 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1981/2523
K: 1981/3493
T: 28.05.1981
DAVA : Davacı iş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerinde uğranılan kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, gerçekleşen Kurum zararı olan 43.877,54 TL.nin 6/8 Ayşe'nin 2/8 İbrahim'in kusur oranları dahilinde müteselsilen alınarak davacı Kurum'a ödenmesine diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tekik hakimi tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davacı Kurum, Bağ-Kur sigortalısı Oğuz'un davalılar Halil ve Fazıl'a ait İbrahim idaresindeki kamyon çarpışması sonucu ölmesi nedeniyle yapılan giderler ile bağlanan gelire ait peşin sermaye değerinin 1479 sayılı Bağ-Kur yasasının 63 ve BK.nun 55. maddeleri gereğince adı geçenler ile diğer davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, kamyon maliklerinin BK.nun 55. maddesiyle sorumlu tutamıyacağından bahisle onlar hakkındaki davanın reddine karar vermiştir.
Olayda önemli olan hukuksal sorun, 1479 sayılı Yasanın 63. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi durumunda, adam kullanan kimsenin de sorumlu tutulup tutulamıyacağı noktasında toplanmaktadır.
Bu durumda ise, öncelikle Kurumun rücu hakkının dayandığı temel ilkenin saptanması gerekir. Gerçekten Kurum'un bu tür davalardaki rücu hakkı, ardıllık (= halefiyet) esasından kaynaklanmaktadır. 31.3.1954 gün 17/10, 29.6.1960 gün 13/15 ve 17.1.1972 gün 2/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında da açıkça belirtildiği gibi, ardıl (=halef), yerine geçtiği kişinin hak ve yetkileriyle donaltılmış olarak, yaptığı ödemeleri isteyebilme hakkına sahiptir. Bu olayda Bağ-Kur sigortalısının adam kullanana BK.nun 55. maddesi gereğince başvurma hakkı bulunduğuna göre Kurum'un bu sınır içerisinde ve anılan madde çevresinde kullanılan adamın eyleminin suç niteliğini taşıdığı durumlarda, yapmış olduğu yardımların tutarını bu maddeye dayanarak istemesine engel bir hal olmamak gerekir. Aksinin kabulü, prim ödemek suretiyle bir katkısı olmayan, kullandığı adamın faaliyetinden yararlanan adam kullananları, nedensiz zenginleştirme sonucunu doğurur.
Diğer yandan, 1479 sayılı Yasanın 63. maddesinin hükümet gerekçesindeki, "üçüncü bir kimsenin suç sayılır davranışı sonucu Kurumca yapılacak yardımların özel hukuk hükümlerinin sağladığı imkanlardan yararlanarak rücu edilmesi öngörülmüş ve madde buna göre kaleme alınmıştır." şeklindeki açıklık dahi Kurumun özel hukuk hükümleri içerisinde rücu alacağının bulunduğunun kanıtıdır. BK.nun 55. maddesinin ise, özel hukuk hükümlerinden olduğu açıktır.
Bu nedenlerle, mahkkemece bu maddi ve hukuki olgular ve amaca göre yorum gerektiği ilkesi gözönünde tutulmaksızın, maddenin hukuk tekniği bakımından başarılı olduğu iddia edilemiyecek yazılış biçimine dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukardaki nedenlerle davalı Fazıl ve Halil bakımlarından BOZULMASINA, diğer davalı Hacı hakkındaki temyiz itirazlarının ise, adı geçenin olay tarihinden önce adam kullanan sıfatı son bulmuş olduğundan REDDİNE, 28.5.1981 gününde oybirliği ile karar verildi.