Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:1981/14350
K:1981/14955
T:25.12.1981
  • KOMŞULUK HAKLARI
* ÖZET:Davacı belediye, davalıya ait çimento fabrikanın çıkardığı zehirli gaz ve toz artıklarının il merkezinde tüm canlılara zarar verdiğini ileri sürerek zararın önlenmesini istemiştir.
Özel hukuk karşısında belediye, ilde oturan ve davalı fabrikanın eyleminden zarar gören herhangi bir kişiden farklı değildir.
Komşuluk hukukuna konu olan davalarda, itiraflara ait taşınmazların birbirine bitişik olmaları, taşınmazları malik sıfatı ile ellerinde bulundurmaları gerekmez.
Bir taşınmazın mesafesi ne olursa olsun, öteki bir taşınmazın kullanılmasından ileri gelen taşkınlık ve zararın etki alanı içine girdiği hallerde tarafların komşu sayılmaları gerekir.
Uyuşmazlığı niteliğine göre, öncelikle uzman bilirkişiler kurulunca yerine getirilmesi önerilen önlemlerin alınmasının parasal yönünün kesin olarak saptanması ve bu önlemlerin davalı tarafından yerine getirilmesine, davalının bu yükümlülüğü yerine getirmemesi halinde ise aynı önlemlerin bizzat davacı tarafından alınmasına ve karşılığı paranın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermelidir.
(743 s. MK m. 661)
Taraflar arasındaki davada; davacı belediye, davalıya ait çimento fabrikasının baca ve çeşitli bölümlerinden çıkan gaz, toz ve çimento artıklarının kent üzerine dağılıp yayılmak suretiyle insan, hayvan ve bitkilere zarar verdiğini, bu hususun teknik elemanlar tarafından saptandığını, alınan idari karar!ara rağmen, davalı fabrikanın herhangi bir önlem almadığını ileri sürerek tespit olunacak zararın giderilmesini ve şimdilik 5 100 lira tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı fabrika vekili, iddianın belirgin olmadığını, bacadan çıkan tozların zarar vermediğini savunmuştur.
Mahkemece, hüküm fıkrasında yazılı önlemlerin alınması suretiyle zararın ortadan kaldırılmasına, aksi halde fabrikanın çalıştırılmamak suretiyle müdahalenin menine, davacının uğradığı zararın miktarı bilirkişilerce saptanamadığında tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir. Hüküm davalı tarafından süresi içinde duruşma isteği ile temyiz edilmiştir. Duruşma isteği değer yönünden reddedildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü
Davacı belediye, davalılara ait çimento fabrikasının çıkardığı zehirli gaz ve toz artıklarının Çorum il Merkezi'nde tüm canlılara zarar verdiğini, alınan idari karar, önlem ve yapılan başvurulardan şimdiye dek olumlu sonuç alınamadığını ileri sürerek, zararın önlenmesini istediğine göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın komşuluk hukukundan kaynaklandığı kuşkusuzdur.
Uyuşmazlığın özüne inmeden önce davanın ön koşullarının var olup olmadığının incelenmesi gerekir. Şöyleki
1 - Davacı belediye 1580 sayılı Yasaya ve diğer ilgili yasalara göre teşekkül etmiş bir kamu tüzel kişiliğidir. Gem anlamda belde nin düzenini, halkın sağlık ve esenliğini korumakla görevli ve sorumludur. Belediye ayni zamanda: çok sayıda ağaçlıklı yeşil alanların ve binaların da malikidir. Özel kişiler gibi tüm varlığını her türlü zarar ve tehlikeden korumak belediyenin tartışılmaz hakkıdır. Özel hukuk karşısında belediye, Çorum'da oturan ve davalı fabrikanın eyleminden zarar gören herhangi bir kişi deh farklı değildir.
