 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1980/1
K: 1981/2
T: 18.02.1981
DAVA : Bir eserden diğerine, Fikir ve San'at Eserleri Kanununa aykırı olarak iktisab yapılması halinde, eser sahibinin hasız rekabet hükümlerine göre manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği hakkında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin Esas: 1971/12331, Karar: 1080 sayı ve 11.2.1972 günlü kararı ile aynı Dairenin Esas: 1979/2485, Karar: 10994 sayı ve 8.10.1979 günlü kararı arasında aykırılık bulunduğu iddiasıyla, 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 20/2. maddesi hükmünce, içtihat aykırılığının giderilmesi isteği ile başvurulması üzerine, konuyu inceleyen Yargıtay 1. Başkanlık Divanı'nca 26.6.1980 gün ve 61 sayılı kararla, sözü edilen iki karar arasında içtihat aykırılğı bulunduğu benimsenerek içtihadı birleştirme yoluna gidilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Kanununun 16, 17/2-C ve 20. maddeleri hükümleri gereğince 10.12.1980 gününde yeterli çoğunlukla toplanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurulu'nda Raportör Üyenin açıklamaları dinlendikten sonra, kararlar arasında aykırılık bulunup bulunmadığı konusu görüşülüp tartışılmış, o gün yapılan oylamada 2/3 çoğunluk sağlanamadğından 2.2.1981 gününde ikinci toplantıda kararlar arasında aykırılık bulunduğuna salt çoğunlukla karar verilmiş, ancak vaktin gecikmiş olması nedeniyle işin esasının incelenmesi başka güne ertelenmiştir.
18.2.1981 günlü toplantıda Raportör Üye dinlendikten sonra konu görüşülüp tartışıldı:
I - İçtihat aykırılığının giderilmesi istemine konu olan kararlarda benimsenen esaslar
A - Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 1971/12331-1080 sayı ve 11.2.1972 günlü kararında; tarafların sıfatları, iktisab sınırının aşıldığı, haksız rekabetin biçimi gözönünde tutularak uyuşmazlığa Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uyulanma olanakları tartışılmış, sonuçta olaya tarafların sıfatları itibariyle Borçlar Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, ancak Borçlar Kanununun 48. maddesinin uygulanmasının, Türk Ticaret Kanununun haksız rekabet hükümlerinin benzetme yol ile uygulanması olanağını ortadan kaldırmadığı Borçlar Kanununun 48. maddesinin esasen tanıdığı ve Türk Ticaret Kanununun 58. maddesinin a, b, c, d, e bentlerinde açıklanan davalar ve bu arada manevi tazminat davası da açılabileceği benimsenmiş, bu suretle mahkeme kararının manevi tazminatın davalıdan alınmasına ilişkin kısmı onanmıştır.
B - Aynı Dairenin 1979/2485-10994 sayı ve 8.10.1979 günlü kararında, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 13. maddesinde; fikir eserleri üzerinde sahibinin mali ve manevi menfaatlerinin bu kanun dairesinde himaye gördüğü, 5846 sayılı Kanunda özel hüküm bulunmadıkça genel nitelikteki Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanmasının olanaksız olduğu, özel kanunda eser sahibinin maddi ve manevi haklarının nelerden ibaret bulunduğunun sınırlı bir biçimde gösterildiği; Kanunun 14, 15, 16 ve 17/2. maddelerinde eser sahibinin manevi haklarının belirtildiği ve 70. maddede yalnız sözü edilen maddelerdeki manevi hakların haleldar edilmesi halinde diğer koşullar da gerçekleştiği takdirde manevi zarar adı ile bir paranın verilmesinin dava edilebileceğinin hükme bağlandığı... bir eserden diğer bir esere kanunda gösterilen haller dışında iktisab yapılmış olsa bile iktisab hususunda kullanılan eserin sahibinin sadece kendi adı ile eserinin adının belirtilmemesi halinde manevi haklarının kanunun himayesinde olduğu... olayda iktisab hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adının iktisab yapılırken her bölümde açıkça gösterildiği, ayrıca iktisap yapılırken eser sahibinin şeref ve itibarını düşürecek bir tasarrufta da bulunulmadığı gerekçesiyle manevi tazminat davasının reddine ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle doğru bulunarak onanmıştır.
