 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/6752
K: 1981/8592
T: 28.12.1981
DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine gereği düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, yanlar arasında yapılan 16.11.1979 günlü satım sözleşmesinin "gabin" nedeniyle "iptaline" karar verilmesi için istemde bulunmuştur. Davalı savın doğru olmadığını savunmuş ve davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, olayda, BK. md. 21'deki koşulların gerçekleştiğinden sözedilerek istem doğrultusunda satım sözleşmesinin "iptaline" karar verilmiştir. Hüküm, davalı yanca temyiz edilmiştir.
2 - Dava, aşırı yararlanma (sömürme=gabin) nedeniyle satım sözleşmesinin "iptaline" karar verilmesi istemine ilikşkindir. BK. md. 21'e göre; bir sözleşmede edim ve karşı edim arasında açık bir oransızlık bulunur ve bu oransızlık zarar gören tarafın darda kalmasından (muzayakasından) veya düşüncesizliğinden (hiffetinden) ya da toyluğundan (tecrübesizliğinden) yararlanılarak meydana getirilmiş olursa, zarar gören bir yıl içinde sözleşmeyi bozduğunu bildirerek, verdiğini geri istiyebilir. Bu yasa hükmünde yer alan aşırı yararlanmanın koşulları şöylece sıralanabilir: Edimler arasında aşırı oransızlık olmalıdır (nesnel koşul=objektif şart). O nedenle aşırı yararlanmadan sözedebilmek için öncelikle yanların sözleşmede üstlendikleri karşılıklı edimler arasında açık ve aşırı bir oransızlık bulunmalıdır. Böyle bir oransızlığın belirlenmesinde ise, hakim, edimlerin sözleşmenin yapıldığı andaki nesnel (objektif) değerlerini gözönünde tutmak zorundadır. Ne var ki, aşırı yararlanmanın oluşması için bu nesnel koşul başlı başına yeterli değildir. Bunun yanında, aşırı oransızlığın, karşı yanın (zarar görenin) özel durumundan bilerek yararlanma sonucu doğmalıdır (öznel koşul=subjektif şart). BK. md. 21'de sınırlı olarak sayıldığı üzere karşı yanın darda kalması veya düşüncesizliği ya da toyluğu bu özel durumu oluşturur. İşte sözleşmenin yanlarından biri, diğerinin darda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da toyluğundan bilerek yararlanarak, edimler arasındaki aşırı oransızlığı yaratmalıdır.
Aşırı yararlanma nedeniyle sözleşmeyi bozduğunu (iptal ettiğini) bildiren davacının, olayda bu koşulların gerçekleşktiğini tanıtlaması, genel kural MK. md. 6 gereğindendir. Eş deyişle davacı, edimler arasında açık bir oransızlık bulunduğunu ve kendisinin darda kalma veya düşüncesizlik ya da toyluk içinde olduğunu ve de karşı yanın kendisinin bu özel durumunu sömürmesi sonucu aşırı yararlanmanın (gabinin) meydana geldiğini tanıtlamak zorunluğundadır. bunlar dan birinin yokluğu ise savın reddine neden olur. Feyzi Necmeddin FEYZİOĞLU, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C.II, Yıl : 1976, sh. 260). Somut olayda "iptali istenen" satış sözleşmesiyle belirlenen ve davalının edimini oluşturan satım parası ile davacının karşı edimi arasında, sözleşmenin yapıldığı andaki nesnel (objektif) değere göre, BK. md. 21 anlamında açık ve aşırı bir oransızlığın bulunduğunun kabulü olanak dışıdır. Bir an için, böyle bir oransızlığın varlığı benimsense bile, tanıt yükünü taşıyan davacı, darda kalma veya düşüncesizlik ya da toyluk içinde olduğunu kanıtlamış değildir. Üstelik, davacı, kendisinin darda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da toyluğundan davalının bilerek yararlandığına ilişkin bir kanıt sunmamış, tanık sözleri bu yönü asla doğrulamamıştır. Koşullardan birinin yokluğu ise, savın reddine neden olur. Şu durum karşısında tanıtlanmamış davanın reddine karar verilmelidir.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözden kaçırması, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün, davalı yararına BOZULMASINA 28.12.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.