 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/7662
K: 1982/820
T: 09.02.1982
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkili "İsviçre Amerikan Koleji"nde davalılardan Tahir'in öğrenim yapmak üzere diğer davalı ile birlikte sözleşme düzenlediklerini, daha sonra sözleşmenin davalılarca bozulduğunu söz ederek 278.842,83 TL. okul giderlerinin icra inkarı tazminatı ile birlikte ödetilmesini istemiştir. Davacı, davalı Tahir hakkındaki davasını atiye bırakmıştır. Davalı İ. Kemal; oğlu Tahir'in döviz transferinin mümkün olmaması, askerlik tecilinin kabul edilmemesi gibi mücbir sebeplerle okuldan ayrılmak zorunda kaldığını, yerine başka bir öğrenci alınarak zararın önlenmemesinin de mümkün olduğunu savunarak davanın reddine dilemiştir.
Mahkemece "İsviçre Amerikan Koleji'nin Türkiye'de Milli Eğitim Bakanlığı'nca dengi okullardan sayılmaması nedeniyle döviz taransferinin mümkün olmadığı, bu zorluk karşısında davalının okuldan kaydını sildirdiğini, anılan olguların akitten önce ifa imkansızlığının varlığını gösterdiği, geçerli bir akit doğmadığından davalıdan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin beklenilemiyeceği" gerekçe gösterilerek davanın reddine kararı verilmiştir. Hüküm davacıya yanca temyiz olunmuştur.
Davacı okul ile davalılardan Tahir'in 1975-1976 kış sömestrisinde öğrenim yapmak için anylaştıkları ve diğer davalı baba ile birlikte okulun idari ve mali yükümlülüklerini kabul ederek sözleşme düzenledikleri, gerçekte, Milli Eğitim bakanlığı tarafından bu okulun yurt dışında dövizli statüde öğrenim görmek için denliği tanınan okullar içinde bulunmadığından Türkiye Merkez Bankası'nın döviz transferinin yapılamadığı ve 1111 sayılı Yasanın 35/C maddesi uyarınca, Tahir'in askerlik tecilinin yerine getirilemediği, bu nedenler altında davalının okulda eğitimini sürdüremediği, şeklinde maddi olgular yönünden yanlar ve yerel mahkeme birleşmişlerdir. Esas, çözümlenmesi gereken sorun, anılan çekişmesiz maddi olgu ve bulguların hukuki tanımında toplanmaktadır. Bir davada dayanılan olguları belirlemek ve hukuksal açıdan nitelemek, uygulanacak yasa hükmünü arayıp bulmak, hakimin doğrudan görevinin gereğidir HUMK. m. 76 Yanlar arasında kurulan akit ile; davacı okul, davalı Tahir'in 1975-1976 kış sömestri döneminde eğitim ve öğrenimini üzerine almayı davalılarda bu hizmete karşılık davacıya okul ve öğrenim giderlerini ödemeyi yüklenmişlerdir.
Alacaklının borcun ifa edilmemesi yüzünden uğradığı zararın giderimini borçludan isteyebilmesi için, borçlunun borcun ifa edilmemesinden sorumlu olması gerekir. BK. m. 96 Anılan maddenin önerdiği kural; alacaklı, borçlunun kusurlu olduğunu kanıtlamakla yükümlü değildir. Borçlu sorumlu olmamak için borcun ifa edilmemesinde kusuru bulunmadığını kanıtlamak zorundadır. Beorçcul bunu kanıtlayamaz ise, aslında kusuru bulunması dahi sorumlu olacaktır. Davalı; borçlunun kusurlu bulunması dahi sorumlu olacaktır. Davalı; borçulunun kusurlu kabul edilemeyeceği hallerden biri de "borcun ifa edilmemesinin fevkalade halden, mücbir sebepten ileri geldiğini kanıtlar ise, borçlu kusuru bulunmadığını kanıtlamış olur ve borcun ifa edilmemesinden sorumlu tutulamaz" öyleyse, ilk önce davalının savunduğu, mahkemeninde kabul ettiği maddi olgu ve bulguların "umulmayan hal" olup olmadığı hukuki açıdan belirlemeli sonra da hasıl olacak sonuca göre, davalının akti bozmasındaki sorumluluğu tayin edilmelidir.
Olağan üstü haller, borçluya yüklenemiyen, önceden görülemiyen ve borçlu açısından borcun ihlalini kaçınılmaz duruma sokma haller ve sebeplerdir. (Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II. 1977 Sh. 221). Diğer bir anlatımla; borcun ihlaline kaçınılmaz bir tarzda sebebiyet veren ve akit yapılırken görülmeyen haldir. (Tenikay S. Sulhi - Borçların ifası, İhlali, Sona Ermesi, İstanbul 1967 Sh. 207). Borçlu için bir olayın meydana geleceği önceden bilinemez olmalıdır. Bu nedenle, kaçınılmaz bir olay önceden öngörülebiliyorsa fevkalade halden umulmayan halde söz edilemiyecektir. Çünkü borçlu kaçınılmayacak bir olayın vuku bulabileceğini önceden tahmin edebiliyor, fakat buna rağmen o borcu ifa yükümü altına giriyorsa bunun sonuçlarını göze almış demektir. Onun için de sorumluluktan kurtulmamalıdır. Eğer aktin doğumu sırasında, borçlu ifa zamanına, kadar, ya da ifa zamanında böyle bir kaçınılmaz olayın gerçekleşebileceğini, tahmin etmiş veya tahmin etmesi gerekmiş ise sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten de; umulmayan hal, sözleşmenin yapılması sırasında yok iken sonradan ansızın gerçekleşen, yükümlünün önlenmesine imkan olmayan ve borcun yerine getirilmesine engel olan nedendir. Davalının davacı ile sözleşme düzenlemeden önce davacı okulun, Milli Eğitim Bakanlığı'nca Türkiye'de dengi okullardan sayılmadığını mevcut mevzuat hükümlerinden çıkarabileceği gibi, özenli bir araştırma yapması ile de öğrenebileceği, bunuun tabii bir sonucu olarak da döviz transferinin mümkün olamıyacağını ve 1111 sayılı Askerlik Yasasının 35/C maddesinde açılandığı şekilde askerliğinin de tecil edilmiyeceğini bilmesi gerektiği konularında duraksama yoktur. O halde az yukarda anlatılan hukuki açıklamaların ışığı altında sözü edilen maddi olguların fevkalade hal umulmayan hal kabul edilemiyeceği açık ve seçik belirgindir. Davalı, borca aykırı bu sonuçları ve varsayımları gerekli özen göstermeden hareket ederek sözleşme yapması sonunda, gerçekleşen zarara sözleşmenin başında razı olmuş sayılır. Şu durum altında, mahkemenin, maddi olguların hukuki tanımında hataya düşerek umulmayan halin varlığını kabul edip davanın reddine karar vermesi usule ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Mahkemece yapılacak iş; anlatılan hukuki ve maddi olgular doğrultusunda yanların iddia ve savunmaları ve delilleri incelenerek davacının gercek zarar miktarını saptayarak ona hükmetmekten ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle, davacı yararına BOZULMASINA, 3.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine ve peşin harcın istek olursa iadesine 9.2.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.