 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E:1981/147
K:1981/932
T:12.02.1981
* SÖZLEŞMENİN YENİ DURUMA UYDURULMASI
* GÖREV
ÖZET : Davada, salt kira parasının arttırılması değil, yakıt ücretlerinin aşırı ölçüde artış göstermesi ve böylece değişen ekonomik koşullar nedeniyle sözleşmenin yeni duruma uydurulması ve bunun sonucu aylık kiranın 30.000 liraya çıkarılarak kira parasında değişiklik yapılması istenmiş olmakla görev asliye hukuk mahkemesine aittir.
Ekonomik koşullarda, aşırı enflasyon, para değerinin büyük ölçüde düşmesi vs, nedenlerle meydana gelen olağanüstü değişiklik ve dolayısıyla güçlükler, edimin olduğu gibi yerine getirilmesini borçludan beklenemez duruma getirmişse, doğruluk ve dürüstlük kuralları gözönünde tutularak "işlerin temelinin çökmesi yada sarsılması ilkesi" uyarınca sözleşme yeni durumlara uydurulmalıdır. Değişen durumlarda sözleşmede ve yasada bir hüküm yoksa boşluk kabul edilmeli MK m. 1 ve 2 uyarınca hakim sözleşmeyi yeni durumlara uydurmalıdır.
(1086 s. HUMK m. 1, 8)
(743 s. MK m. 1, 2)
Taraflar arasındaki kira parasının tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda;. ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın görev yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1 - Davacı, yanlar arasında 10 yıl süreli kira sözleşmesi ilişkisi kurulduğunu, önce aylık kiranın 15.000 lira olarak kararlaştırıldığını, yakıt giderlerinin kendisine ait bulunduğunu, nevar ki, sonradan fueloil fiyatlarının aşırı ölçüde arttığını, aylık kirası 15.000 lira olan yer için ayda 15.000 lira ısıtma gideri yapmak zorunluğunun doğduğunu ileri sürerek, sözleşmenin "hu haliyle çekilmez bir mükellefiyet altına sokmuş bulunması hesabıyla. Aylık kira şartının değiştirilmesini" ve böylece yakıt gideri dahil aylık kira parasının 30.000 liraya çıkarılmasını istemiştir. Yerel mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
2- Dava dilekçesinde sıralanan olguların hukuksal açıdan nitelenmesi ve uygulanacak kuralların aranıp bulunması görevi, doğrudan hakime yükletilmiştir (HUMKm. 76). Dava konusu somut olay yönünden de, bu ilke geçerlidir. Öyleyse ilkin davacının dayandığı olguların ne olduğunu saptamak gerekir. Dava dilekçesinde, apaçık, yakıt giderlerindeki aşırı ölçüdeki artış nedeniyle kira koşulunun değiştirilmesi ve böylece sözleşmenin yeni duruma uydurulması istenilmiştir. Gerçekten davacının "... mali, iktisadi durumunda tahripkar bir mükellefiyetin doğmuş" olduğu sağlanmıştır. Böylelikle, davada dayanılan olguların, Yargıtay'ın i8.il.1964 gün, 2/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararından kaynaklanan "kira parasının tesbitine" yönelik bulunmadığı ortaya çıkmaktadır. 0 nedenle de, yerel mahkemece, "kira parasının tesbiti" isabetsizliğinden söz edilip, HUMKm. 8/1 uyarınca görevsizlik kararı verilmesi, dayanaktan yoksun kalmaktadır.
Asliye hukuk mahkemesinin uyuşmazlığı çözmede görevli bulunduğu ise davada salt kira parasının artırılmasına değil de, yakıt ücretlerinin aşırı ölçüde artış göstermesi ve böylece değişen ekonomik koşullar nedeniyle sözleşmenin yeni duruma uydurulması olgusuna dayanılmasıyla desteklenebilir ur ve doğrulabilir. Mahkemenin görevli olup olmadığı, dava dilekçesinde ileri sürülen olgulara ve istemin sonucuna göre belirleneceğinde de duraksama söz konusu değildir. Bu davada, kira sözleşmesinin yeni duruma uydurulması ve bunun sonucu olarak da aylık kiranın 30.000 liraya çıkarılması ve böylece kira parasında değişiklik yapılması istenildiği için, görevin, sulh hukuk mahkemesine ait bulunduğu kabul edilemez. Çünkü, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri, HUMKm. B'de sınırlı olarak belirlenmiş ve kira sözleşmesinin yeni duruma uydurulmasına ilişkin davalar bu yasa hükmünün kapsamına sokulmamıştır.
