 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/6360
K: 1981/8334
T: 21.12.1981
DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1. Davacılar vekili, yanlar arasında Aydın 1. Noterliğinin 23.6.1978 gün ve 11884 sayılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin yapıldığını, bu sözleşmenin 5. maddesi uyarınca sözleşme gününden en geç bir yıl içinde taşınmazların bulunduğu yerin imar planı içine alınıp sanayi bölgesi olarak ayrılmadığını ileri sürerek 5. maddeye göre sözleşmenin feshine, tapudaki şerhin çizimine ve ödenen kaporanın ceza koşulu olarak davacılarda bırakılmasına, davalının elatmasının önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, sava karşı koymuş ve davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
2. Bir davada dayanılan olguları belirlemek, hukuksal açıdan nitelemek ve de uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hakimin doğrudan görevi gereğidir. (H.U.M.K. Md. 76).
Yanlar arasında düzenleme biçiminde yapılıp da örneği dosyada olan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin 5. maddesinde bu hükme yer verildiği gözlemlenmektedir: "Belediye Meclisi veya Encümeni ile ilgili bakanlıklarca vs. resmi dairelerce taşınmazın bulunduğu mahal iş bu sözleşmenin düzenlendiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde imar sınırları içine alınıp sanayi bölgesi olarak tefrik edilmediği takdirde iş bu sözleşme kendiliğinden ve hiç bir ihtara gerek olmaksızın feshedilmiş olacak ve bu halde her iki taşınmaz alıcılar tarafından aynen alındığı gibi satıcılara iade ve teslim edilecektir. Alıcı kooperatif bu arada taşınmaz üzerinde mütememmicüz ve teferruat yapsa dahi bunları kaletmek mükellefiyetindedir. Bu durumda satıcılar tarafından alınan kaporo (pey akçesi) aynen alıcılara iade edilecek bu para için bankalarca tahakkuk ettirilecek banka mevzuatına uygun faiz ise satıcılara ait olacaktır."
Görülüyor ki yanlar, sözleşmenin yapıldığı 23.6.1978'den başlayarak engeç bir yıl içinde taşınmazların bulunduğu yerin imar sınırları içine alınıp sanayi bölgesi olarak ayrılmaması durumunda bu sözleşmenin kendiliğinden, doğrudan sonra ereceğini açıklık ve seçiklikle kabul etmişlerdir. Sözleşmeye konulan böyle bir koşulun, özgür iradelerin birleşmesi nedeniyle, geçerli bulunduğunda isa, asla duraksama söz konusu değildir. Öyle ki, sözleşme özgürlüğünün gereği olarak bu nitelikteki bir koşula sözleşmede yer verilmesi olanaklıdır. Sav ve savunmaya dosya içereğine göre; yukarıda anılan 5. madde içine alınıp sanayi bölgesi olarak taşınmazların bulunduğu yerin imar sınırları içine alınıp sanayi bölgesi olarak taşınmazların bulunduğu yerin imar sınırları içine alınıp sanayi bölgesi olarak ayrılmadığı saptanmıştır. Gerçekte de, bu konuda yanlar arasında mahkemece çözümü gereken bir uyuşmazlık oluşmamıştır. Belirlenen bu sürenin geçmesine bağlanan sonuçlar ise, yine 5. maddede apaçık gösterilmiştir. şöyle ki; bu durumda, sözleşme, hiç bir uyarıya gereksinim olmadan kendiliğinden, doğrudan sona erecek, yanlar için öngörülen geri verme yükümü orada belirtildiği gibi yerine getirilecektir. Sözleşmenin 5. maddesinde "engeç" denmiş olması da bir yıllık sürenin kesin bulunduğunu kanıtlamaktadır. Öyleyse, bir yıl geçtiği halde taşınmazların bulunduğu yerin imar planı sınırları içine alınmaması ve sanayi bölgesi olarak ayrılmaması karşısında, artık yanlar bu sözleşmeyle bağlı tutulamazlar, Yineleyerek vurgulayalım ki, böylece geçen bir yıllık kesin sürenin sonunda, sözleşme kendiliğinden sona ermiş, ortadan kalkmıştır.