Yukarıda ana hatları belirlenen iki karardan ilkinde; 5846 sayılı Yasadaki iktisab sınırlarının aşıldığı ve bu itibarla, eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteyebileceği benimsenmiş; ikincisinde ise, sorun 5846 sayılı Yasa açısından ele alınmış, manevi hakların özel yasada düzenlendiği esasından hareket olunarak bir eserden diğer bir esere kanunda gösterilen haller dışında iktibas yapılmış olsa bile iktibas hususunda kullanılan eserin sahibinin sadece kendi adı ile eserinin adının belirtilmemesi halinde manevi hakların yasanın himayesinde olduğu belirtilerek haksız rekabet hükümlerine dayanılarak manevi tazminat istenip istenemeyeceği konusunda neticeten olumsuz sonuca varılmıştır. Böylece içtihadı birleştirmenin konusu, Fikir ve San'at Eserleri Kanununa aykırı olarak iktisab yapılması halinde eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteyebilip isteyemeyeceği açısından (sınırlanmış) olup, sözü edilen yasaya göre iktisabın ölçüsü, eserlerin tür ve nitelikleri, haksız rekabetin gerçekleşme halleri, haksız rekabet halinde haksız rekabete ilişkin Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanma olanak ve biçimi gibi konuları inceleme dışı bırakılmıştır.
II - İnceleme ve gerekçe
5846 sayılı Fikir ve San'at Eserleri Kanununun, hazırlık çalışmalarında açıklandığı üzere, temel prensiplerinden biri de eser sahiplerine tanınan mali ve manevi haklar saklı kalmak kaydıyla gerek kamunun ve gerekse kişilerin fikir eserlerinden en geniş ölçüde yararlanmalarını sağlamaktır.(TBMM. Tutanak Dergisi, Dönem IX, Toplantı: 2, Cilt: 10 - S. Sayısı: 289, Sahife: 2). Yasa koyucu, 5846 sayılı Yasayı hazırlarken ağırlık merkezini eser sahiplerine tanınan hakları tayine değil ve fakat fikir ve san'at eserlerinin doğuracağı hukuksal münasebetleri düzenlemeye vermiştir. Yasanın 13. maddesinde: "Fikir ve san'at eserleri üzerinde sahiplerinin mali vemanevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür" denilmiş ve eser sahibine eseri üzerindeki mali ve manevi menfaatlerini korumak amacıyla kamunun ve üçüncü kişilerin maddi ve manevi menfaatlerini de tartmak suretiyle uygun ölçü ve genişlikte subjektif haklar tanınmıştır (TBMM. sözügeçen Tutanak Dergisi: S. Sayısı: 289, Sahife: 3-5). Yasa 14 ve bunu izleyen maddeleri ile "manevi hakların" nelerden ibaret bulunduğunu belirlemiş ve bunları "Umuma arz selahiyeti" (m. 14), "Adın belirtilmesi selahiyeti" (m. 15), "Eserde değişiklik yapılmasını menetmek" (m. 16) olarak ayrı ayrı düzenledikten sonra, 17. madde ile de "Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları"na ilişkin olarak da kurallar getirmiştir. 5846 sayılı Yasa düzenlediği manevi haklara tecavüz halinde açılabilecek hukuk davalarını kurallara bağlamış (m. 66 vd.); ayrıca manevi hakları haleldar edilen kimsenin Yasanın 70. maddesine göre manevi tazminat davası açabileceği öngörülmüştür.
Görülüyor ki, 5846 sayılı Yasa düzenlediği hukuksal ilişkiler ve haklar açısından kurallar koymuş ve bunu yapaken eser sahibinin bizatihi kişilik hakları açısından sahip bulunduğu yetkileri konusunda, bir düzenleme getirmemiştir. Başka bir anlatımla eser sahibinin eseri üzerindeki manevi haklarının ihlali halinde istenebilecek manevi tazminata ilişkin düzenlemeler Fikir ve San'at Eserleri Kanununda yer alırken şahsi menfaatlerin ihlali halinde istenebilecek manevi tazminat Borçlar Kanununun 49. maddesine bırakılmıştır. Genel olarak şahsi menfaatlerin ihlal edilip edilmediği kişilik hukukuna ait hükümlere göre tayin olunacak bir konudur. Kişilik hakları başta Anayasa olmak üzere yasaların teminatı altındadır. Fikir ve San'at Eserleri Kanununun kapsamına giren faaliyetlede bulunulduğu sırada ve bu arada yasaya uygun veya aykırı olarak bir eserden diğerine iktisab yapılmasında da kişilerin aynı teminattan yararlanacakları ve Borçlar Kanunununun 49. madesindeki koşullar varsa manevi tazminat isteyebilcekleri tartışmasız benimsenmesi gerekli temel bir prensiptir. Bu kabul biçimi kişilik haklarının toplumda korunması zorunluluğuna ilişkin genel esasın Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun düzenlediği alanda da egemen kılınması gerektiği yolundaki düşünceye uygun düştüğü gibi, yasa koyucunun Fikir ve San'at Eserleri Kanununu hazırlarken esinlendiği ve yukarıda hazırlık çalışmaları dolayısıyla kısaca değinilen temel prensiplere de uygun düşer.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 83. maddesinde haksız rekabete ilişkin düzenlemede bulunulmuş ve son fıkrasında, "Tecavüz eden tacir olmasa bile, 1. fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete mteallik hükümler uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. Haksız rekabette kişilik haklarının ihlaline sebebiyet verilebilir. Yalnız ticari bir işletme değil herhangi bir mesleki çalışma, bu arada Fikir ve San'at Eserleri Kanunu kapsamına giren çalışmada haksız rekabete maruz kalabilir. Haksız rekabet dolayısıyla şahsi menfaatleri haleldar olanlar Borçlar Kanununun 49. maddesinde öngörülen koşullar varsa manevi tazminat davası açabilirler.
