 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E:1981/2510
K:1981/3784
T:14.05.1981
ÖZET:Malvarlığına giren ve alış-verişe konu olabilen her çeşit nesneler, haklar ve öbür "gayri maddi" mal varlığı değerleri satımın konusunu oluşturabilir.
Satım konusunun belirli olması gerekmez, belirlenebilir olması da yeterli görülür. Sözleşmenin yapılması anında var olmayan ya da satıcının tasarruf kudretine bağlı bulunmayan nesnenin yerine getirme İfa zamanında var olması ya da yerine getirme zamanında satıcının tasarrufunda bulunması yeterlidir.
Satım bir borçlandırma işlemidir, sözleşme satıcıya mülkiyetin geçirilmesi borcunu yükler. Mülkiyetin geçirilmesi taşınırlarda teslime ve taşınmazlarda tescil bildirimi üzerine yapılacak tescile bağlanmıştır.
Telefonun tescili istenmişse de, "tescil" yönetsel [idari] bir işlemdir. Ancak bu istem telefonun kullanma hakkının davacılara geçtiğinin saptanmasını da kapsar.
(818 s. BK m. 182)
Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü
1 - Davacılar, dava konusunda geçen telefonun davalı Niyazi tarafından kendileriyle ortakları Hasana satıldığını, sonradan adı geçen Hasan'ın ise, ortaklıktan ayrıldığını ve davalının anlaşarak bu telefonu Hasan üzerine tescil ettirdiğini ileri sürerek telefonun adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. davalı Niyazi, sözleşmenin yapıldığı 30.7.1976 gününde henüz kendisine telefon özgülenmediğini, o nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, 5500 lirayı geri vermeye hazır bulunduğunu savunmuş ve davanın reddini dilemiştir. Öbür davalı Hasan da sava karşı çıkmıştır. Mahkemece, savunma doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacılarca temyiz edilmiştir.
2 - Dosyadaki yazılarla belgelere, yapılan soruşturmaya, toplanan kanıtlara göre dava konusunu oluşturan telefonun kullanma hakkının davalı Niyazi tarafından davacılarca davalı Hasan'ın oluşturdukları yalın [adi] ortaklığa satıldığı, bu telefonun PTT. idaresince ortaklığın uğraşını sürdürdüğü yere çekildiği, eşdeyişle kurulduğu ve konuşmaya açıldığı, böylelikle yalın ortaklığın egemenliğine [zilyetliğine] geçirildiği, tüm giderlerin ortaklık tarafından karşılandığı, ne varki, abone sözleşmenin PPT. İdaresiyle Niyazi arasında yapıldığı, sonradan 1977'de ortaklıktan çıkan ve işletmeyi Olduğu gibi davacılara bırakan davalı Hasan'ın Niyazi ile anlaşarak bu telefonu PTT.'de üzerine yazdırdığı anlaşılmıştır.
Gerçekten, yalın [adi] ortaklıkla davalı Niyazi arasında 30.7.197:6 gününde telefonun kullanma hakkının satışı konusunda bir sözleşme yapıldığında herhangi bir uyuşmazlık da yoktur. Böylelikle BKm. 184 anlamında taşınır satımına ilişkin sözleşme geçerli olarak düzenlenmiş ve satım parası da ödenmiştir. Önemle vurgulayalım ki malvarlığına giren ve alış verişe konu olabilen her çeşit nesneler, haklar ve üstelik öbür "gayri maddi" malvarlığı değerleri satımın konusunu oluşturabilir. Kısacası, para ile değiştirebilen ve ekonomik değer taşıyan bütün maddi ve maddi olmayan varlıkların satılması olanak içidir. Satım konusunun belirli olması gerekmez; belirlenebilir olması da yeter görülür. Üstelik, sözleşmenin kurulması sırasında satım konusunun, satıcının malvarlığında bulunması gerekmez. Bir başka anlatımla, sözleşmenin yapılması, anında var olmayan ya da satıcının tasarruf kudretine bağlı bulunmayan nesnenin İfa zamanında var olması ya da ifa zamanında satıcının tasarrufunda bulunması yeterlidir. BKm. 182 ile yapılan tanıma göre, satım, yanlardan birinin bir nesneyi ya da hakkı veya malvarlığı değerini öbür yana teslim ve geniş anlamda mülkiyeti geçirmeyi, öbür yanında bir para karşı edimini borçlandığı sözleşmedir. Yasa hükmündeki tanımdan da açıkça anlaşıldığı üzere, satım sözleşmesinin kurulması ile mülkiyet satıcıdan alıcıya geçmediği için, satım bir borçlandırma işlemidir. Öyle ki, bu sözleşme satıcıya yalnızca mülkiyetin geçirilmesi borcunu yükler. Mülkiyetin geçirilmesi ise, taşınırlarda teslime ve taşınmazlarda tescil bildirimi üzerine yapılacak tescile bağlanmıştır. İşte dava konusunu uyuşmazlıkla sınırlı olmak üzere belirtmek gerekirse, taşınır satışında ödeme ve teslim tasarruf işlemidir.
Yukarıdan beri sıralanan bilgilerin ışığında somut olayda yarılacak sonuç şudur: Yalın ortaklıkla Niyazi arasında yapılan ve telefonun kullanma hakkının satımına ilişkin sözleşme geçerlidir. Sözleşme gününde, Niyazi'ye henüz PTT. İdaresince telefon özgülenmemesi, borçlandırma işlemini etkilemez. Sonradan PTT. idaresince satıcı Niyazi'ye telefon özgülenmiş, o da borcunu [edimini] yerine getirmek üzere, telefonu yalın ortaklığa teslim etmiş, telefon işyerine çektirilmiş, böylece kullanma [konuşma] gerçekleştirilmiştir. Abone sözleşmesinin PTT. ile Niyazi arasında düzenlenmesi ise, satım yoluyla telefonun kullanma hakkının yalın [adi] ortaklığa geçmesi üzerinde herhangi bir etki yaratmaz.
Davalı Hasan'ın ise, yalın ortaklıktan ayrılıp işletmeyi davacılara bıraktığı, aralarında düzenlenen sözleşmeyle saptanmıştır. Böylece, dava konusunda geçen telefonun kullanma hakkı da bu sözleşme uyarınca davacılar üzerinde kalmıştır. 0 kadar ki, telefon, işyerinde kurulu olarak davacıların zilyetliğinde konuşmaya açık tutula gelmiştir. Şu durum karşısında, ortaklıktan ayrılan davalı Hasan ile öbür davalı Niyazi'nin anlaşarak telefonun PTT. İdaresinde Hasan üzerine yazılması, davacılara geçen kullanma hakkını etkileyemez. Duraksamadan belirtelim ki Hasan, MKm. 687 anlamında iyiniyetli sayılamaz.
Davada, telefonun davacılar adına "tesciline" karar verilmesi istenmiştir. Oysa, mahkemece, idareyi zorlayıcı nitelikte bir karar verilemez. Çünkü "tescil" yönetsel [idari] bir işlemdir. Ne varki, davada yer alan istem, telefonun kullanma hakkının davacılara geçtiğinin saptanmasını da kapsar. Öyleyse, kanıtlanmış dava uyarınca, 1814 numaralı telefonun kullanma hakkının davacılara geçtiğinin saptanmasına karar verilmelidir.
Yerel mahkemece, tüm bu yönlerin gözden kaçırılması, usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına (BOZULMASINA), istek olursa, temyiz peşin harcının iadesine, 14.5.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.