Yanlar arasında yapılan sözleşmenin 12. maddesinde yer alan hüküm ise şöyledir: "Alıcı kooperatif 24.12.1980 tarihine kadar satış bedelini ödemez veya bu sözleşmeyle kendisine yüklenen diğer mükellefiyetlerini yerine getirmezse hiç bir ihtara gerek kalmaksızın fesih edilmiş sayılacak ve taşınmazlar alıcı tarafından aynen alındığı gibi üzerinde mütemmim cüz ve teferruat yapılmış ise kaledilmek suretiyle satıcılara iade edilecek, satıcılar nezdinde bulunan kaporo (pey akçesi) cezai şarta dönüşerek bu miktar alıcılarca geri alınmayacaktır. Bunun dışında taraflar başka bir hak talebinde bulunmayacaklardır."
Apaçıktır ki, bu maddeyle davalı alıcının (yararına satış vaadinde bulunanın) direngen duruma düşmesi ve bunun sonuçları düzene konmuştur. Gerçekte de, az önce anılan maddede belirlenen 24.12.1980 tarihinin, sözleşmenin 3. maddesiyle kararlaştırılan onikimilyon satış parasının ödenmesine ilişkin bulunduğu çok belirgindir. 5. maddedeki bir yıllık süre, 12. maddeyle uzatılmış değildir. Her iki maddenin birlikte değerlendirilmesi, böyle bir sonucun çıkartılmasına asla olanak vermemektedir. Öteyandan 5. madde çevresinde sözleşmenin sona ermesinde, davacıların aldıkları kaporayı (pey akçesini) geri verme yükümleri vardır. Oysa, 12. maddenin gerekleri bulunması durumunda ise bu kapora geri verilmeyecek, tersine ceza koşuluna dönüşüp davacılarda kalacaktır. Daha da önemlisi, bir yıllık sürede taşınmazların bulunduğu yerin imar planı içine alınması ve sanayi bölgesi olarak ayrılması durumundadır ki, sözleşme yürürlükte kalmaya devam edecek; işte bu olasılıkta, satış parasının 24.12.1980 gününe değin ödenmesi söz konusu olacaktır. Eğer belirlenen tarihe değin kararlaştırılan satış parası ödenmez ise, davalı direngen duruma düşecek, davacılar da, buna dayanarak sözleşmeden dönme (fesih) yetkisini (hakkını) kullanabilme olanağına sahip olacaklardır. O nedenle, sözleşmenin 12. maddesinin, 5. maddedeki bir yıllık süreyi uzattığı asla kabul edilemez.
Dava dilekçesinde yer alan ve sözleşmenin, 5. madde uyarınca feshine karar verilmesi yolundaki istek, nitelikçe, saptamadır. Çünkü, anılan 5. maddede bir yılın geçmesiyle sözleşmenin kendiliğinden ortadan kalkacağı, sona ereceği öngörüldüğü için, mahkemece yanlar arasında yapılan taşınmaz vaadi sözleşmesinin ortadan kalktığının, sona erdiğinin saptanmasına karar verilmesi söz konusudur: Tapudaki şerhin, dayanağı olan satış vaadi sözleşmesinin ortadan kalkmasından ötürü de çizimine (terkinine) karar verilmek gerekir. Taşınmazların "iade ve teslimi" de, 5. maddede belirlenen bir sonuç olduğundan, elatmanın önlenmesi istemi doğrultusunda karar verilmesi gerektiğinde de bir duraksama yoktur.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözetmemesi, sürenin 24.12.1980 gününe değin uzatıldığından sözetmesi, 5 ve 12. maddeleri değerlendirmede yanılgıya düşmesi hükmün bozulmasını gerektirir. Öyleyse saptama, şerhin çizimi ve de elatmanın önlenmesine yönelik temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
3. Sözleşmenin 5. maddesinde kaporonun (pey akçesinin) geri verileceği açıkça kararlaştırıldığından, mahkemece buna ilişkin istemin reddedilmesi doğrudur.
SONUÇ : Davacıların aldıkları kaporonun kendilerinde kalması yolundaki istemin reddine ilişkin karara yöneltilen temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle saptama, şerhin çizimi ve de elatmanın önlenmesi konularına ilişkin olarak hükmün, davacılar yararlarına BOZULMASINA, 21.12.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.