Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1980/4-2458
K:1982/65
T:03.02.1982
  • TAŞKIN YAPI [İNŞAAT]
* ÖZET:1 - MK. 651/2. madde hükmü, taşınmaz mülkiyetine gerçekçi, akılcı bir ayrıcalık [istisna], bir sınırlama öngörmüş ve belirli koşullar altında arsa malikini, taşkın yapıya katlanma zorunda bırakarak, ona taşkın yapı sahibi yararına bir irtifak hakkı kurma, hatta taşılan taşınmaz bölümünün mülkiyetini geçirme yükümü getirmiştir.
2 - Yasa koyucunun, inşaatını komşusunun arsasına taşıran kişinin hukuksal durumunu, kendi malzemesiyle başkasının arsasına inşaat yapan kişinin hukuksal durumundan daha elverişli bir düzenlemeye gitmesinin; yani taşkın yapı olgusunda böyle bir ayrıcalığı kabul etmesinin tek ve önemli nedeni, inşaatın bütünlüğünü koruma kaygısı ve böylece ekonomik ve sosyal bir değerin yok edilmemesi düşüncesidir.
3 - MKm. 651'de öngörülen dava hakkı yalnız iyi niyetli taşkın yapı sahibine ait değildir; aynı zamanda sınır aşılmasından zarar görenin de bu maddeye dayanarak dava açma hakkı vardır.
(743 s. MK m. 651, 644,645, 618, 894-896)
(6785 s. İmar K m. 39)
Taraftar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesin) nce davanın kabulüne dair verilen 26.11.1979 gün ve 1976/215-436 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dördündü Hukuk Dairesi'nin 14.3.1980 gün ve 1960/632-3335 sayılı ilamiyle, (...1 - MK.nun 648. ve müteakip maddeleri arsa malikine, yapıya tebaen arsanın bedeli mukabilinde levazım sahibi adına tescilini isteme hakkı vermemiştir. Anılan hükümler uyarınca arsa sahibi olan davacı, koşulları gerçekleştiği takdirde ancak yapının sökülmesini, elatmanın önlenmesini veya bedeli karşılığında binanın kendisine devrini isteyebilir. 0 halde yerin bedeli karşılığında davalıya terk ve tescilini isteme hakkı bulunmayan arsa malikinin, hemde mülkiyet davalıya terk edilmeksizin bedelini isteme hakkı hiç yoktur. Çünkü bu hak yalnız levazım sahibine aittir. Bu itibarla mahkemenin emsal bir kararım Yargıtay'ca onandığından bahiste aksi doğrultuda karar vermiş olması yasaya aykırıdır. Kaldı ki dairemizin uzun yıllardan beri uygulaması da yukarıda belirtilen doğrultudadır.
2 - Öte yandan mahkeme hem yer bedelinin ödetilmesine karar vermiş ve hem de arsanın akibeti hakkında bir hüküm karamıştır ki, bu kabul de yasaya aykırıdır. Kaldı ki bu tür davalarda, bedeli istenilen yerin ifrazen davalı adına tesciline karar verilmesi olanağı .da yoktur. Çünkü 6785 sayılı İmar Yasası hükümlerine göre, ifrazı mümkün olup olmadığı gerekli mercilerden tahkik edilmedikçe, imar sahası dahilinde bulunan bir taşınmazın bir bölümünün ayrılıp başkası adına tesciline de imkan yoktur. 0 halde bütün bu yazılı nedenlerle davanın reddine karar verilmek gerekirken, davanın kabul edilmiş olması bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: davalı vekili.
Tarafların iddia ve savunmalarına ve özellikle dosyada mevcut kanıtlara göre,
1 - Uşak Belediyesi'ne ait bir taşınmazın, Belediye Encümeni'nin 10.4.1947 gün ve 101 sayılı kararı ile parsellere ayrılarak 261'er m2.lik parçalar halinde satışa çıkartıldığı; bu parsellerden birisinin de davacının bayii Celalettin tarafından satın alınarak üzerine bina yapılıp daha sonra da 9.3.1949 gününde davacıya satıldığı
Ancak, belediye fen memurunun yanlış aplikasyon yapması, yani yanlış yer göstermesi sonucu bütün parsellerde kayma Olduğu ve bu arada davacı Kamile ait evin de güneyden sınır komşu. olan Sami adlı kişiye ait taşınmaza taştığı iddiasiyle Sami tarafından davacı Kamil aleyhine MK.nun 651. maddesi hükmünce bir tazminat davası açıldığı ve yapılan yargılama sonunda 53 m2. İlk bir tecavüz tespit olunarak, bu miktar arsanın bedeli olan 5300 liranın Kamil' den tahsili ile arsa sahibi olan Sami'ye ödenmesine, taşan 53 m2.lik kısmın 19.7.1964 gün ve 27 numaralı tapudan ifraz edilerek Kamil adına tapuya tesciline... ) karar verildiği ve kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 16.3.1972 gün ve 1971/14944 E., 2253 K. sayılı ilamiyle onanarak kesinleştiği
2 - Bunun üzerine davacı Kamilin, yer tespitinde yapılan bu yanlışlığa ve aleyhine sonuçlanıp kesinleşen Uşak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin yukarı da anılan kararına dayanarak davalı Ali Osman aleyhine temyiz incelemesine konu işbu davayı açarak "...davalının yaptığı taşkın inşaat dolayısiyle, arsasına tecavüz eden 200 m2.lik kısım için m2 si 1000 liradan toplam 200.000 lira arsa bedelinin tahsiline karar verilmesini istediği; davalı savunmasında, "... söz konusu evi 1948 yılında inşa ettiğini, olayda BK.nun 60. maddesinde öngörülen zamanaşımının işlemiş bulunduğunu, kaldı ki istenen tazminatın da fahiş olduğunu, davacının ancak kendisine ayıplı mal satan bayii Celalettin aleyhin dava açması gerektiğini... " ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği
Yerel mahkeme, davacının dava hakkını kabul ile taşkın inşaatın kapsadığı alanın miktarına göre 196.000 liranın davalıdan tahsiline karar verdiği
Ancak davalının temyizi üzerine kararın Yargıtay özel dairesince metni aynen alınan ilamla bozulduğu, yerel mahkemenin ise eski kararında direnmiş bulunduğu anlaşılmaktadır.
Görülüyor ki, yukarıda yapılan açıklamalara ve özel daire bozma ilamına göre; yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık üç noktada yoğunlaşmaktadır.
Bunlardan birincisi, tescil istemi yönünden, MK.nun 65l/ ll'nin sağladığı dava hakkının kime ait olduğu hususudur.
Bilindiği gibi; MK.nun 644 ve 645. maddeleri taşınmaz mülkiyetinin kapsamını belirtmiş ve böylece taşınmaz malikinin taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının doğal sonucu olası egemenliğinin sınırlarını, yetkilerini vurgulamıştır. Öte yandan, mülkiyet hakkına (anılan maddelerde sınırlandırılmış olan toprağın altına ya da üstüne) malikin arzusu dışında vaki her türlü taşkınlık (tecavüz) halinde, Medeni Kanun maliki bazı hak ve yetkilerle donatmıştır (Mesela 618, 894-896 gibi). Şu halde taşılar taşınmaz maliki kural olarak, az yukarıda anılan hükümlerin kendisine bahşettiği yetkilerden (dava haklarından) birini kullanarak çıkarlarını koruyabilir. işte kanun koyucu, yapı gibi önemli bir ekonomik ve sosyal değerin yok edilmemesi amaciyle MK.nun 651. maddesinde, tecavüzlü arsa sahibinden çok, taşkın yapı sahibi yararına bazı haklar düzenlenmiştir.
Sözü geçen MK m 651 'de aynen şöyle denmektedir:
Yanındaki arsaya tecavüz etmiş olan inşaat, imalat, bunları yapan kimsenin o arsa üzerinde ayni bir hakkı varsa, bunlar o kimsenin arsasının mütemmim cüzü olur ve tecavüz eden kısmı irtifak hakkı olmak üzere tapu siciline kaydedilir.
Bundan mutazarrır olan arsa sahibi tecavüze muttali olduğu tarihten itibaren 15 gün içinde itiraz etmemiş ise, inşaat hüsnüniyetle yapıldığı ve icabı hal müsait bulunduğu takdirde inşaatı yapan kimse muhik bir tazminat mukabilinde tecavüz ettiği mahal üzerinde kendisine ayrı? bir hak verilmesini veya o mahal mülkiyetinin kendisine aidiyetinin tanınmasını isteyebilir...)
