 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/4606
K: 1981/6515
T: 19.10.1981
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı paylılığın giderilmesi davası sonunda davalı ve paydaş Hazine'ce satın alınan ve dava dilekçesinde belirtilen 20 parsel sayılı taşınmaz üzerine ev yapıp çeşitli ağaçlar diktiğini ileri sürerek bina ve ağaçlar değerinin ödettirilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, sava karşı koymuş, davacının kötü niyetli olduğunu savunmuş ve davanın reddini dilemiştir. Mahkemece istem doğrultusunda ödetmeye karar verilmiştir.
2 - Davada ileri sürülen olgulara göre davacının kendi gerekleri ile başkasının arsasına inşaat yaptığı ve kendi fidanını başkasının toprağına diktiği savlandığı için, uyuşmazlığın MK. 648 vd. 655 çevresinde çözüme bağlanması gerekir.
Yerel mahkemece davacının iyi inançlı bulunduğu kabul edilerek, haklı giderinin kapsamı da buna göre belirlenmiştir.
Davada giderimin ödettirilmesi istemine yer verildiğinden, sorunun MK. m. 649 yönünden tartışılması gerekir. Anılan Yasanın 655. maddesiyle yapılan yollamadan ötürü dikilen bitkiler içinde de durum böyledir. Yukarıda sözü edilen Yasanın 649. maddesi ile gereç malikini yapının meydana getirildiği ya da bitkilerin dikildiği sırada iyi inançlı olup olmamasına göre giderimin kapsamı belli edilmiştir. Buradaki iyi inanç ise MK. m. 3'de yer alan "subjektif iyi niyet"tir. Gereç ya da bitki malikinin, 649. maddesinin uygulanması yönünden iyi niyetli sayılabilmesi, toprağın kendisini olmadığını bilmemesine ya da beklenen bütün dikkat ve özeni göstermesine karşın toprağın kendisinin olmadığını bilebilecek durumda bulunmamasına bağlanmıştır. Eşdeyişle toprağın kendisine ait olmadığını bilen ya da bilmesi gereken iyi inançlı sayılamaz.
Somut olayda binanın yapıldığı ve ağaçların dikildiği 20 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olmadığını davacı bilmektedir ki, bu sonuç dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkeme kararında, Mehmet'in rızası ile evin yapıldığı ve ağaçların dikildiği ve o nedenle davacının iyi niyetli bulunduğu kabul edilmiş ise de tapulu bu taşınmazın üzerinde davacı Mehmet'in bir hakkı olmadığı apaçık bellidir. Öyel ki Mehmet'in açtığı dava ile bu yön kesinlik kazanmıştır. Davacının malik olmıyan Mehmet'in rızası ile 20 parsel sayılı taşınmaza ev yapmasında ve ağaç dikmesinde iyi niyetin varlığı asla kabul edilemez. Çünkü gerçek malikin bu yönden rızası, iyi niyet için zorunludur. Davacının gerçek malik olmayandan kütük dışı satınalması da, iyi niyetli sayılması için yeterli değildir. Üstelik MK. m. 928/3'e göre, kimse tapu kütüğündeki bir yazımın kendisince bilinmediği yolunda bir sav ileri süremez. Tüm bu açıklamalar karşısında davacının ev yaptığı ve ağaçlar diktiği taşınmazın kendisinin olmadığını bildiği ya da bilmesi gereken bir kişi bulunduğu duraksamaya yer verimeyecek yolda ortaya çıkmıştır. öyleyse davacı kötü inançlı kabul edilmeli ve giderimin kapsamı buna göre belirlenmelidir. Şöyle ki, MK. m. 649/2 uyarınca eğer yapı, gereçlerin malikince kötü niyetle yapılışsa toprağın malikini gereçler için vereceği giderim gereçlerin en az değerini geçmeyebilir. Anılan Yasanın 655. maddesi ile yapılan yollamadan ötürü dikilen ağaçlar yönünden de durum böyledir.
Giderimin belirlenmesinde gözetilmesi gereken bilgiler şöylece sıralanabilir. MK. m. 659/2 hükmündeki "levazımın en az kıymetini geçmiyebilir" sözcük dizisi, yasa koyucunun güttüğü amaca göre yorumlanmalıdır. Öğretide, kural olarak, "levazımın en az kıymeti" sözlerinden amacın, yapının, dava günündeki toprak (arsa) maliki sözlerinden amacın, yapının dava günündeki toprak (arsa) maliki yönünden "subjektif" olarak gösterdiği değer bulunuduğu inancında birleşilmiştir (Bkz. Ord. Prof. Dr. Ferit Hakkı Sayman / Doç. Dr. Halit Kemal Elbir - Türk Eşya Hukuku - 1954 - Sh. 350; Doç. Dr. Aytekin Ataay - Haksız İnşaat - 1959 - Sh. 100; Müin Küley / Bülen Ulukut - Medeni Kanunda ve Tatbikatta Arsa Üzerine İnşaat - 1955 - Sh. 42; Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay - Eşya Hukuk dersleri - 1964 (1971) - Sh. 402; Doç. Dr. Kevork Acemoğlu - Eşya Hukuk Meseleleri - 1970 - Sh. 154; Prof. Dr. Kemal oğuzman / Doç. Dr. Özer Seliçli - Eşya Hukuku - 1975 - Sh. 378; Dr. Suat Bertan - Aynı Haklar - 1976 - C. 1. - Sh. 625). Kısacası yapının, toprak malikine sağladığı yaralanmanın derecesi gözönünde tutulmalıdır. Böyle olunca da, yapı, toprağın malikine hiç bir yarar sağlanıyorsa, gerekçelerin malikine herhangi bir şey ödenmesi gerekmez (Bkz. Ataay, a.g.e., Sh. 101). Tüm bu anlatılanlar, MK. m. 655 ile yapılan yollamadan ötürü dikilen ağaçlar yönünden de geçerlidir.
Yasa hükmünde, "en az kıymetini geçmiyebilir" sözlerini kullanılması, hakime bir bağımsızlık, bu yönden takdir hakkı verilmiş olduğunu kanıtlar. Hakim, gerekirse, daha çok bir giderime karar verebilir. Öyle ki, nesnel (objektif) değeri aşmamak üzere öznel (subjektif) değerin üstüne çıkabilir. (Bkz. Bertan, a.g.e., Sh. 627). Önemle vurgulayalım ki, hakim, takdir hakkını MK. m. 4 uyarınca kulanmalı ve somut olayın özelliğini de gözeterek taşınmaz malikin yararlanma derecesine göre, giderimin kapsamını belirlemelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 4.3.1970 gün, 967/1-394 esas, 101 karar sayılı ilamanda da gereçlerin en değerinin belirlenmesi yönünden şu açıklamaya yer verilmiştir: "Enaz levazım değeri demek, işçilik hariç, dava konusu binayı meydana getiren, yani binanın inşaatındaki kullanılan bütün malzemenin değerlendirilmesi demektir... enkaz bedeli olarak kabul ve hesap edilmesi doğru değildir."
Yukarıdann beri yapılan açıklamaların ışığında; davacının yapıyı yapmasında ve ağaçları dikmesinde kötü niyetli kabul edilmeli, yapı ve ağaçlar yönünden "gerekçelerin enaz değeri" saptanmalı, davalının yapı ve ağaçlardan yararlanma derecesi yöne gözetilmesi, giderimin kapsamını belirlemek üzere uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmalı ve böylece ortaya çıkacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir.
Yerel mahkemede tüm bu yönlerin gözardı edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün, davalı yararına BOZULMASINA 3.000 lira duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine ve istek olursa peşin harcın iadesine 19.10.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.