 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/1420
K: 1981/2974
T: 20.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı niteliği ile avukat Ömer, yapılan avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak ücret alacağı için 56405 liranın ödettirilmesini istemiştir. Nevar ki, davacı, dava konusu oluşturan bu alacağına 7.6.1976 günlü "temlikname" ile Emin'e "temlik" etmiştir. Adı geçenin vekilince mahkemeye sunulan 30.6.1976 günlü dilekçede bu yön doğrulandığı gibi alacağını davadan sonra "temlik" den avukat Ömer'in 3.11.1976 günlü dlekçesi de bu sonucu desteklemektedir. Davalılar vekili ise, şu durum karşısında Ömer'in davacı niteliğinin kalmadığını, HUMK. m. 186'nın uygulanacağını, "temellük edenin" de yeni bir dava açması gerektiğinin ileri sürüp davanın reddine yönelik olarak 20.9.1976 günlü dilekçesini sunmuştur. Mahkemece, "temlik olarak 20.9.1976 günlü dilekçesini savunmuştur. Mahkemece, "temlik alan" kişinin davayı bulunduğu noktadan izleyebileceği, ilk alacaklının (davacının) da "asli müdahil" olarak davayı izlemeye hakkı bulunduğu kabul edilip ödetmeye karar verilmiştir. hüküm davalı yanca temyiz edilmiştir.
2 - Davayı açan, Ömer'in dava konusu alacağı "temlik" ettiğine ve davalılar vekili de bu durum karşısında davanın reddini istediğine göre, öncelikle HUMK. m. 186 yönünden tartışma açılması ve bir sonuca varılması gerekir. Şöyle ki:
Dava açılmış olmasının yargılama hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar. HUMK. m. 1854 de belirlenmiştir. Öte yandan dava konusunun devredilmesi de özel olarak düzenlenmiştir. Davacının, dava konusu yaptığı hak, örneğin alacak hakkı, taşınır yada taşınmaz bir mala ilişkin olabilir. HUMK. m. 186 ile, dava konusunun, dava açılmasından sonra devredilmeşi olması yönünden bir hüküm öngörülmüştür. Buna göre, dava konusunu devreden yan, onunla olan ilişkisini, davadaki niteliğini yitirir. Yasanın bu açık hükmü karşısında ortak o, davayı izleyemez. Böyle bir durumda nasıl davranılması greektiği de yukarıda anılan yasa hükmünde açıkça belirlenmiştir.
Hakim yargılama sırasında bu durumu öğrenince, öteki yanın f 86. madedeki olanaklardan hangisini seçmek istediğini görevinden ötürü (res'en) sorup, ona seçimlik haklarından birini kullanması için gerekli öneli (mahli) vermelidir. Somut olayda, davacı, dava konusu alacağı, davadan sonra devretmiştir. Öyleyse, sorun bu yönden çözüme bağlanmalıdır. HUMK m. 186'da açıkca "taraflardan biri" sözlerine yer verilmiş olması nedeniyle eğer davacı, dava konusunu devrederse, bu olasılıkta da, anılan yasa hükmü uygulama alanı bulur. Öyle ki, devreden davacı, davadaki niteliğini yitirir ve o nedenle de artık davayı izleyemez. Devralan kişi de, davaya devam edemez ve kendiliğinden davacının yerine geçemez. Çünkü, dava konusunun devredilmesi durumunda, yalnızca o davanın yanlarına seçimlik hak (yetki) tanınmıştır. Davalı, yasa hükmündeki bu iki haktan birini kullanmazsa, devreden davacının, davadaki davacı olma niteliğini yitirmiş bulunmasından ötürü usul yönünden davanın reddine karar verilir. Devralan üçüncü kişi, ancak davalıya karşı yeniden dava açması gerekir. Somut olayda, davalılar vekili, 186. maddeden kaynaklanan seçimlik hakkını, davanın, "temellük" eden üçüncü kişiye karşı yürütülmesi doğrultusunda kullanmış değildir. Tam tersine, devreden davacının, niteliği kalmadığını ileri sürerek bu davanın reddini istemiş ve üçüncü kişinin yeniden dava açması gerektiğini apaçık vurgulamıştır. Öte yandan davalılar vekili, devreden davacıya karşı seçimlik hakkını giderim (tazminat) istemi doğrultusunda kullunmamış, kısacası, davanın reddini dilemiştir.
Yukarıdan beri yapılan açıklamaların ışığında varılacak sonuç şudur: Devreden davacı, niteliğini yitirmiş olup artık bu davayı izleyemez ve davalılarda, devralan üçüncü kişinin yeniden dava açması gerektiğini ileri sürüp davanın reddini istediği için, üçüncü kişi de davayı yürütmez. Öğretide savunulan görüş, bu doğrultudadır (Bkz. Prof. Dr. İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, Yıl: 1962, sh. 337/338, Not 5; Prof. Dr. Saim Üstündüğ, Medeni Yargılama Hukukunun Esasları, Yıl: 1973; sh. 344/345; Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Yıl: 1974, sh. 591, not 35).
Yerel mahkemece, tüm bu yönlerin gözetilmemesi, davanın usul yönünden reddine karar verilmemesi, hükmü bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalılar yararına BOZULMASINA ve bozma nedenine göre şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, istenirse, temyiz peşin harcının davalılara iadesine, 1000 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalılardan İbrahim'e ödenmesine 20.4.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.