Asliye hukuk mahkemesinin bu davada görevli olduğunu kanıtlamak için beklenmeyen durumun sözleşmeye etkisi üzerinde yeterince durulmak ve konuyu ana çizgileriyle de olsa açıklığa kavuşturmak gerekir. Şöyle ki:
Sözleşme hukukunda egemen olan ve Türk Hukukunda kabul edilen kural, "sözleşmeye bağlılık" kuralıdır. "Pacta Sunt Servanda" adı ile anılan bu kurala göre, sözleşme yerine getirilmelidir, koşullar yanlardan biri, özellikle borçlu için sonradan ağırlaşmış olsa bile, iu kimse, borcunu yerine getirmelidir. Şu da var ki, bu kuralın tam olarak uygulanması bazı durumlarda, hakkaniyet kurallarına ve adalet duygularına ters düşen sonuçlar doğurabilir. Yanlar karşılıklı çıkarlarını sözleşmeyle düzenlemişlerdir, gelgelim, bir süre sonra, önceden görülemeyen [kestirilemeyen] nedenlerle koşulların olağanüstü değişmesi yüzünden, yanlardan birinin (borçlunun) durumu katlanılmayacak ölçüde ağırlaşabilir ve bununla da sözleşme ile kurulmuş olan denge, bir yanın aleyhinde büyük ölçüde bozulmuş olabilir. Sözleşmedeki dengeyi bozan olağanüstü durumlara; harp, ekonomik krizler, para değerinin düşürülmesi aşırı enflasyon örnek diye gösterilebilir (Bkz. Asis. M. Enis Sarıal, Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Et- kişi, Yargı Dergisi, 1980, Sayı : 47, sh. 24). Yurdumuz genelinde de hüküm süren ekonomik koşullar ve enflasyonist tutum dolayısiyle akaryakıt ücretlerinin de sürekli artışlar gösterdiği yadsınamaz bir gerçektir.
Borç ilişkisinin kurulmasından sonra, borçlunun kusuru olmaksızın edim [i borç ] imkansızlaşmışsa, bu durumda, borç sona erer (BKm. 117). Oysa, borçlu yönünden edimin yerine getirilmesinin (ifasının) aşırı ölçüde güçleşmesi, m. 117'nin kapsamının dışında kalır. Gerçekte de, aşırı güçlük "ifa imkansızlığıyla" karıştırılmamalıdır.
Sözleşmenin akçalı koşullarını, edim ve karşı - edimi arasındaki oranı esaslı yolda sarsan olağanüstü olaylara beklenmeyen olaylar denir. Beklenmeyen olaylar, sözleşmenin akçalı koşullarını alt üst eden olağanüstü, gizlenmiyen, kusur dışı, gerçek olaylardır. Bu olaylar karşısında kalan borçlu sözleşmenin metnine değil, ne var ki, kendi borcuna bir sınır çizen adalet, iyiniyet kurallarına dayanmak gerektiğini ileri sürer. Beklenmeyen olaylar borcun yerine getirilmesini [İfasını] esaslıca güçleştiren nedenlerdir. 'imkansızlık denen durumlarda ise, edimin yerine getirilmemesi söz konusu olmaktadır. Yineleyerek ve önemle vurgulayalım ki, imkansızlık İle beklerim iyen durum kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir (Bkz., Sarıal, agm., sh. 26/27).
Hukukumuzda, önceden görülemeyen [kestirileni] veril değişikliklerin borcunun borcunu yerine getirmesini olağanüstü güçleştirilmesi durumunda, sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi hakkında genel bir hüküm yoktur, yalnızca bazı sözleşmelere ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir (Örneğin, BKm. 82, 264, 282, 286, 344, 365/2, 517/1, 535/7). O nedenle, gerek sözleşmede ve gerekse yasada, hukuksal ilişkinin yeni duruma uyarlanmasını ya da sona erdirilmesini öngören bir hüküm bulunmaması durumunda, nasıl bir çözüme ulaşılacağı sorusuna bir yanıt bulunmalıdır.
