 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/917
K: 1981/2464
T: 06.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki senet iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin biçim eksikliği nedeniyle "iptaline" karar verilmesi için istemde bulunmuştur. Böylelikle, yanlar arasında geçerli yolda bir hukuksal ilişkinin kurulmadığının saptanması amaçlanmıştır. Öyleyse, dava hukuksal nitelikçe saptama (tespit) davasıdır. Gerçekte de, saptama davaları, bir hukuksal ilişkinin var olup olmadığının saptanmasına değin davalardır. Dava konusu somut olayda, davacı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesini biçim eksikliğinden ötürü "iptalini" istemekle yanlar arasında bağlayıcı güçte böyle bir hukuksal ilişkinin kurulmadığının saptanmasını amaçlamış olmaktadır. Saptama davasının dinlenebilme koşullarından biri de hukuksal yararın bulunmasıdır. Bu davada, hukusal yarar olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki; taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, kişisel bir borç doğurur. Davalı alıcı, bu sözleşmeye dayanarak, MK. m. 642 uyarınca, mülkiyetin tanınması (cebri tescil ) davası açtığında, sözleşmenin geçersizliği o davada ileri sürülebilir. Üstelik mahkeme, istemin haklı olup olmadığını belirlerken, dayanılan sözleşme yönünden tartışma açmakla yükümlüdür. Genelleme yaparak belirtelim ki, açılmış ve görülmekte olan ya da açılacak bir davada, iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı bir saptama davası açmakta hukuksal yarar yoktur.
Davacı, taşınmazın tapuda tescili malikidir. O nedenle mülkiyet hakkına dayanarak davalıya karı elatmanın önlenmesi davası açabilir. Böyle bir davada davalı alıcının "iptali istenen taşınmaz satış vaadinin varlığını ileri sürmesi durumunda, uyuşmazlık, iddia ve savunma çevresinde o davada karara bağlanabilir. Demek ki, davacı, mülkiyet hakkından kaynaklanan yetkilerini kullanmasına, bu satış vaadi engel omadığı için, şimdiden bunun geçersizliğini saptamada hukuksal yararı yoktur.
Ayrıca önemle vurguluyalım ki, iddia ya da savunmanın kanıtını oluşturacak yolda bir dava açılamaz.
Yukarıda belirtilen gerektirici nedenlerle yerel mahkemenin red kararı vermesi sonucu bakımından doğru olup hüküm onanmalıdır.
SONUÇ : Gösterilen gerekçelerle hükmün ONANMASINA, 1400 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın onama harcından çıkarılmasına, istek olursa peşin harçtan artan 1000 liranın davacıya iadesine 6.4.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.