Anılan maddenin II. fıkrası hükmü, taşınmaz mülkiyetine gerçekçi, akılcı bir istisna, mülkiyet hakkına bir takyit getirmiş ve belirli koşullar altında arsa malikini taşkın yapıya katlanma zorunda bırakarak ona, taşkın yapı sahibi yararına bir irtifak hakkı kurma, hatta taşınan taşınmaz bölümünün mülkiyetini geçirme yükümünü getirmiştir. Görülüyor ki hukukumuzda, inşaatını komşusunun arsasına taşıranın hukuki durumu, kendi malzemesi ile başkasının arsasına inşaat yapan kişinin hukuki durumdan daha elverişli bir şekilde düzenlenmiştir. Yasa koyucunun taşkın yapı olgusunda böyle bir ayrıcalığı kabul etmesinin tek ve önemli nedeni, yukarıda da açıkça belirtildiği gibi, inşaatın bütünlüğünü koruma kaygısı ve böylece ekonomik ve sosyal bir değerin yok edilmemesi düşüncesidir (Rona Ser ozan Komşunun Arsasına Taşan Yapı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası-Ord. Prof. Dr. Ernst E. Hırsoh'e Armağan-Özel Sayı - 1977 - Sh. 363).
Yukarıda metni alınan 651. maddede, taşkın yapının kapladığı alanın mülkiyetinin verilmesini ya da bu alan üzerinde irtifak hakkı kurulmasını kural olarak ana yapının üzerinde bulunduğu taşınmazın tapuda kayıtlı malikinin isteyeceği görünmektedir, Daha açık bir İfade ile "muhik bir tazminat mukabilinde temliki ya da irtifak hakkının kurulmasını taşkın inşaat sahibi isteyebilecektir. MK. 651/ II' deki düzenlemeden ve özellikle (...inşaatı yapan kimse...) sözlerinden bu yön açıkça anlaşılmaktadır. Görülüyor ki anılan maddede arsasına taşılar komşusunun (arsa malikinin) de tescil davası açabileceği konusunda her hangi bir açıklık mevcut değildir. Ancak 651. maddede böyle bir açıklığın mevcut olmaması, arsa malikinin bu yolda bir dava hakkı bulunmadığı şeklinde yoruma elverişli değildir. Aksine bilimsel görüşler, sınır aşılmasından zarar gören arsa malikinin de bir tescil davası açabileceği doğrultusunda yoğunlaşmıştır. Bu cümleden olarak, Rona Serozan (agm-372 vd.)(... Yasada belirtilmemiş, hükme bağlanmamış olmakla beraber, uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını ya da tecavüz edilen arsa bölümünün mülkiyetinin geçirilmesini, taşkın yapı hakkı sahibi gibi, komşu arsa malikinin de isteyebileceği kabul edilir. Bu olanağın önemi kendisini paraya muhtaç bir komşu arsa maliki yönünden gösterir...); Selahattin Sulhi Tekinay (Eşya Hukuku-İstanbul 1978-Sahife 609). (...Muhik bir tazminat mukabilinde temliki ya da irtifak hakkının kurulmasını taşkın inşaat sahibi gibi arsa maliki de talep edebilir. Tecavüze uğrayan arsa maliki, 15 günlük itiraz süresi içinde itiraz ederek taşkın inşaatın kaldırılmasını ya 'da itiraz etmeyerek temlik ve irtifak karşılığında kendisine tazminat ödenmesini istemek hakkına sahip bulunduğuna göre onun bakımından seçimlik bir hak söz konusu olmaktadır); Suat Bertan (Ayni Haklar-Cilt 1-Ankara 1976-Sahife 646, N. 40 ve ayrıca 629)(.. Bu dava hakkı yalnız iyi niyetli yapı sahibine ati değildir; aynı zamanda sınır aşılmasından zarar görenin de 651. maddeye dayanma hakkı vardır (Haab, 674, N. 21: Meler/Hayoz, 674, N. 74). Bu hakkın yalnız yapı sahibine tanınması gerekirse, yapı sahibinin bir istek ileri sürmemesi, zarar gören komşu gayrimenkul sahibini müşkül durumda bırakır; çünkü, 651. maddenin şartları yapı sahibi bakımından yerine gelmiş olursa, sınırı içine girilerek yapı yaptırılmış bulunan gayrimenkul sahibine 618. maddeye dayanma da bir menfaat sağlamaz...); C. Wıeland (Ayni Haklarİ. H. Kara fakı çevirisi-Ankara 1946-Sahife 216, 12/b)(...Bininetice gasp olunan arsa maliki de tevfiz isteyebilir...); İhsan Özmen (Taşkın İnşaat-Ankara 1980-Sahife 86)(...Taşılan arsa malikine de-taşkın yapı sahibinin ödeyeceği adalete uygun bir giderim karşılığında- taşılan arsa üzerinde bir irtifak hakkı kurulması ya da bu kısmın ayrılıp verilmesi hakkının tanınması adalete uygun olur diyebiliriz...) demek suretiyle dava hakkını açıkça kabul etmişlerdir. Nitekim yargısal inançların da bu doğrultuda olduğu müşahade edilmektedir (Kararlar için bakınız, Ozmen-age 104, 168; ayrıca 87 dipnot 196). 0 halde, yerel mahkemenin dava hakkı ile ilgili görüşü ve bu doğrultudaki direnmesi doğrudur.
