 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/90
K: 1981/2520
T: 08.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı 350000 liranın davalılardan alınarak davacıya ödenmesine yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, babası (S.)'nin davalılara tapu ile sattığı 4 parça taşınmaz nedeniyle davalılar tarafından verilen ve noterlikte düzenlenen 20.4.1973 günlü "taahhütname" ile davalıların satın aldıkları bu taşınmazdan ayıracakları 1000 m2'lik ve içinde ev bulunan bölümünü davacıya tapu ile vermeyi yükümlendikleri halde, uyarmaya karşın bu yükümlerini yerine getirmediklerini ileri sürerek "aynen ifa", buna olanak yoksa sürüm değeri 350000 liranın ödetilmesi için istemde bulunmuş, şu da var ki, 20.5.1977 günlü dilekçe ile davanın yalnızca giderime ilişkin olarak yürütülüp sonuçlandırılmasını istemiştir. davalılar, savın tümüne karşı koymuşlardır. Mahkemece istem doğrultusunda ödetmeye karar verilmiştir.
2 - Davanın dayanağını oluşturan 20.4.1973 günlü "taahhütname" ile davalıların, tapulu taşınmazdan 1000 m2'lik bölümün mülkiyetini davacıya tapuda aktarmayı yükümlendikleri konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi anılan belgenin içeriği de bu yönü desteklemektedir. Ne var ki, bu belgede, yalnızca davalıların irade açıklamalarına yer verilmiştir. Eş deyişle, davacının irade açıklaması ve imzası yoktur.
a) Tapulu taşınmaz mülkiyetini aktarma (devir) borcu yükleyen sözleşme, örneğin satım geçerli olabilmesi için kamusal biçimde düzenlenmesi zorunludur. (MK. 634; BK. md. 213). Öte yandan, böyle bir sözleşmeyi senetleme yetkisi, tapu kütük memuruna tanınmıştır. (TK. md. 26). Somut olayda, "taahhütname"nin, taşınmaz satımına ilişkin olduğu kabul edilirse, yetkili memur tarafından kamusal biçimde düzenlenmediği için geçerli sonuç doğurmaz.
b) Anılan "taahhütname"nin taşınmaz satış vaadi olarak nitelenmesi, durumunda da sonuç özdeştir. Şöyle ki; böyle bir sözleşmenin kurulabilmesi, esasla ve biçimle ilgili koşulların birlikte gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin esasla ilgili koşulları, iradelerin birleşmesi ve satım sözleşmesinin ana ögelerinin bulunması gerektiğine ilişkindir. Borç ilişkisinin kaynaklarından ana ögelerinin bulunması gerektiğine ilişkindir. Borç ilişkisinin kaynaklarından biri de sözleşmedir. Sözleşme ise, belirli bir borç ilişiği meydana getirmek üzere, iki kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalariyle kurulan hukuksal bir işlemdir. Taşınmaz satış vaadinin de, bu tanımın kapsamında ele alınması gerekir. Öyleyse, yanlardan yalnızca birinin irade açıklamasını ve imzasını taşıyan belge taşınmaz satış vaadine ilişkin olsa bile, sözleşme diye nitelenemez, bağlayıcı gücü olmaz. Öte yandan karşılıklı ve birbirine uygun olarak birleşen iradelerin, taşınmazı ve satım parasını kapsaması gerekir. Değişik söyleyişle satış vaadi, ileride kurulması öngörülen asıl satım sözleşmsinin ögelerini kapsamalıdır.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli yolda kurulabilmesi, yanların karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini yetkili memur önünde açıklayıp bu konuda usulünce düzenlenecek "resmi senedin" hep birlikte imzalanmasına bağlıdır (BK. md. 22, 213). 1512 sayılı yeni Noterlik Yasası, md. 60, b.3 ile taşınmaz satış vaadine ilişkin sözleşmeyi düzenlemek yetkisi noterlere de verilmiştir. Dava konusu somut olayda, "taahhütname" yalnızca davalıların irade açıklamalarını ve imzalarını taşımaktadır. Noter önünde yanların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri açıklanıp buna göre "resmi senet" düzenlenmiş değildir. Öyleyse, yanlar arasında borç doğuran bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu kabul edilemez. Davanın dayanağını oluşturan belge, taşınmaz satışı vaadi sözleşmesinin geçerli yolda kurulabilmesi için zorunlu olan ve esasla ilgili koşullar arasında yer alan karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarından yoksun bulunması nedeniyle bir sonuç doğurmaz, eş söyleyişle, bağlayıcı güçte değildir.
3 - Geçerli olmayan "taahhütnameye" göre, mülkiyetin tanınması istenemiyeceği gibi, buna aykırılıktan ötürü de giderim için istemde bulunulamaz. Davacı, taşınmaz bölümünün sürüm değeri 350000 liranın ödetilmesini istemiş olmakla ifa çıkarına kavuşmayı amaçlamıştır. Bir başka deyişle davalıların sözleşmeye aykırı davranmasından ötürü olumlu (müsbet) zarar giderimini istemiştir. Yukarıda da apaçık belirtildiği üzere yanlar arasında geçerli, bağlayıcı güçte kurulmuş sözleşme ilişkisi oluşmamıştır. O nedenledir ki, davacı, herhangi bir istek ileri süremez.
4 - Yerel mahkemece, tüm bu yönlerin gözden kaçırılması usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Bu duruma göre, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve dava reddedilmek üzere, davalılar yararına BOZULMASINA, 8.4.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.