2 - Belediye bir kamu kuruluşu olduğuna, idari yönden pek çok yetkilerle donatıldığına göre, soruna idari yollardan giderek çözüm bulunması gerekeceğine ilişkin düşüncenin de davada saygın bir yeri bulunduğu yadsınamaz. Nevar ki, belediyenin yukarda açıklandığı gibi adli yargıya başvurabilme hakkı da o derece yasaldır. Davacının mevcut haklarından diğerini kullanmaya zorlanması hukuk kurallarıyla bağdaşamaz. Kaldı ki; bu dav;]da davacı belediye yirmi yılı kapsayan bir dönem içinde idari yönden tüm: işlemleri oluşturmuş, kendi meclisinden fabrikanın kapatılmasına varıncaya kadar çeşitli kararlar almış, Vilayet ve Sağlık Bakanlığı'nı harekete geçirmiş, sorunu idarenin ve hatta basının gündeminden hiç bir zaman çıkarmamış, fakat, idari üniteler arasındaki :koordinasyon bozukluğu ve bürokrasinin ağır aksak çalışmaları ve davalı fabrikanın idari uyarı ve kararlara karşı umursamazlığı yüzünden hiç bir olumlu sonuç almayı başaramamış, hatta mevcut elektro-filtreyi çalışır hale dahi getirtememiştir. Belediyenin artık genel yargıya başvurmaktan başka çaresi kalmamıştır. Ülkemizde bilinen bir acı gerçek vardır ki; idari kararların yerine getirilmesi siyasal ortamın koşullarına, idarecilerin kişisel görüşlerine göre durdurulmakta ya da bu işlemler :uzatılmaktadır. Bu nedenle belediye, genel yargıya başvurarak suretiyle güvenli bir yola girmiş, hakimin ve seçilecek uzman bilirkişilerin tarafsızlığına sığınarak iyi niyetini göstermiş, soruna kalıcı bir çözüm bulunmasını istemiş, infazı her zaman mümkün olabilecek bir kesin hüküm" elde etmeyi amaçlamıştır.
3 - Komşuluk hukukuna konu olan davalarda, taraflara ait taşınmazların birbirine bitişik olmaları, taşınmazları malik sıfatı ile ellerinde bulundurmaları gerekmez. Teknik anlamdaki "Komşu hakkı ' ile halk dilindeki "Komşuluk ilişkisi arasında coğrafi alan, uzaklık ve kapsam yönlerinden büyük bir fark yoktur. Birbirine bitişik taşınmazlarda oturanların "komşu" oldukları ve sayıldıkları kuşkusuzdur. Ancak kişilerin komşu sayılması için birbirine bu kadar yakın olmaları da şart ve zorunlu değildir. Kişilerin belirli bir çevrede oturması yeterlidir. Kaldı ki MK.nun 661. maddesinde "mesafenin" belirli bir sayı ile saptanmasından özellikle kaçınılmaz, bu tercihle yasaya günün hızlı gelişme ve değişmelerini karşılayacak büyük esneklik kazandırılmıştır. Bir taşınmazın mesafesi ne olursa olsun, öteki bir taşınmazını kullanılmasından ileri gelen taşkınlık ve zararın etki alanı içine girdiği hallerde tarafların "komşu ' sayılmaları gerekir. 0 halde " mesafe " davanın görülebilirlik öğesi sayılamaz.
4 - Zararın önlenmesi, kişinin mal varlığında azalmayı engellediği için yarar sağlayan bir istek niteliğindedir. Zararın önlenmesi "yarar" sağlayan bir istek niteliği taşıdığına göre kişinin dava açmak yetkisi vardır.
Yukardan beri açıklanan bu gerekçelerle davacı belediyenin "aktif dava ehliyetine" sahip ve bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu ve davanın ön koşullarının oluştuğu ortaya çıkmıştır.
Uyuşmazlığın özüne gelince: Bencil ve hoyrat bir dünyada tek başına yaşaması olanaksız olan insan oğlunun sanayileşme çabası içerisinde doğayı unutup çevreyi kirlettiği ve komşuluk müessesesini de geçmişe bıraktığı bir gerçektir. Sosyo-ekonomik koşulların büyük çapta değişik gelişmesi ve teknolojinin aşırı bir hızla ilerlemesi sonucu olarak, çağımızda birlikte yaşamayı zorlaştıran, ağırlaştıran sorunlar gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle fabrikaların duman, gaz ve artıkları yalnız insanı değil doğayı bile rahatsız etmekte ve hatta insan yaşamını dahi tehlikeye sürüklemektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık salt Çorum'da ve Ülkemizin diğer sanayi merkezlerinde değil dünyanın pek çok yöresinde büyük boyutlara ulaşmış, evrensel bir sorun olma niteliğini kazanmıştır. Uzman bilirkişilerin gözlemlere dayanan açıklamalarında da çarpıcı örneklerle vurgulandığı ve davalı vekilinin de kabul ettiği gibi, özellikle Almanya'da kentlerin içerisinde kalmış fabrikaların çevreye zarar vermesi kesinlikle önlenmiş, uyuşmazlıklar da en alt düzeye indirilmemiştir.
Medeni Yasamız, toplumda böylesine ciddi rahatsızlıklara yol açan hallerin önlenmesini ve birlikte yaşamanın kolaylaştırılmasını sağlayacak geniş ve etkili bir düzenleme getirmiştir. Anılan Yasanın 661. maddesi, insanı gerçek davranışları içinde ele almış, çok insancıl ve "esnek" bir hüküm ile, malikin taşınmazını kullanırken "aşırılığa kaçmamasını" ve komşularının "aşırı sayılmayan" kullanmalarına katlanmasını öngörmüştür. Yasaların tümü hakların "aşırılığa" kaçan ölçüler içinde kullanılmasına izin vermemiştir. Hukuk düzeni, kural olarak (meşru müdafaa, ızdırap...) gibi haller dışında, bir kişinin hakkını kullanırken başkalarına zarar vermesine göz yummamıştır. Zarara yol açan her davranış, hukukun önlediği, yasakladığı bir eylemdir. Özetlenecek olursa; taşınmaza malik olan kişinin, onu mutlak şekilde, sınırsız ve sorumsuz olarak kullanma yetkisi yoktur. Malik (ya da kiracı vs.) taşınmazını keyfince ve dilediği gibi kullanamaz. Bu yetki yasaların çizdiği sınırları aşamaz. Malik, yasal sınırların dışına çıkmışsa eylemi önlenebilir. Başkalarına katlanmaları gereksiz bir zarar vermişse ödemeye zorlanabilir. Yukarda sözü edilen yasa hükmünde de yer alan bu güçlü kural, toplum halinde yaşamaya olanak sağlayan insancıl, gerçekten, çok gerekli ve zorunlu bir kısıtlmadır. Haklar da, özgürlükler gibidir. Kişilerden birinin özgürlüğü, ötekinin özgürlüğü ile sınırlıdır. Belirli bir çevrede oturmak hak ve özgürlüğüne sahip olanlar, komşusunun mülkünü kullanmasından ileri gelen taşkınlıklardan ötürü o yeri terketmek veya zarara katlanmak zorunluğunda değildirler. Aksini düşünmek toplumsal yaşantıyı çekilmez ve katlanılamaz hale getirir yada, en azından zorlaştırır.
Bu genel açıklamalarla uyuşmazlığın çerçevesi çizilmiş, sorunla çözüm arasındaki hukuki bağ ortaya çıkmış, sıra delillerin tartışılmasına gelmiştir.
Belediye, Vilayet ve Sağlık müdürlüğünün iş birliği ile davanın açılmasından yıllarca önce yaptırılan çok geniş ve etraflı bir çalışmayı içeren bilirkişi incelemesine ilişkin rapor, Mahkemece oluşturulan ve çevre sağlığı konusunda ülke çapında üne sahip uzman bilirkişiler kurulu tarafından da doğrulanmış, davalıya ait fabrikanın bacasından ve diğer yerlerden çıkan "kükürt di oksit: S02" gibi zehirli gazların, çimento tozlarının, hakim rüzgarların da etkisi ile kentin üstüne devamlı şekilde dağılıp yayıldığı, insan, hayvan ve bitkilerin hayatını tehdit ettiği, hele çocuklarda çeşitli göğüs hastalıklarına yol açtığı, böylece davalı fabrikanın hesaplanması çok güç ve o kadar da büyük zararlara sebebiyet verdiği, yeşil alanların kuruduğu, fabrika yakınlarındaki Devlet Hastanesinin zarardan en çok etkilendiği, toz tutma donanımına ait çelik kontrüksiyon kısmının monte edilmesine rağmen, uzun süredir çalışabilir hale getirilmediği, bu halin davalı fabrika tarafından konuya gerekli önemin verilmediğini kanıtladığı, bilimsel çalışma sonucu elde edilen bulgulara dayanılarak, pozitif bilimin kesin, tartışılması imkansız gerçekçiliği ve ciddiyeti içerisinde açıklanmış, zararın önlenmesi için alınması zorunlu görülen önlemler somut nitelikte ve en keskin çizgileriyle ortaya konmuştur.
