 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/6502
K: 1981/7308
T: 16.11.1981
DAVA : Taraflar arasındaki satış bedelinden alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanı redine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Mahkemenin görevli olduğu belirlenerek davalının ileri sürdüğü işalanı itirazının reddine ilişkin karara karşı Yargıtay (teyiz) yolu kapalı bulunduğundan, davalının buna yönelttiği temyiz dilekçesi reddedilmelidir.
2 - Davacı, yanlar arasında konusu taşınır mal niteliğinde bulunan satım (BK. m. 182, 1984) sözleşmesi ilişkisi kurulduğunu, davalıdan satın alınan kotrada "gizli ayıplar" ortaya çıktığını ileri sürerek satış parasından (semeneden) 900.000 liranın indirimi için istemde bulunmuştur. Mahkemece, davalının ilk itirazı uyarınca Beyoğlu mahkemesinin yetkili olduğundan sözedilip dilekçenin bu yönden reddine (yetkizliğe) karar verilmiştir. Bu hüküm, davalı yanca temyiz edilmiştir.
Dava, satılıp teslim edilen kotrada sonradan ortaya çıktığı savlanan "gizli ayıp" nedeniyle satış parasından indirim yapılması istemine ilişkindir (BK. m. 202). Dosyanın içeriğine, davalının imzasını taşıyan ve satış parasının nasıl ödendiğini kapsayan belgeye, davalının Sarıyer Noterliği'nin 28.7.1980 gün ve 11081 sayı ile davacıya gönderdiği "cevabi ihtarnameye" göre, yanlar arasında kotranın satımı konusunda sözleşme ilişkisi kurulduğu ve davalı satıcının kotrayı Tarabya Yat Limanı'nda davacıya teslim ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekten, kotranın Anadoluhisarı Yat Limanı'nda "satışa arzedilmesi" teslim yerinin orası olduğunun kabulü için yeterli değildir. Öyle ki, mahkemenin benimsemesinin tersine, davalının "cevabi ihtarnamesinde" apaçık teknenin Tarabya Yat Limanı'na bağlandığı belirtilmiş olması nedeniyle, teslim yerinin Sarıyer İlçesi sınırlarında kalan Tarabya bulunduğunun kabulü gerekir.
Satım sözleşmesiyle satıcı, satılanın teslimi ve mülkiyetin geçirilmesi yolunda iki ana borç yüklenmiştir. Alıcının başlıca borcu ise satım parasını ödemek ve satım parasının mülkiyetini satıcıya geçirmektir. Satım sözleşmesinde satıcının satılan malı alıcıya teslim ve mülkiyet ona geçirme, buna karşılık alıcının satım parasını ödemek borçları (edimleri) asli edim yükümüdür. satım sözleşmesiyle satıcının teslim borcu, satılanın alıcının iktidarı (egemenliği) alanına tüm geçmesiyle yerine getiriliş olur. somut olayda, kotranın davacı alıcının egemenlik alanına tüm olarak geçmesi Tarabya Yat Limanı'nda sağlanmıştır. şundan ki, davalının "cevabı ihtarnamesinde yer alan (tekne müştereken denize indirilmiş ve beraberce denizde seyir ettirilerek Tarabya'da Yat Limanı'na bağlanmıştır) yolundaki sözcük dizisiyle, Tarabya Yat Limanı'na bağlanmadan önce, kotra üzerinde davalı satıcının zilyedliğinin (eylemsel egemenliğinin) devam ettiği ortaya çıkmaktadır. eş deyişle, davalı, kotradaki egemenliğine Tarabya'da son vermiş ve kotra üzerinde davacının tüm egemenliği Tarabya'da gerçekleştirilmiş bulunmaktadır. Şu durum karşısında, kotranın teslim yerinin Tarabya olduğunun, yanların böylece anlaştıklarının kabulü gerekir.
Satımın, tam iki yanlı bir başka deyişle karşılıklı borçları kapsıyan bir sözleşme olduğu, BK. m. 182/deki tanımdan apaçık anlaşılmaktadır. Tam iki yanlı (karşılıklı) sözleşmelerde, her iki yan da birbirlerine karşı bir edim yüklenirler. Eş anlatımla, sözleşmeden doğan borçlar, bir yanın yüklendiği edim karşılığını öteki yanın yüklendiği edimde bulacak yolda bağlı olabilirler. Bu sözleşmeler, nitelikleri (mahiyetleri) gereği anlardan her birini zorunlu olarak alacaklı ve borçlu kılarlar. Yanlardan her biri, karşı edimi elde etmek için borç altına girer ve yüklendiği borç karşı yanın borcu ile eşit derecede sözleşmeni amacına hizmet eder. Örneğin, satım sözleşmesinde olduğu gibi.
Demek ki, alıcı, satıcının yüklendiği karşı edimi istemek yönünden alacaklı durumundadır. Somut olayda, davacı, yanlar arasında yapılan taşınır satım sözleşmesi konusu kotrada sonradan "gizli ayıplar" ortaya çıktığını ileri sürerek satış parasının indirilmesini istemiştir. Böyle bir uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklandığında ise asla duraksamaya yer yoktur. Gerçekte de, satım da, satıcı, satım konusunun belirli nitelikleri kapsar bir biçimde doğru dürüst, gereği gibi teslim borcunu aykrılıktan (nitelik yönünden kötü ifadan) ötürü sorumludur (BK. m. 194, 202, 205). Davacı, "gizli ayıbı" nedeniyle BK. 202'den kaynaklanan seçim hakkını, satış parasının (sememinin) indirilmesi yolunda kullanmıştır.
Tüm bu anlatılanların ışığında belirtmek gerekir ki; uyuşmazlık, satım sözleşmesiyle ilgili olup davacı, HUMK. m. 10 uyarınca sözleşmenin yerine getirileceği (ifa edileceği) yer mahkemesinde de satış parasının indirilmesi davasını açabilir. Borcun ödenmesi gereken yerin, iki yanı açık ya da örtülü (zımni) isteğine göre belirleneceğini ise BK. m. 73/I apaçık öngörür, Davacı alıcının istemi yönünden davalı satıcının borcunun yerine getirileceği yer, HUMK. m. 10 anlamında yetkili mahkemeyi belirler. Davalının ona borcu, satılan kotranın teslimi, yani davacının iktidarı (egemenliği) alanına geçmesini sağlamaya ilşikin olup bu borcun Tarabyada yerine getirildiği, yukarıda dayanakları ile birlikte gösterilmiştir. Bu yönden yanların açık isteği bulunduğu anlaşılmaktadır. Üstelik, örtülü (zımni) istek bile yeterlidir. Yineleyerek ve önemle vurguluyalım ki, sözleşmede karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa, dava, davalının borcunu yerine getireceği yerde de açılabilir (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Yıl: 179, C: 1, Sh. 295, 298). Davalının teslim borcunun yerine getirileceği yerin Tarabya bulunmasından ötürü, "nitelik yönünden kötü ifa" nedeniyle, davacının, BK. m. 202'den kaynaklanan satış parasının indirilmesi davasını, davacının borcunun (kotranın tesliminin ) yerine getirileceği yeri kapsıyan, Sarıyer İlçesi Mahkemesi'nde de açması, HUMK. m. 10 hükmüne kesinlikle uygundur. Öyleyse, davalının yetki itirazı reddedilmeli, uyuşmazlığın esası çözüme bağlanmalıdır.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözetmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Davalının teyiz dilekçesinin REDDİNE, yukarıda iki numaralı bentde açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, istek olursa temyiz peşin harçlarının iadesine 16.11.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.