 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/6505
K: 1981/7059
T: 10.11.1981
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Davacı, kütük dışı satılan taşınmaza yaptığı giderler için 17.225 liranın da ödettirilmesini istemiştir. Dosyanın içeriğine göre, davacının davalıya satıp teslim ettiği taşınmaz tapulu olup mülkiyetinin ise davalının oğluna ait bulunduğu, adıgeçen oğulun açtığı elatmanın önlenmesi davası sonunda (Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/228 E. sayılı dosyası), davacının kütük dışı satışın konusunu oluşturan taşınmazdaki elatmasının önlenmesine karar verildiği saptanmıştır.
Davacının, kütük dışı satışla egemenliğine geçirdiği taşınmazdaki zilyedliğinin kötü niyete dayandığı, kısacası davacının kötü niyetle zilyed niteliğini taşıdığını anlaşılmaktadır. Gerçekten MK. md. 907 ve 908 anlamında iyi niyetli-kötü niyetli zilyedliğin belirlenmesinde, MK. md. 3 uygulama alanı bulur. Şöyle ki; buradaki iyi niyet "subjektif iyiniyet"tir. Taşınmazın kendisine ait olmadığını bilen ya da bilmesi gereken kişi, iyi niyetli sayılamaz. Somut olayda, davacının kütük dışı satışa dayanarak taşınmazda iyi niyetli zilyed bulunduğu asla kabul edilemez. Şundan ki, satıcı davalı, taşınmazın maliki değildir. Böyle olduğu için de, kütük dışı satışa karşın, davacıya tapuda mülkiyeti aktarması olanak dışıdır. Davacının malik niteliği bulunmayan davalının rızası ile gider yaptığı da düşünülemez. Gerçek malikin rızası olması durumundadır ki davacının iyi niyetinden sözedilebilir. Gerçek malik olmayanın kütük dışı satışı ise, davacının iyi niyetli zilyed sayılmasına yetmez. Üstelik, MK. md. 928/3'e göre, kimse tapu kütüğündeki bir yazımın kendisince bilinmediği yolunda bir sav ileri süremez. Tüm bu açıklamalar karşısında davacının kötü niyetli zilyed bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Öyleyse, kötü niyetli zilyed olan davacının yararlı giderlerden sözedip davalıya karşı giderim için istemde bulunmasının ve mahkemece ödetmeye karar verilmesinin yasal dayanağı yoktur.
Davacının, gerçek malikin açtığı dava üzerine elatmasına karar verilen taşınmaza yaptığı giderlerden ötürü gerçek malikin malvarlığının çoğalması sözkonusu ise, nedensiz zenginleşme kurallarına dayanarak ona karşı istemde bulunabilir. Kütük dışı satışı yapan davalının giderlerden ötürü malvarlığında bir artışın varlığından sözedilemiyeceği için, davacı, ona karşı nedensiz zenginleşme kuralları çerçevesinde istem ileri sürmesi de olası değildir.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözetmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Sair temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün 2 numaralı bendde açıklanan nedenlerle, davalı yararına BOZULMASINA, 10.11.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.