Davacı belediyeden, bu derece sakıncalı ve hayati yönden tehlikelerle dolu duruma katlanması istenemez, beklenemez. davalı, taşınmazını kullanırken, komşularının rahatsızlığını engelleyecek hiçbir önlemi gerçekleştirmemiş, fabrikanın kurulduğu 1958 yılından beri kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyi alabildiğine savsaklamıştır. davalı, alınması zorunlu olan önlemleri "büyük proje ve yatırımları gerektirdiği" bahanesiyle sürüncemede bırakmış, lüzumlu emek ve para harcamasını yapmadan "komşular ölsün, benim fabrikanın bacası tütsün" gibi bağışlaması mümkün olmayan ağır bir kayıtsızlık ve kusurlu bir davranış içinde yirmi yıldır bu "haksız fiilini" sürdüre gelmiştir.
Davalı vekilinin, "büyük proje ve yatırımları gerektirdiğinden" söz ettiği önlemlerin mali portesi, uzman bilirkişiler tarafından 20 ile 30 milyon lira olarak değerlendirilmiştir. Büyük bir işletmeye ve güçlü bir teknik kadroya sahip bulunan davalının bütçesi içerisinde Otuz milyon lira, sayısı hemen belirlenemeyecek kadar çok insanın hayatının tehlikeden kurtarılması için gözden çıkarılması, özveri sayılabilecek bir para değildir. "Büyük proje gerekeceğine" ilişkin savunmanın ciddi olmadığı, içtenlikten uzak kaldığı ve gerçeklere aykırı düştüğü, uzman bilirkişilerin çok :;ayıdaki bilimsel raporlarında açıklanmıştır.
Eş anlatımla, kentteki hayvan varlığı, doğadaki bitki örtüsü ve özellikle evrenin en kutsal varlığı sayılması gereken insan sağlığının korunması karşında gerekli önlemlerin alınması için harcanması zorunlu görülen para ve uygulanacak projenin kapsamı hemen hiç değerindedir. Sorunun ulaştığı boyutlar karşısında sonuca etkili olamaz. Bu itibarla davalının tam bir ilgisizlik içinde süregelen, komşularına aşırı zarar verici eylemine son vermesi gerektiği, hiç bir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde kesin ve belirgindir.
Sonuç: Yukarda yazılı düşüncelerle, uzman bilirkişilerin saptadıkları somut önlemlerin davalı tarafından yerine getirilmesine, mahkemece karar verilmesinde hiçbir isabetsizlik yoktur. Davalının bu konuya değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak; mahkeme hüküm fıkrasının diğer bendlerine konu olacak hususları tespit ve tayin ederken bazı yanılgılara düşmüştür. Şöyle ki;
1- Zararın varlığı kesinlikle saptandığı ve davacı vekili şimdilik koşulu ile 5 100 liranın tahsisini istediği halde "zarar miktarının tayinindeki güçlükten ve bu işlemin zaman alacağından" bahisle tazminat talebinin reddedilmesi, mahkemece davanın esastan kabulüne dayanak yapılan gerekçelere, anılan yasa hükmüne aykırıdır. Dava ile çelişen isabetsiz bir görüştür, nevar ki davacı belediye, temyiz yoluna başvurmadığı için bu husus bozma nedeni yapılamamıştır.
2 - Taraflar arasında mülkiyet uyuşmazlığı olmadığı ve davacı da istekte bulunmadığı halde "müdahalenin menine biçiminde hüküm kurulması da doğru değildir.
3 - Uyuşmazlığın açıklanan niteliğine göre, mahkemece izlenmesi gereken yol; öncelikle uzman bilirkişiler kurulunca yerine getirilmesi önerilen önlemlerin alınmasının parasal yönünün neden ibaret bulunduğunun kesin olarak saptanması ve bu önlemlerin davalı tarafından yerine getirilmesine, davalının bu yükümlülüğü yerine getirmemesi halinde ise aynı önlemlerin bizzat davacı tarafından alınmasına ve karşılığı paranın dava,dan tahsili ile davacıya ödenmesine hükmetmekten ibarettir.
Mahkemece bu yönde gerekli bir incelemeyi içermeyen araştırma ile yetinilip MK.nun 661. maddesinin sınırları dışına çıkılarak ve mülkiyet hakkının kullanılmasını tümü ile ortadan kaldırma sonucunu doğuracak biçimde "davalının önlemleri almaması halinde fabrikanın çal aştırılmamak süretiyle müdahalenin men'ine " karar verilmesinde isabet yoktur.
Davalının iki ve üç sayılı bentlerde belirtilen hususlarla ilgili temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan salt bu iki nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin harcın iadesine 25.12.1981 tarihinde Oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini