 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/2682
K: 1981/3053
T: 22.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki senet iptali iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava konusu senedin iptaline yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, davalıya yöneltilen tapusuz taşınmazların tescili davasında davalının bazı taşınmazları babası Abdullah'tan satın aldığına ilişkin 26.6.1975 günlü bir senet ile yine bazı taşınmazların babasının kız kardeşi Zeynep tarafından kendisine bağışlandığına ilişkin 20.8.1949 günlü bir senet sunarak davanın reddini savunduğunu tescil davasına bakan mahkemece önsorun kabul edilerek sözü edilen senetlerin iptali için önel belirlendiğini, bu senetlerin HUMK. m. 297'e aykırı olduğunu ileri sürerek senetlerin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davaya karşı koymuş ve davanın reddini dilemiştir. Mahkemece senetlerin HUMK. m. 297/2 uyarınca düzenlenmediği gerekçesiyle istem doğrultusunda iptale karar verilmiş, hüküm, davalı yanca temyiz edilmiştir.
2 - Dava, hukuksal nitelikçe tapusuz taşınmazların satış ve bağışlamasına ilişkin senetlerin HUMK. m. 297'e göre onaylanmaması nedeniyle iptaline karar verilmesi dileğine değindir. Ne varki, davacının açtığı tescil davasında, davalı savunmasının kanıtı olarak bu senetleri o dosyaya sunduğu, davacının açıklamasıyla da bellidir.
Senetlerin iptali davasının, miras bırakan ile davalı arasında satım ve Zeynep ile davalı arasında bağışlama ilişkisinin bulunmadığının (ki, bu senedinin başlığında görüş gözetmek senedi denmesine karşın, içeriğinden bir bağışlamayı kapsadığı anlaşılmaktadır) saptanması amacına yönelik olduğundan duraksama sözkonusu değildir. Böylelikle, miras bırakan ve Zeynep ile davalı arasında geçerli yolda bir hukuksal ilişkinin kurulmadığının saptanması amaçlanmıştır. Öyleyse, dava hukuksal nitelikçe saptama (tesbit) davasıdır. Gerçekte de, saptama davaları, bir hukuksal ilişkinin var olup olmadığın saptanmasına değin davalardır. Böyle bir davanın dinlenebilme koşullarından biri de hukuksal yararın bulunmasıdır. Bu dava koşulunun olup olmadığını ise, hakim, görevi gereği, doğrudan gözetmekle yükümlüdür. Öyle ki,dava koşulunun yokluğu durumunda, işin esasına girişilemez. Ve dinlenebilme olanağının bulunmasından (mesmu olmamasından) ötürü davanın reddine karar verilmelidir.
Somut olaya ilişkin bu davada, hukuksal yararın olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki;tescil davasında, savunma kanıtı olarak sunulan senetlerin geçerliliğinin o davada incelenebilme ve değerlendirilebilme olanağı vardır. Genelleme yaparak belirtelim ki, açılmış ve görülmekte olan ya da açılacak bir davada, idia ve savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı bir saptama davası açmakta hukuksal yarar yoktur. Tescil davasına bakan mahkemenin, önsorun kabul edip senetlerin iptali için davacıya önel belirlenmesi, saptama davasının dinlenebilme koşulu olan hukuksal yararın bulunup bulunmadığının belirlenmesine engel değildir.
Şu yöne de deyinmekte açıkça yarar vardır: Yargıtay daireleri arasındaki ilişki görev değil bir iş bölümü ilişkisidir. Gerçekdede daireler arasındaki ilişki, teknik anlamda bir görev ilişkisi olsada, Yargıtay Başkanlar Kurulu, takvim yılı başında toplanan bir bölüm işleri başka daireye verme yetkisine sahi kılınmazdı. Çünkü, mahkemelerin görevi, ancak yasa ile düzenlenir (Anayasa, md. 136/I). Öyleyse, temyiz inceleme yerleri ayrı olan davalar arasında bağlantı (HUMK. m. 187/5, C. 2) varsa, bu davalar birlikte açılabilir ve mahkemece birlikte incelenerek karara bağlanır (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Yıl: 1979, C. I, Sh. 61, 953).
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, incelenen dava yönünden varılacak sonuç şudur: Davacının açtığı tescil davasında, davalının ileri sürdüğü savunmanın kantını oluşturan senetlerin o mahkemece incelenip değerlendirilmesi ve böylece uyuşmazlığın çözüme bağlanması gerekir. Sentelerinin birinin satışa ve birini de bağışlamaya ilişkin olması, tescil davasını gören mahkemenin bu senetleri inceleyip değerlendirilmesine engel değildir. Yargıtay daireleri arasındaki ilişki, teknik anlamda bir göreve ilişkin olmayıp bir işbölümü ilişkisi niteliğinde bulunduğundan, burada, tescil davası sonunda verilecek kararı inceleyecek Yargıtay özel dairesi, temyiz inceleme yerlerini ayrı olması nedeniyle tutunarak bir bozma yapamaz. Şu durum karşısında, hukuksal yararın bulunmamasından ötürü, davacının açtığı "senetlerin iptali" davasını dinlenebilme olanağı olmaması nedeniyle reddine karar verilmelidir.
Yerel mahkemenin tüm bu yönleri gözetmemesi, usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün, davalı yararına BOZULMASINA bozma nedenine göre, şimdilik öbür yönlerin incelenmesine yer olmadığına istek olursa, temyiz peşin harcının davalıya iadesine, 22.4.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.