Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1981/3534
K: 1981/4204
T: 13.10.1981
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 27.5.1981 tarih ve 283/323 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tekiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkili şirkete ticari alım satımdan kaynaklanan ve vade farkı olan 461.174.25 lira borçlu olduğu halde ödemeyeyanaşmadığını ileri sürerek mezkur alacağın % 15 icra inkar tazminatıyla birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacının Samsun'daki temsilcisinden ötedenberi malaldığını ve mal bedelinin çek ve bonolarla ödendiğini, iddia konusu alacağın mevcut olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere göre davalı tarafından mevcut borçların vadelerinde ödendiğinin anlaşılmasına ve davalının ayrıca (vade farkı) ödeyeceğini kabulüne ilişkin bir tahahütnamesi bulunmamasına göre davacının sadece vade farkından dolayı hak iddia edemeyeceği görüşüyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafından davalıya vadeli olarak satılan mal bedelinden dolayı bonoyla vadeye bağlanmış olan alacak miktarı (semen) dışında, davacı satıcının (vade farkı) adı altında ayrı bir alacak talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
BK.nun (alım - satım) sözleşmesinin tanımlanması ile ilgili 182 maddenin ilk fıkrasında "Satım öyle bir akittir ki, onunla alıcı, satılan malı alıcının iltizam ettiği semen mukabilinde alıcıya teslim ve mülkiyeti ona nakleyleme borcunu tahammül eder" şeklinde tarifi yapıldıktan sonra, "Alıcının Borçları" başlıklı 208. maddesinin yine ilk fıkrasındaysa "Alıcı satım akdinde mükarrer olan surette tevfikan semeni eda ve kendisine mukarrer olan şartlar dairesinde arzedilen satılanı kabzetmekte mükelleftir" hüküm konulmuş bulunmaktadır. Menni yukarıya alınan madde hükümlerine göre (alım- satım) sözelşmesinin esaslı unsurlarından olan satış bedeli (Fiyat - semen) alıcının, satın adığı mal karşılığında satıcıya karşı borçlanmış olduğu para miktarı olup, sözleşmenin tarafları satış bedelini - yasal istisnalar dışında BK.nun 19. maddesi gereğince serbestçe tayin etme yetkisine sahip bulunmaktadırlar. Bu şekilde tarafların serbest iradeleriyle tesbit ettikleri semenin sonradan taraflardan biri tarafından tek yanı olarak değiştirilmesi ise yasal olarak mümkün değildir.
Yukarıdaki açıkmaların ışığı altında dava konusu olaya bakılacak olursa, davacı satıcının, davalının siparişi üzerine malı Samsun'daki (satış yetkilisi) aracılığıyla davalı alıcıya teslim ettiği ve kararlaştırılan mal bedelinin (semenin) ise muhtelif bonolarla belli vadelere bağlanarak ve hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürülmeden davalıdan alındığı ve bu bono bedellerini de vadelerinde davacı satıcıya ödendiği anlaşılmaktadır. O halde, mal bedelinin (semenin) taraflarca BK.nun 208/1. maddesi hükmü gereğince serbestçe ve kesin bir şekilde kararlaştırılarak, belli vadelere bağlanmak surretiyle bono ile tahsil edildiğinin, kabulü gerekir. Zira TTK.nun 20. maddesi gereğince (basiretli bir tacir) gibi hareket etmesi gereken davacının hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden bonoları teslim alarak defterlerine işlediği ve tahsile koyduğuna göre satış bedelini kapsayan bonolara, vade tarihleri de nazara alınarak kararlaştırılan satış bedelinin işlendiğini kabul etitiği ve bu bono bedellerinin malın taraflarca kararlaştırılan gerçek satış bedelini (semeni) gösterdiği hususu BK.nun (akit serbestisi) ilkesi gereğince kabulü zorunludur. Davacı satıcının bu şekilde saptanan (semeni) tahsil ettikten sonra, dava konusu olayda olduğu gibi, (ticari teamül)den bahisle ve (vade farkı) adı altında davalı alıcının rızası dışında kendi ticari defterlerine alacak olarak işlediği miktarı davalıdan istemesinin yasal dayanağı yoktur. Her ne kadar TTK.nun 1. ve 2. maddeleri hükümlerine göre (ticari örf ve adet) ile (ticari teamülün) ticari işlemlerde uygulanabileceği hüküm altına alınmışsa da, yine aynı maddelerde açıkça belirtildiği gibi (ticari örf ve adet) ile (teamülün) ancak hakkında ticari hüküm bulunmayan hallerde nazara alınabileceği şartına bağlanmış bulunmaktadır. Oysa, dava konusu olayda, yukarıda da açıklandığı üzere BK.nun 182 ve 208. maddeleri gereğince mal bedelinin (semen) taraflarca akit serbestisi gereğince serbestçe karalaştırılarak ve vadede nazara alınarak bonoya bağlandığına göre öncelikle uyuşmazlıkta sözleşme hükümlerinin nazara alınması gerekir. O halde ortada öncelikle uygulanması gereken sözleşme hükümleri varken davacı tarafın olayda (ticari örf ve adetin), (teamülün) uygulanması gerektiğine ilişkin iddiasıda yasal dayanaktan yoksun bulunmaktadır.
Bütün bunların dışında, karşılıklı güven ve sözleşme serbestisi ilkelerine dayanarak ticari hayatta, tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırdıkları (semenin) ödenmesinden sonra satıcı tarafın tek yanlı olarak ve hiçbir yasal dayanağı bulunmadan (vade farkı) adı altında bir miktarı kendi başına tesbit ederek alacak olarak sonradan alıcıdan talep etmesi hukuk tarafından korunabilecek bir davranış olarak kabulüde mümkün değildir.
Yukarıda açıklan hususlara, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, gerektirici sebeplerle ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usül ve yasaya uygun bulunan hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA ve 5000 lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,500 lira maktu ilam harcının peşin hartan mehsubu suretiyle davacıdan alınmasına 13.10.1981 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini