 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1981/1045
K: 1981/2514
T: 07.04.1981
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, yanlar arasında kurulan sözleşme ilişkisi uyarınca, davalının Ağustos, Eylül 1979 gününde Renault TS 12 tipi otomobilin teslimini yüklendiği halde, gününde teslim yapmadığını, gönderilen uyarmanın bir sonuç vermediğini, istenen peşin paranın yatırıldığını, ileri sürerek teslim günündeki koşullar ve satış parası üzerinden aracın teslimine karar verilmesi için istemde bulunmuştur. Davalı, belirlenen Ağustos - Eylül 1979 gününün, şirketi bağlayıcı olmadığının "genel satış şartlarının" 4. maddesinde belirtildiğini, ekonomik koşullar nedeniyle teslimde aksamalar olduğunu, siparişi iptal etmeyen, kaporasını çekmiyen davacının teslim gününün uzatıldığını teslim günündeki fiyatı kabul etme durumunda bulunduğunu savunup davanın reddini dilemiştir.
2 - Dosyadaki yazılarla, belgelere, iddia ve savunmaya göre, yanlar arasında konusu taşınır nitelikte otomobil olan bir satım sözleşmesi ilişkisi kurulduğunda, mahkemece çözümü gereken bir uyuşmazlık yoktur. Davacı, teslim günü Ağustos - Eylül 1979 geçtiği ve sözleşme çevresinde kendisine düşen peşin ödemeyi yaptığı halde gönderilen uyarmanın da bir sonuç vermediğini savlamıştır. Davalı ise, savunmasını özellikle 4. maddeye dayatarak, Ağustos - Eylül 1979 gününün şirketi bağlamıyacağını ileri sürmüştür. Davalının, Ağustos - Eylül 1979'da asıl edim yükümü doğrultusunda aracı teslim etmediğinde bir uyuşmazlık olmadığına göre, burada ilkin madde yönünden tartışma açılmalıdır.
Yukarıda anılan 4. maddeye göre "işbu sipariş mektubunda belirtilen teslim tarihi imalatçı firmanın ve MAİS'in normal üretim ve pazarlama programına göre saptanmıştır. Bu program dahilinde yetkili satıcıya tahsisi ve sevki öngörülen otomobillerin süresi içinde verilmemesi halinde, yetkili satıcısı teslim tarihini uzatabilir..."
Görülüyor ki, açıkça bu maddede, satıcıya somut olarak teslim süresini uzatma yetkisi tanınmıştır. Böyle olmakla birlikte tanınan yetkinin sınırsız davalının keyfince kullanılabileceği de asla düşünülemez. Gerçekte de davalı doğruluk ve dürüstlük kurallarına, eş deyişle güven ilkesine uymakla yükümlüdür. (MK. md. 2.) Üstelik, bir sözleşmede bulunması gereken hak ve borçlar arasındaki dengeyi bozacak yolda, konan bir koşulun kötüye kullanılmasına asla izin verilemez. Satıcı davalının son çözümde, teslim gününün uzatma yetkisini saklı tutmasının MK. md. 2 ile sınırlı olduğu çok belirgindir.
Davalının, asıl yapımcının ürettiği araçların pazarlamasını üstlenen bir yan kuruluş olduğunda ve eylemli olarak tekel oluşturulan belli ve sınırlı sayıdaki kuruluşlar arasında bulunduğunda duraksama söz konusu değildir. Somut olayda, davacının tüketici niteliği ile davalı karşısındaki ekonomik yönden güçsüz olduğu da asla gözardı edilemez. Davanın dayanağı sözleşmenin günü 30.12.1977 ve asıl teslim günü Ağustos - Eylül 1979'dir. Öte yandan teslimden önce, davacı peşin ödeme yapmıştır. Yurdumuz genelinde uzun bir süreden beri egemen olan enflasyonun yol açtığı fiyat yükselmelerinin tüm etkilerini davacının omuzlarına yüklemek de adaletli bir çözüm olamaz. Davalının "tedbirli bir tacir gibi" davranması yükümünün, yasadan kaynakladığı da bu arada gözetilmelidir.
İşte yukarıdan beri yapılan açıklamaların ışığı altında, davalının, teslim yetkisini saklı tutmayı içeren koşulu kötüye ve davacı tüketici aleyhinde kullanıp kullanmadığı, MK. md. 2'deki dürüstlük ve doğruluk kuralına, eş deyişle güven ilkesine aykırı davranıp davranmadığı saptanmalı ve uyuşmazlık böylece çözüme bağlanmalıdır. Önemle vurgulayalım ki, hakim, az önce anılan yasa hükmünü de doğrudan (re'sen) gözetmekle yükümlüdür. Öyleyse, mahkemece, soruşturma derinleştirilmeli, açıklanan doğrultuda inceleme yapılmalı, davalının güven ilkesine aykırı davranıp davranmadığı, 4. maddedeki koşulu kötüye kullanıp kullanmadığı, tedbirli bir tacir gibi davranmış olup olmadığı nedenden dolayı üretim planının aksadığı, davacının sırası ihlal edilip edilmediği, sıraları daha sonra olanlara araç özgülenip özgülenmediği, böyle davranmakta davalı haklı sayılıp sayılmayacağı saptanmalı, bu yönden dosyadaki belge ve yazılarla derinleştirilecek soruşturma ile elde edilecek bilgiler değerlendirilmeli, gerekirse ilgili defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yaptırılıp bilirkişi kurulu düşüncesine de başvurulmalı, böylelikle ortaya çıkacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir.
Yerel mahkemece tüm bu yönlerin gözden kaçırılması, dosyadaki belge ve yazılarla, BK. md. 117 anlamında kusursuz bir olanaksızlığın varlığı kanıtlanmadığı halde, beklenmiyen durum ve zorlu nedenden sözedilmesi, eksik soruşturma ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, 7.4.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.