Ne var ki, yerel mahkemenin özel dairenin diğer iki bozma nedenine karşı direnmesi doğru görülmemiştir. Şöyle ki,
Yerel mahkeme, taşkın inşaatın kapsadığı 196 m2.lik yer bedeline hükmettiği halde bu bölüm hakkında herhangibir karar vermemiştir. Oysa MK. 651/ll'de dava ister taşkın inşaatı yapan kişi, isterse arsasına taşılan kişi tarafından açılmış olsun amaç, taşılan kısım için ya "bir ayni hak tanınması" ya da "o yerin mülkiyetinin taşkın inşaatı yapan kişi adına aktarılması"dır. 0 halde, mahkemenin muhik tazminatın tahsiline karar verirken (yapı sahibinin davası ve isteği hükmü gereğidir. Yeri gelmişken burada bir konuya özellikle değinilmesinde yarar görülmüştür ki o da şudur. Dava kimin tarafından açılmış olursa olsun mahkeme, 651/ll' deki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini özellikle araştırmak ve bu koşulların gerçekleştiğinin anlaşılması halinde de ayrıca yapının taştığı yer üzerinde inşaat sahibine (bir ayni hak tanınması) ya da (o yerin mülkiyetinin verilmesi) hallerinden hangisinin uygun düşeceğini takdir etmek yükümü altındadır. Zira, tecavüze uğrayan arsa kısmının mülkiyetinin yapı sahibine maf edilmesi ya da bu kısım üzerinde bir ayni hakkın (irtifak hakkının) tesisi konusunda, binayı yapan kimsenin bir tercih hakkı söz konusu değildir. Bu hallerden hangisinin halin icabına uygun olacağını hakim takdir eder. Ancak takdir hakkı kullanılırken yapının biçimi, boyutları, ayrılmış olduğu amaç, ela atılan alanın yüzölçümü, geri kalan toprak parçasının yararlanmaya elverişli olup olmadığı yönleri de özellikle gözönünde bulundurulmalıdır. Öte yandan, özellikle yerin mülkiyetinin taşkın yapı sahibine devredilebilmesi ve onun adına tescil olabilmesi için bu bölümün ifrazının 6785 sayılı imar Yasasının 39. maddesi hükmünce mümkün olup olmadığının yetkili mercilerden araştırılması zorunludur. Çünkü, 6785 sayılı Yasa, kamu yararı (kamu düzeni) düşüncesiyle kabul edilmiş olan ve özellikle tarafların arzu ve rızaları ile bertaraf edilemeyecek olan hükümleri ihtiva eden bir yasadır. Bu niteliği ile 39. madde hükmü, taşkın yapı nedeniyle açılan bir davanın her aşamasında resen dikkat nazara alınmalı ve tecavüz edildiği gerçekleşen kesimin, davacıya ait arsadan ifrazına imar yönünden bir engel ve sakınca olup olmadığı yetkili mercilerden sorulmalıdır (HGK. 17.4.1971 gün ve 1/514 E., 256 K.: keza HGK. 9.11.1968 gün ve 1/612 E., 741 K.: yine HGK. 10.2.1965 gün ve 1/34 E. 55 K.). Bu yolda bir araştırma ve soruşturma yapılmadan tarafların muvafakatı ile de olsa ifrazen tescile olanak yoktur. Bir diğer anlatımla, 6785 sayılı İmar Yasasının 39. maddesine göre imar durumunun ifraza elverişli bulunmaması halinde, arsanın tümünün malikin elinden alınması ve bu yolla taşkın yapı sahibinin korunması hiçbir yönden haklı görülemez. Bu gibi durumlarda taşkın inşaatı yapan yararına karar verilemeyeceği Yargıtay uygulamalarında da benimsenmiştir (Yargıtay 1. HD. 24.9.1962 gün ve 4972 E., 5794 K.: Keza 1. HD. 621973 gün ve 11218 E., 656 K.). Ne var ki, bu gibi durumlarda arsa malikinin, arsasının tümünü taşkın inşaatı yapana terk etmeyi kabul eylemesi halinde bu mümkündür.
0 halde yukarıda izah olunan şekilde ve kapsamda bir araştırma ve inceleme yapılmak ve hasıl olacak sonuç uyarınca bir karar verilmek üzere direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda yazılı nedenlerle HUMK.nun. 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 3.2.1982 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini