 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/2052
K: 1981/2833
T: 15.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki menvi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, davalıların miras bırakanları ile yapılan sözleşme uyarınca kendisine satılıp teslim edilen aracın, trafikte ismi yazılı (M.)'nın üçüncü kişiye borcundan dolayı haczedilip elinden alındığını ileri sürerek, satım parası olarak ödenen 60.000 liranın geri verilmesi ve davalılardaki 17 adet bonodan ötürü borçlu olmadığının saptanmasıyla bu bonoların iptali için istemde bulunmuştur. Davalılar, aracın davacıya satılıp teslim edildiğini, mülkiyetin ona geçtiğini, haciz sırasında davacının mülkiyet savını ileri sürmesi gerektiğini savunup davanın reddini dilemişlerdir. Yerel mahkemece istem doğrultusunda karar verilmiştir.
2 - İddia ve savunmaya, dosyadaki yazılarla belgelere göre, davacı ile davalıların miras bırakanı arasında yapılan satım sözleşmesi uyarınca aracın satılıp teslim edildiği, böylece mülkiyetin davacıya geçtiği, ne var ki, dava dışı üçüncü kişinin alacağından ötürü aracın haciz edildiği anlaşılmaktadır. Bu saptamaya ve dava temeli yapılan olgulara göre, hukuksal niteleme ve uygulanacak yasa hükümlerini belirleme gerekir.
Davacı ile davalıların miras bırakanı arasında B.K. md. 182 ve ardından gelen hükümlerle taşınır satım sözleşmesi (md. 184) ilişkisi kurulduğunda ve aracın teslim edildiğine bir uyuşmazlık yoktur. Davacı aracın elinden alındığını ileri sürdüğüne göre, burada satıcının borçları kapsamındaki zapta karşı sağlama (tekeffül) borcunu düzene koyan B.K. md. 189/193 uygulama alanı bulur. Zapta karşı sağlama borcu ise, borcun yerine getirilmesinden sonra satılanın üçüncü bir kişi tarafından üstün bir hak nedeniyle elinden alınmasından (zapdedilmesinden) ya da satılan üzerindeki yararlanma hakkının sınırlanmasından, satıcının sorumlu olmasıdır. Zapta karşı sağlama (tekeffül) borcunun doğumu için; satılanın alıcıya teslim edilmiş olması, satılanın teslim edilmesinden sonra üçüncü kişinin dava açması, sözleşmenin kurulması sırasında satılanın üzerinde üçüncü kişinin hakkı olması ve de sözleşmenin kurulması anında alıcının zapt tehlikesini bilmemesinin gerekli olması koşullarının bir arada gerçekleşmesi zorunludur. Şu da var ki, zapta karşı sağlama borcu nedeniyle satıcının sorumluluğu için yukarıda sayılan koşulların birlikte gerçekleşmesi yetmez. Ayrıca yasada belirtilen yüklerin alıcı tarafından yerine getirilmesi de gerekir. (B.K. 190). İşte, satıcının sağlama borcunun gerçekleşmesi durumundadırki, alıcı, B.K. md. 193'de düzenlenmiş hakları kullanma yetkisini kazanmış olur.
Dava konusu olayda, davacıya satılıp teslim edilen araç, üçüncü kişinin alacağından ötürü haciz edilmiştir. Gerçekte de, sözleşmenin kurulması sırasında üçüncü kişinin üstün hakkı nedeniyle davacıya karşı bir dava açılıp hüküm alınmış değildir. Böylece, davalı satıcının zapta karşı sağlama borcunun doğumu için gereken koşullardan biri olan üçüncü kişinin davacıya karşı dava açmasına ilişkin koşulun olayda gerçekleşmediği saptanmıştır. (B.K. md. 190) İsviçre Borçlar Yasası, md. 194/II'deki "müşteri satın aldığı şeyi geri vermekle mükellef olduğunu ispat ettiği takdirde tekeffül borcu aynı suretle bakidir" yolundaki hüküm, borçlar yasamızın 191. maddesine alınmamış olması nedeniyle zapta karşı sağlama borcunun doğumu için, üçüncü kişinin alıcıya karşı dava açması gerekir. (B.K. 192/II). Öyle ki, "zapta karşı teminat hükümlerinin uygulanabilmesi için satılan ve alıcıya teslim edilmiş bulunan malın kazai merciler tarafından verilmiş bir karara dayanılarak zaptedilmiş olması lazımdır. Yargıtay 3. H.D.'nin 26.12.1971 T. 9548 E. 7532 K. sayılı ilamı" (Bu doğrultuda, bkz, Doç. Dr. Rona SEROZAN, sözleşmeden dönme, 1975, sh. 297).
Yukarıdan beri sıralanan gerektirici nedenlere satıcının zapta karşı sağlama borcunun koşullarının olayda gerçekleşmediği ortaya çıkmaktadır. Alacak nedeniyle üçüncü kişi tarafından, mülkiyeti davacıya geçen araca uygulanan elatma ve haciz karşısında, yasaların kendisine sağladığı hakediş için istemde bulunması olanağına karşın, davacının yasal yollara başvurmasının sonuçlarına katlanması gerektiği de söz götürmez.
Yerel mahkemece, tüm bu yönlerin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, 15.4.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.