Bu nedenlerle, bir eserden diğer bir esere Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda gösterilen haller dışında iktisab yapılması halinde, iktisab hususunda kullanılan eserin sahibinin ve eserinin adı iktisab sırasında belirtilse bile, eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine göre Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşullar mevcutsa manevi tazminat isteyebileceği sonucuna varılmıştır.
III - SONUÇ : 5846 sayılı Fikir ve San'at Eserleri Kanununda gösterilen haller dışında, iktibas yapılmış olsa dahi, iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibinin, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebileceğine, 18.2.1981 gününde iki aykırı oya karşı çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Yargıtay 1. Başkanlık Divanı'nca, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 11.2.1972 günlü ve 12331/1080 sayılı kararında, bir eserden bir esere iktibas yapılmasında Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun koymuş olduğu sınırın aşılması halinde bu Kanun ile BK'nun 48. ve TTK'nun 56, 65. maddeleri açısından tartışılarak manevi tazminata mahkumiyete ilişkin mahkeme kararı isabetli bulunduğu halde, 8.10.1979 günlü ve 2485/10995 sayılı kararında tartışmanın sadece Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu açısından yapılarak BK ile TTK'nun sözü edilen maddelerinin uygulanması gerekmediği esasının benimsenmesi karşısında, kararlar arasında aykırılık doğduğundan içtihadı birleştirme yoluna başvurulmasına 26.6.1980'da 61 sayı ile karar verildikten sonra içtihadı birleştirmenin konusu aynen (Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda gösterilenhaller dışında iktibas yapılmış olsa dahi, iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserin adının belirtilmesi halinde eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteğinde bulunup bulunamayacağı) şeklinde tesbit edilmiştir.
Oysa her iki karar dikkatle incelendiğinde aralarında bir içtihad aykırılığı görülecektir. Şöyleki : Önceki karara konu olan davada davacı, manevi tazminat olarak bir para verilmesi yanında haksız rekabete dair kanun hükümleri uygulanmak suretiyle haksız rekabetin tesbit ve önlenmesini ve bunun sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını da istemiş, mahkeme bu istekler üzerinde durmuş, ancak olayda haksız rekabetin önlenmesine dair kanun hükümlerinin uygulanamayacağı sonucuna vararak bu yoldaki isteğin reddine karar vermiş, bununla beraber bir gerekçe göstermeksizin manevi tazminata hükmetmiştir. Bu durumda manevi tazminat verilmiş olmasının nedeni, haksız iktibasda manevi tazminat istenebileceği değil, daire kararının baş tarafından açıklandığı gibi iktibas yapılırken bazı bölümlerde eserin ve sahibinin adının belirtilmemiş bulunması olabilir.
Sonraki karara konu olan davada ise; davacı, sadece iktibas yapılmış olmasından ötürü üzüldüğünü ileri sürerek Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 70 ve BK'nun 49. maddeleri hükümleri uyarınca manevi tazmninat olarak bir para miktarının verilmesini istemiş, mahkemenin bu isteğin reddine dair kararı dairece iktibas yapılan her yerde eserin ve sahibinin adının belirtilmiş olması nedeniyle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun gereğince manevi tazminat istenilemeyeceği gibi iktibas yapılırken eser sahibinin şeref ve itibarını halele uğratacak bir tasarrufta bulunulmamış olması nedeniyle BK'nun 49. maddesi uyarınca da böyle bir istek ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle doğru görülmüştür.
Böylece sözü edilen iki karar arasında, yasal sınır ister aşılmış ister aşılmamış olsun, iktibas hususunda kullanılan eserin ve sahibinin adının belirtilmesi halinde eser sahibinin haksız rekabete ilişkin kanun hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteğinde bulunabileceğine dair içtihad aykırılğı bulunmadığı gibi bu yolda verilmiş herhangi bir daire karar da mevcut olmaması karşısında öncelikle içtihatların birleştirilmesi yolunda bir görüşme açılmasına gerek bulunmadığından kararlar arasında içtihat aykırılğı bulunduğuna dair 2.2.1981 gününde verilen karara karşıyız.