Alman ve İsviçre hukuk öğretilerinde baskın olan "işlem temelinin çökmesi yada sarsılması" görüşünün dayandığı değiş-tokuş sözleşmelerinde edimler arası denge görüşü uyarınca, daha sonra ortaya çıkan ve zorlu neden niteliğinde bulunmayan olağanüstü durumlarda yanların edimleri (borçları) arasında denge önemli ölçüde sarsılırsa, hakim, MKm. 1 ve 2 çerçevesinde ya sözleşmeyi çözer ya da değişen durumlara uyarlar. Çözme ve uyarlama konusu, yanlarca sözleşmede öngörülmüş ya da yasada özel bir kuralla düzenlenmiş ise bu olasılıkta hakim, sözleşme ya da yasa hükmünü [kuralını] gözetir ve uygular. işlem temelinin çökmesi görüşü, MKm. 2'de kaynağını bulan doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanmaktadır. Acaba yanlardan biri, BKm. 264 dışındaki bir yolla sözleşmenin çözülmesini ya da yeni durumlara ayarlanmasını istiyebilir mi sorusuna bir yanıt bulmak gerekir: Anılan bu yasa hükmü, işlem temelinin çökmesi ilkesinin özel bir uygulama durumu olduğu için, BKm. 264 dışında işlem temelinin çökmesi nedeniyle kira sözleşmesinin çözülmesi söz konusu olamaz. Nevar ki yanları değişen durumlara göre, edimler arasındaki dengenin yeniden kurulması ve böylece edimler arasındaki dengenin sağlanması yönünden istemde bulunabilirler. "Bkz., Reynond, Claude : in Sohweiz erischos Privatrecht, Vll/l, Basel und Stuttgart 1977, sh. 251; Larenz, Karl: Leahrbuoh des Schularecihts, Band 1, Ailgemeiner Teil, 12 Auflaıge, Münc'hen 1979, sh. 267, 270 vd.; Emmerioh Volker: Das Redht der Leistungsstörungen, München 1978, sh. 205 vd.; Alman İmparatorluğu Mahkemesi (RGZ) 99, 258 (260) vd.) ".
Özetlersek; ekonomik koşullarda, aşırı enflasyon, para değerin in büyük ölçüde düşmesi vs. nedenlerle meydana gelen olağanüstü değişiklik ve dolayısiyle güçlükler, edimin olduğu gibi yerine getirilmesini borçludan beklenemez duruma getirmişse, doğruluk ve dürüstlük kuralları gözönünde tutularak "işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması ilkesi" uyarınca sözleşme yeni durumlara uydurulmalıdır. Değişen durumlarda, sözleşmede ve yasada bir hüküm yoksa, boşluk kabul edilmeli, MKm. 1 ve 2. gereğince, hakim sözleşmeye el atarak, sözleşmeyi yeni durumlara uydurmalıdır (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren - Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Şartları ve Sonuçları teksir", Yıl: 1979/1980, ah. 26/a-27 not. 13). Öyle ki, değişen durum ve koşullar sonucu bozulan ekonomik dengenin nesne ['objektif] olarak yeniden dengelenebilmesinde, hakim, MKm. 4'ün kendisine tanıdığı takdir yetkisinin sınırları içinde 'kalarak en iyi çözüm'(i bulmaya yönelik bir karar vermelidir. (Bkz., Sarıal, agm., 1980, sayı: 48, ah. 28).
Ayrıca şu yönlere de deyinmekte yarar vardır: Sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi, tam iki yanla [karşılıklı] sözleşmeler yönünden işlerlik kazanabilir.
Öte yandan, MKm. 2'nin ve onun sonucu olan işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden kestirilmemiş [tahmin edilememiş] olması gerekir. Prof. Drısmet Sungurbey, Medeni Hukuk Sorunları, C. tl, Yıl: 1974, sh. 130; ayrıca bkz. ege., sh. 131).
Sonuç olarak belirtelim ki; sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi için, önceden görülemiyen, borçlunun şahsı ve işletmesi dışında meydana geren bir olayın neden olduğu değişiklikler yüzünden sözleşmedeki ekonomik (çıkar) denge bozulmuş ve sözleşmenin yanlarından birine yükletilmesi gereken tehlike [riziko] sınırı nesnel [:objektif] olarak aşılmış olmak gerekir (Sanal, aıgm., 1980, s.48, sh. 27).
İşte, yukarıdan beri yapılan açıklamaların ışığı altında, dava konusu somut olayda, davacının, sözleşmenin değişen yeni durum!ara uyarlanması istemini kapsayan davasında görevin asliye hukuk mahkemesine ait bulunduğu kabul edilmeli ve 10 yıllık süreli kira sözleşmesinin (m. 3), yakıt giderlerindeki artış nedeniyle yeni duruma uyarlanması gerekip gerekmediği, sözleşmenin içeriği ve öbür koşulları da gözetilerek değerlendirilmeli, varılacak uygun sonuç çevresinde uyuşmazlık çözüme bağlanmalıdır.
Yerel mahkemece, tüm bu yönlerin gözden kaçırılması, görevsizliğe karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), istek olursa, temyiz peşin harcının kendisine iadesine 12.2.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.