ile saptanması zorunludur. Gerçeğe ulaşmak için belli yasal kurallara göre soruşturma yönteminin tayini, sorun ile çözüm arasındaki yolu yasa açısından saptanması gerekir. Hastanedeki protokol kayıtları, inceleme, gözleme raporları tıbbi müdahale ve uygulamalara ilişkin bilgilerin getirilip uzman doktorlardan ya da Adli Tıp Meclisi'nden hastanın akit tarihinde hukuki ehliyete sahip bulunup bulunmadığına dair kesin rapor alınması olanağı varken, mahkemece böyle bir nesnel delilin ihmal edilmesi, tanıkların soyut sözleri ile yetinilmesi olarak tanımladığı yaşamla ölüm arasındaki şuursuz dönemde hastanın ehliyetli olduğundan söz etmek, pozitif bilimin, hayat gerçeğinin karşısına çıkmak demektir. Akciğer kanseri ile boğuşan bir hastanın ölümünden en çok iki gün önce "Haleti-Nezide" bulunup bulunmadığının soruşturulması en azından yerine getirilmesi gereken bir araştırma işlemi olmak gerekirdi. O halde, mahkeme kendi kabulüne göre dahi yetersiz soruşturmaya, yanlış değerlendirmelere dayanarak hukuki ehliyetsizlik iddiasını reddetmiş bulunmaktadır.
SONUÇ : Olaya hangi açıdan bakılırsa bakılsın satış işlemi, kökeninde suç teşkil eden bir eylem yatığı için yasaya aykırıdır. Akit ölü doğmuştur. Geçersizdir. İptal davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, hukuksal olmayan düşüncelerle reddedilmesinde isabet yoktur. Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yukarda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) peşin harcın iadesine 3.7.1981 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini